30 Kasım 2009 Pazartesi

Bir Anda

Arada bir kaçarım geceleri evden
Kaçıp tek başıma gezdiğim zamanlarda takıldığım bir bara dalar, içerim etrafı seyrederek

R…. Cört diye çıkıyor karşıma
Vatandaş Ankara’nın sosyetik medyumu olarak bilinir
Yanına 15 yaşındaki oğlunu da takar,dolanır durur geceleri
Yolda görsen acıyıp para verirsin
Konuşma desen şivenin allahı var
(Böyle bir adam son model jipten inince salaklaşıyor insan)
- Selamınaleyküm gardaş
- Ne haber R…… ?
İllaki elime dokunacak. Medyum ya,vücudumdan enerji alıyormuş
Uzattığı eli sıkmasam iyice tuhaf kaçacak
Yalandan tokalaşıyorum
Anında başlıyor benimle her tokalaştığındaki klasik hikayesine
- Geleceğini göremiyorum
- İlk değilsin R…
- Efendim ?
- Kimse bende bir gelecek göremiyor
Manalı laf da kaçırmıyor adamı
- Tuhaf bir şey bu gardaş. Çok az insan vardır geleceğini görmediğim
- Medyumsun ya ondandır R….. Senin bir büyüğün varsa large boyun falan, o bilebilir
- Ney ?
- Sen medyum,baban large,senin oğlan small
- Espri yapıyorsun ?
- Heeee
Ulan kafam zaten binbeşyüz olmuş. Gelecek kaygılarımla ilgili konuşmanın manası ne ?
- U… da burada gardaş
Arkasını dönüp kalabalığa bağırıyor
- U……

Hah
Tam oldunuz anasını satayım
İnsanlar dışarı çıktığında normal arkadaşlarına rastlar
Benim gibi medyum üstüne psikopat bulmazsınız

U….. benden beter sallanarak geliyor
- Ne haber Alper
- Hööööööö !
Adam askeriyeden asabiyet yüzünden atıldı
Hala bilinmeyen bir hikaye
Komutana silah mı çekmiş,asker mi öldürmüş ?
Herkes bir şey uyduruyor
Ben hariç
- Viagrayı saat bir de içtim. Abicim saat dört yerimde duramıyorum
- Aferin U….
- Kadın oha dedi
- Ona da aferin. Hatta oha da aferin
Viagranın faydalarını dinlerken bar tezgahının üzerine burnundan kan damlıyor
Apar topar bir kağıt mendili burnuna sokuyor
- Nooluyo U… ?
- Hastalandım. 8 ay önce !!
Psikopat gidiyor,yerine gayet ağlamaklı birisi geliyor
- Ne hastalığı lan ?
- Lösemi teşhisi koydular

Surat ifadesini bozmayan insanlardan birisiyim
Babamdan öğrendiğim bir şey
İnsanların beklediği tepkiyi verme,kontrolü eline al
Yüzüm robot gibi konuyu nereye götürebileceğimi düşünüyorum

- Lösemi yüzünden mi burnun kanıyor ?
- Kanaması değil sorun. Durmaması problem !
Bu durumlarda yapılacak en iyi şey içkiyi kafaya dikip konuyu değiştirmek
Öyle de yapıyorum
- Kadın anlamadı mı viagra içtiğini ?
- Doktor kontrolünde içiyorum
Yok
Ben değiştirmeye çalışsam da o artık konuyu değiştiremez

De
Bana tuhaf gelen şey o an bambaşka
Zararı olmasa da adamı bugüne kadar sevemedim bir türlü
Ama iki dakikada bakış açım değişiyor
Bir insana karşı duygularınız bir anda değişebilir mi ?

Evet
İnsan bir hareket yapar
Beklemediğiniz bir hareket yapar
Aklınıza takılır
Düşünürsünüz
Fırsat vermeye karar verirsiniz
Ya da hareketi gözünüzde büyütür nefret edersiniz

Ama insanın elinde olmayan bir durumla saniyesinde duygularınız değişir mi ?
Değişiyormuş !

Adam aynı adam
Hareketleri
Fiziki görünüşü
Rahatsızlık veren konuşması
Her şeyiyle aynı

Ama ben aynı ben değilim
O anda değilim artık
İllaki vardır tıpta bu davranış bozukluğunun ismi
Bozukluk diyeceğim,çünkü hareketsizlikle doğan davranış değişimi
Sevmediğim adam hayatımda ilgi göstermem gereken bir kişi olarak yerini alıyor

Ne yapılır ?
Ne söylenir ?
Teselli mi etmem gerek
Yoksa onun hastalığını bastırmaya çalışmasına yardımcı olmak için ben de bir şeyler mi yapsam ?

Kendi kendime zırvalarken telefonu çalıyor,hesabı ödeyip tüyüyorum

Apartmanın bilmem kaçıncı katında hala ışıklar yanıyor
Vaaaaay
Poker partisi sürüyor
Gecenin bilmem kaçında kapıyı çalıp fazla laf etmeden oturuyorum poker masasına (oynamayı sevmediğim halde )

Bir anda seviyorlar beni !

26 Kasım 2009 Perşembe

DEYİNCE

Bugün mallığım üzerimde
Bir gün öncesi iş yorgunluğu ile bilmem kaçıncı sabah kahvemi yudumluyorum

Kahve deyince
18 senedir sabah kahvaltısı yapma adetim olmadı
Direk kahve ve sigara ile başladım güne
Ama çok şükür selülitim yok : )
İzmir’de yaşantımı öğrenince “vücudunun sana iyi bakması,senin onu hor kullanmı gerektirmez” dediler
Doğru söz
Ama alışkanlık

İzmir deyince
Evet
1 senedir ağzıma pelesenk olan geziyi yaptım nihayet
Ayrıntıları mı ?
Valla yazılacak ve anlatılacak çok şey var
Feysimin bukuna konulacak bir iki resim var
Ama aklımı toplayıp sakinleştikten sonra
Yani başka bir hikaye

Facebook deyince
Son bir ayda iki tanıdığımı kaybettim
Facebook’un sağ tarafında sanki dalga geçer gibi ikisinin birden resmi çıkıp duruyor
Altlarında da bir yazı
“Epeydir görüşmediniz,iletişime geçin”
Nasıl yani ?
Ruh mu çağırayım ?
“Ey ruh geldinse...” yazıp 5555 e mi göndereyim ?
Hadi yaptım,face den mesaj attım diyelim
Ya karşılık gelirse ?
Ya bir yerde buluşup konuşmak isterlerse ?

İletişim deyince
Epeydir Keşkül’le konuşamadım
Sevgimi bilen bilir
Hazır arife günü üzerimde iş yükü yok,dur eski bloguna bir gireyim dedim
Blogunda eşek kadar bir yazı
Bu blog uygunsuz içerikten dolayı kapatılmıştır diye
Ahah
Yürü be Keşkülüm
Kim tutar seni
Özledim seni : ))

Özledim deyince
: (
Özledim
Ama yeri değil

Ama deyince
Çüş
Yok,aklıma gelen her şeyi yazmamak lazım tabi

Velhasıl böyle başlıyor bayram öncesi
Ne mi yapacağım
İndirdiğim bir sürü dizi var
Deadwood’un 2 ve 3. sezonu
Lie to me diye Tim Roth’un enteresan bir dizisi var
Sonracıııma filmler var bissürü
Kipat desen gani gani

Eh
Su nerde ?
İnek içti
İnek nerde ?
Dağa kaçtı
Dağa ne olsun ?

24 Kasım 2009 Salı

Örtmen değil Öğretmen

Lisede 50 küsür yaşlarında ve hiç evlenmemiş bir tarih örtmenim vardı
Kadıncayızın erkeklere karşı düşmanlığı olduğunu düşünürdük
Niyeyse …
- Alper
- Efendim hocam
- Otur,sıfır
- Hocam daha kalkmadım bile ?
- Olsun !
- Hocam soru bile sormadınız ?
- Her şeyi sormamız mı lazım ? Siz sormadan bir şeyi anlatamaz mısınız?
- Ama hocam ?
- Bak hala konuşuyor. Otuuuuuuur. Sıfır sıfır.
Öyle çift sıfırı alınca tuvalet gibi oluyor insan

Bir de bayan hocaların ortak özellikleri vardı sanki
Hepsi kahverengi deri çizmeler giyer,
O çizmelerin bittiği yerin iki parmak üzerinden de kahverengi etekleri başlardı gereksizce
Beyaz gömleklerinin üzerinde de (illaki kahverengi) bir fular tamamlayıcı olurdu

MEB kıyafet zorunluluğu getirmiş gibi bir durum vardı ortada

Bir de din örtmenleriyle ilişkilerim vardı ki evlere şenlik
Ah Hasan Hüseyin Akbaş
Pembe, altı geniş kravatları takan dönemin moda ikonu
- Ezberledin mi duaları ?
- 4 dua ezberledim hocam. Üç kulhü,1 Elham
Hiç öğrenemezdim din örtmenlerinin şakaya karşı muska takıp bağışıklı haline geldiklerini
- Demek kiiiiii,kulağın yanında bulunan favorileri çekince insanın canı acıyormuuuuuuuş
- Hocaaaaaam !
- Demek kiiii insanın favorilerini yukarı kaldırınca ses yükselmesi oluyormuuuuş !
- Aaaaaaah ! Bismillaaaaaah
- Demek kiiiiiiii insanın favorilerini yukarı kaldırınca insan imana da geliyormuş !

Lan manyak !
(Oh be. Seneler sonra da söylese insan rahatlıyormuş)
Hani bugün dua ayet bilmiyorsam belki de senin eğitim sistemin yüzünden !
(B.k atıcam ya)

Ama bir de öğretmenlerim vardı

Ülkü hocam vardı mesela
Müzik öğretmenim
Kadıncağızın içerisinde ileride büyük bir orkestranın şefi olacağıma dair bir umut vardı nedense
Hani elime kemanı verecek,ben direk Gürer Aykal
Aşağısı yok o işin
Seneler geçti,çıkamadım karşısına
Bir halt olmadığımı görmesin diye
Utandım valla

Sonra Türkçe öğretmenim vardı
Keriman İlbeyi
Babama hep şikayette bulunurdu, “oğlunuz kompozisyonları matematik kafasıyla yazıyor,içine duygu katmıyor “ diye
Olsun
Senin şikayetlerin bile güzeldi be öğretmenim
Hani vefat haberini almamış olsaydım da gene şikayet etseydin beni

Sonra ismini hatırlayamadığım (ve eşeklik edip kalkıp da yıllığa bakamadığım) edebiyat öğretmenim
Nasıl bir riske girip de Şinasinin şair evlenmesinde beni başrolde sahneye çıkardın be öğretmenim ?
Hayır, ezberlediğim onca sayfayı geçtim, içime bıraktığın tiyatro aşkı yüzünden yaptığım hiçbir işe ısınamadım senelerce

Olsun
Olsan da gene bir şeyler de sahneye çıkarsan beni !
Koftiden bir lise oyunu bile olsa da, alkışları duysam yeniden : )

Ya Pembe Benuğur öğretmenim
Okuldaki klasik bayan örtmen kıyafetinin ötesine geçen sağlık bilgisi öğretmeni
Pembeli,allı morlu kıyafetlerle her gün okulda gözümü okşayan
Ve okul saatleri dışında bulmak istediğimde Konur sokaktaki dost kitapevinin önünde yere oturmuş, gitar çalanlara güzel sesiyle eşlik eden
Beni görünce “ gel Ülkü’nün gözbebeği,kulaklarımızı aç biraz” diyen
Örtmen kalıplarının ötesindeki öğretmen

Örtmenlerim
Hiç sevmedim sizi
Hayatımın unutmak istediğim insanlarısınız
Açık açık söylüyorum işte
Nefret ettim sizden


Öğretmenlerim
İyi ki vardınız be
Keşke gene olsanız da kaldırımlara oturup şarkı söylesem sizle
Veya arkamdan ittirmenizle sahnede bulsam kendimi

Keşke sizinle birlikte dönsem gençliğime

Not
Sevgili İmbire Facebook üzerinden örtmen demem tamamen mizahtır,yukarıdaki yazıyla yakından uzaktan ilgisi yoktur. Olası yanlış anlamalara aman diyeyim

19 Kasım 2009 Perşembe

Nefer Çağlar Bilir Günnükleri Extra (Sıkılmazsanız izleyin)



ÖZEL NOTLAR
Hikayenin yazılması yaklaşık 3 hafta sürdü
44 word sayfası tuttu (Delilik mi ? Evet )

Gergin hoca yazdığım hikayeler için "düşük bütçeli film" demişti ama bu sefer ki prodüksiyon çok pahalıydı. Çağlar Bilir'in günnüğü için kırtasiyeden alınan defter 75kuruşa mal oldu :)

Blog camiasında başta fragmanı yayınlanan (bildiğim kadarı ile) ilk hikaye idi
Aynı zamanda fragmanı hikayeden daha fazla beğenilen ilk hikaye olma şerefine de nail oldu :)

Hikayedeki en zor diyaloglar yine Atalet'in diyaloglarıydı. Birisine "R" leri "Ğ" olarak söyletmek büyük dert zannederdim. Değilmiş. "R" harfini kullanmadan cümle kurmaya çalışmayı bir deneyin bakalım :)

Ben yazdım,isteyen okudu,seven sevdi,oldu bitti
Okuyan,yorum yazan herkesin gözüne klavyesine sağlık

18 Kasım 2009 Çarşamba

ÇAĞLAR BİLİR GÜNNÜKLERİ (SON BÖLÜM)

- Ay çok acıklııııııı !!!!
Günnüğü okuyan sekreter gözyaşlarına boğulup mendile sarılmıştı bile.
Dairede çalışan diğer memurlar erkek olmanın getirdiği en büyük mecburiyetle rahatsız rahatsız kıpırdanıyorlardı
- Ne kıpırdanıyorsunuz ayol kımıl kımıl ?
- Eee ! Şeyi merak ettik. Devamını ! Yani öptükten sonra ne olmuş da ne yapmışlar falan ?
- Hey allaaam ! İşin içine azıcık erotizm girince beyniniz başka yerde çalışıyor di mi ?
Sinirle defterin sayfalarına geri döndü sekreter. Son okuduğu yazılardan sonraki sayfalar boş görünüyordu. Merakla bir iki sayfa daha ileriye gitti.
Bir anda farklı renkte bir kalemle yazılmış yazılar karşısına çıkıverdi
- Aaaaaaaaa ! Buldum devamını
- Oh be ! Ne yazıyor ?
- Şey yazmış. Du bakiiim ! “Beş sene sonra” diyor
- Oha ! Beş sene ! Yok artık !
- E öyle yazıyor !
Erkekler bu bir anda inen darbeyle kravatlarını gevşettiler
- Yahu sekreter hanım. Hani iki saat sürer,hadi yarım gün sürer. Lan bilemedin bir gün sürer. Ulan beş sene süren sevişme mi olur?
- Ne sevişmesi be kızışmış köpekler ? Du bakiim ! Beş sene sonra Natif’le İstanbulda yürümelerini anlatmış !
- Haaaaaaa ! Oh be !
- Üf
- Aman aman
Erkekler birbirlerine kolonya ikram edip hava girsin diye odanın camlarını açarken sekreter yazıların kalan kısmını yüksek sesle okumaya başlamıştı bile

xxxxxxx

BEŞ SENE SONRA

Sevgili günnük,
Farkındayım seni elime almayalı beş sene oldu. Aslınde elime neleri almayalı kaç sene oldu ama olsun. Onlar burada sayılmaz
O beş sene önce geçirdiğim üzüntüyü yazıya döktüğümde bir yere kadar yazabilmeye dayanmıştım. Natif ibişinin Oya’yı öptüğünü yazarken de her şeyden tiskinip atmıştım kalemi kağıdı bir yerlere
Olaylar çözülünce başta Ece hanım olmak üzere köyün kadınları Oya’yı affettiler. “E zaten köydeki kocaları da değiştirme vakti geldiydi dediler” Bu da vesile olmuşmuş onlar için
Bir aya yakın kaldık Natif’le köyde
Bunlar her gün buluşup durdular köyün muhtelif yerlerinde
Aman efendim Natif’le boklu derenin kenarına gidip yufka arası kokoreç yemeler mi ! Onu yerken Natif’in “ben bunun arasına biraz da balzamik sosu katıyorum” demesine gülüşmelerimi !
Natif’in elleriyle yaptığı havuçlu-tarçınlı bazlama tarifini Oya’nın isterim allah isterim diye tutturması mı !
Köyün kahvesinde Sevgi’nin sazıyla çaldığı “you didn’t understand” isimli şarkıda duygusallaşmalar mı !
Neler neler
Allahtan bir gün Natif’in annesi oğlunun oralarda olduğunu duydu da kalktı köye geldi
Sen bu diri vicutlu Oya, anneye bir izzet bir ikram. Kadını kafalamak için türlü kuntinlikler,bin türlü maskaralıklar,anlatılmaz yani
Kadın pek bir memnun gitti köyden. Ama bizimkinde şafak attı tabi
Baktı ki iş evliliğe gidiyor. Yok aman benim gitmem lazım, devlet zaten beni idamdan gizli gizli kurtardı felan deyip bir gece beni de yanına aldı,tüyüverdik
Köyden epey bir uzaklaştığımız sırada teeeee ötelerden defalarca tüfek sesi ve naralar duyuldu. Boynunu kıstı kaçtı Natif efendi
Belliydi böyle olacağı
Ah be kızım,varsaydın bana,böyle mi olurdu şimdi hayatımız ?
Dizinin dibinden ayrılmazdım,sen bana habire fesleğen soslu makarna pişirirdin,ben de yer yer zehirlenirdim,gül gibi geçinirdik işte !

- Gene düşüncelere daldın Nefer ?
Ben böyle geçmişi hatırlarken zört diye konuşuverdi yanımda. Yüzüne baktım. Ve aniden sadece söylediklerini değil,kafasından geçenleri de duyabildiğimi fark ettim o an
Bana sanki ilgiliymiş gibi sorarken aklından “ Ulan kesin başıma bir şeyler açmayı düşünüyor hergele” diye düşünüyordu !
Bozmadım
Efendiliğime sığmaz dedim
Elim cebimde sesim çıkmadan yürümeye devam ettim
Bir pasaja doğru yöneldi,e haydi ben de gireyim peşinden dedim
Hay girmez olaydım

Oya’yla bu pasajın girişinde küt diye toslaşıverdiler arkadaş
Aval aval baktılar birbirlerine.
Kolay mı ? Aradan beş koca sene geçmiş.
Oya’ya baktım, hala diri vicutlu. Böyle dizinin üzerinde bir etek giymiş,boynuna da inci kolyeler takmış felan. Tam havalı bir kadın olmuş yani !
Bizim ki hala serkeş pozisyonunda,kirli sakalla falan takılıyor
- Aaaaa merhaba Oya , deyiverdi bizimki
Kız da garibim mecbur kaldı selam vermeye. “Merhaba Natif” diye
Bizimki kibar kibar merhaba dedi ama aklından geçenleri de duyabildiğimin farkında değil Şaban. “Hala taş gibi lan ! Yoksa bir şeyleri kötü mü kaçırdım ne ?” diye hayıflandı içinden
- Nasılsın Oya ?
- İyiyim Natif ! Sen nasılsın ?
- Valla noolsun ! Çok iyiyim ! Gene maceradan maceraya koşturuyorum

Natif’in iç sesi
“Yalan söyledim. Hiç iyi değilim Oya. Senden ayrıldıktan sonra elim kadın eli, gözüm kadın gözü,gö.üm kadın gö.ü görmedi. Yıllarca aha şu yanımdaki neferle oradan oraya koşup dünyaları kurtardık. Tommiks Teksas gibi çizgiroman kahramanlarına döndüm. Kadınsız kahraman. Hiç olmazsa Tommiksin bir Suzisi vardı, arada komutandan gizli fingirdeşiyorlardı felan. Bende o da yok. Yalnızlığımı geçtiğimiz köylerdeki eşşeklere sorsan da anlatsalar !"

- Öööle koşturuyorum Oya. Sen neler yaptın ?
- Dedim ya çok iyiyim diye ! Evlendim, Amerika’ya yerleştim !
- Hadi ya ? Amerika mı?
- Evet. Eşim büyük bir şirketin CIO su oldu. Ben de devlet başkanının sekreteri oldum
- Vaaaaaay !

Oya’nın iç sesi
“ Yalan söyledim. Hiç iyi değilim Natif. Doğru,evlenip Amerika’ya yerleştim. Ama korktuğum başıma geldi. Her taraf zenci dolu. Evet sizin sayenizde espri anlamaya başladım ama zenci korkusunu daha yenemedim. Kocam desen CIO felan değil. Bu yaştan sonra okul okuyacağım diye tutturdu. Sabahları önlüğünü takıp beslenme çantasıyla suluğunu yanına alıyor. Boynuna da –öpme beni- yazılı kokulu silgisini takıyor,hoppala okula. Bir öğlenci bir sabahçı. Dersleri de kötü şaşkının. Geçen gün veli toplantısında öğretmeni ağzına geleni saydı. Ne diyeceğimi bilemedim ! Ben de devlet başkanıyla falan uğraşmıyorum. Evde kocayı da sayarsan iki çocuğu birden büyütüyorum “
- Amerikadayken bir de kızım oldu .
- Aaa ! Hıyarlı olsun. İsmi ne ?
- Mehmet
- Hööönnnn ? Mehmet isminde kız çocuğu mu ?
- Otantik değil mi ?

Oya’nın iç sesi
“ Kocamın rahmetli dedesinin ismi Mehmet’miş. İlla da doğacak çocuğun ismi onun adı olacak diye tutturdu. Çok acaip bir şey oldu. Ne dediysem laf anlatamadım. Örtmenine söylerim dedim,öyle de korkmadı. Ay arsızlaştı valla”

- Sonradan hiç annemi gördün mü Oya ?
- Yooooo. Sen gittikten sonra fırsatım olmadı valla

Oya’nın iç sesi
“Yalan söyledim. Sen köyden gittikten sonra kalkıp annenin yanına gittim. Doğduğun evi gezdim.. Annen sen gittikten sonra odayı olduğu gibi bırakmış. Yattığın yatağa oturdum. Oturmamla kalkma bir oldu. Çarşaflar yapış yapıştı. Lan bir insan evladının hiç mi kız arkadaşı olmaz ? Hala yatağın altında bıraktığın playboylar duruyor valla. Allah belanı versin Natif ! Yok, dur,bu Sevgi’nin sözüydü”
- Ama anneni bir kere daha görmeyi isterdim. Teyzeyi çok sevmiştim.

Oya’nın iç sesi
Annen bile nasıl bıktıysa senden hakikaten hiç dokunmamış odaya. Köşede taş plaklar vardı. İçlerinden bir masal plağı seçtim. –Çocukken mi dinlerdi bunu ? – diye sordum,annen – yooo,dedi. 20 li yaşlarını geçtikten sonra da o plağı dinlemeye devam etti- Zaten masal plağının ismi de bir tuhaf gelmişti. Pamuk prenses ve yedi becerenler ! Lan ne biçim bir adammışsın sen ? Halbuki ben diyecektim ki,sen dizime yattın ve ben sana bir masal anlattım. Ama kesin kafan dizimdeyken de rahat durmazdın sen Natif !”

- Annem de seni çok sevmişti. Oya
- Ya bana şeyin tarifini verecektin sen. Havuçlu-tarçınlı bazlama yapıyordun ya !
- Haaaa ! Aman çok basit o ya. Şey bilmecesini bilir misin ? Tavşan havuç yuvaya girdi. Bu kelimelerden anlamlı bir cümle yap derler ya
- Aaa ! Şey mi ? Tavşan yuvaya girdi ! E ama havuç ?
- Hah işte ! Bu sefer ki bilmecede de havuç bana girdi !
- Efendim ?
- Ya çok basit. Bazlamayı tarçınlı yap,içine de havucu ittiriver. Olsun bitsin Oya
- Kolaymış

Natif’in iç sesi
Kolay mı ? Sen bir de bana sor Oya. Hani kum havuçları neyse de o büyük havuçlar hiç toprakta durduğu gibi durmuyor valla !”


Natif’le Oya’nın iç sesleri kafamda çınladı durdu
Baktım Oya bir kıpırdandı. Gidecek gibi. E artık gitse de bizim Natif salağı ortada kalıverse. Bana yar olmayan kadın kimselerin olmasın uleeeen !

- Ben artık kaçayım Natif. Malum kızım Mehmet bekler.
- Ahahah. Kızın Mehmet. Eh neyse. Biz de gidelim. Daha kurtaracak dünyalar var zaten.
- Hoçakal NATİF ...
- Hoşça kal OYA ...

Hah
Oh be
Zorla da olsa el sıkışıp ayrıldılar. Bu ne lan ortalık duygusala bağladı. Hayır ikisinin de kafasından geçenleri duymak artık kasmaya başlamıştı beni
Oya’nın arkasını dönüp gittiğini görünce Natif’i de kolundan tutup çektim. Mal mal döndü arkasını
Ama …..
Ama ………
İşte o müzik çalmayacaktı arkadaş
Pasajdaki taş plakçılardan birinin gramofonundan aniden o müzik çalmaya başlayınca ikisi birden geri dönüp ortada birbirlerine sarıldılar
Natif hayvanı ahtapot gibi yapıştı kollarıyla. Gitti taş gibi hatun.
Bir de kulağına doğru eğilip demesin mi !
Bazen gidenden bir sevgiliye kalan satırlarının altı çizilmiş bir romandır. Kalan, altı çizilmiş satırları yüksek sesle okumak ister ama onu duyacak kimse yoktur artık. Sevgi; artık susup satırları tek başına tekrar tekrar okumayı gerektirir. Sen her şeyin en iyisine layıksın, arkana bakma, hayatta hep gül, hep mutlu ol

Hemen şair ayaklarına yatması gerekiyordu
Kızda yiyecekti bu lafları !
Hıh !
Ne salak herif be!

Bu arada,
Köşedeki mağazanın tezgahtar kızı bana mı bakıyor ne ?
Aaaaaa ! Valla yere mendil attı haspam

Dur Natif ibişi kızı fark edip şiire miİre başlamadan şununla tanışayım bari
Haydi hayırlısı



18.11.2009
Çağlar başta olmak üzere herkesin kelimelere sığmayan büyük hoşgörüleriyle : )
Alpernatif

17 Kasım 2009 Salı

NEFER ÇAĞLAR BİLİR GÜNNÜKLERİ (10. ve UPUZUNCU BÖLÜM)


Ara not :
Bayanların genel isteği üzerine fragmanı kaldırdım. Bu ne len ! Kendi elimle ipimizi çektim. Yok adonismiş,aman sırt kaslarıymış. Kardeşim bu hikayedeki erkekler bildiğimiz ekonomik boylu, orta katı balkonlu felan erkekler. Hanımların hepsi güzel ve diri vicutlu diye erkekleri de öyle beklemeyiniz !

İnsanları yormaya başladığım için iki bölümü birden yayınlıyorum. Kısmetse yarın bitiriyorum. Sonraki günde blog teknolojisinin ulaştığı en son nokta var. (Hikayenin ekstrası olarak yönetmen ve oyuncularla yapılmış 10 dakikalık bir söyleşinin videosu)

Bu arada bu bölüm blogspotta yayınladığım 200. yazı imiş. Hıyarlı olsun : )



- İKTİİİİİİR.......
- Hayalet görmüş gibi ne bakıyorsun Nefer ?
Lan daha mı bakmayayım !
İdam edilen teğmen Natif kanıyla canıyla karşımda
Kabus bu ya
- Ama ama !!
Ağzımdan çıkan küçük itirazlar maalesef yanlış anlamaması gereken en son kişi tarafından gayette yanlış anlaşılıyor
- Ehi ehi. Ama ama mı ? Okey beybi. Biliyordum senin de istediğini. Ehi ehi
Pipiruhi gayet münasebetsizce hareketlenirken Natif kemerinden eşşek kadar bir revolver çıkarıp yaratığın kafasına doğru tek ve isabetli bir atış yapıyor
- Haydi güle güle !
Kurşunun çarpmasıyla Pipiruhi olduğu yere yığılıyor
Yuh
Lan tek kurşunluk muydu bütün hikaye ?
- Kalk hadi kalk. Kalk da hikayenin kalan kısmını anlat bana. Hanımlar tüm detayları anlatamadı !
Tumanımı toplayıp Ece hanımında yardımıyla ayağa kalkıyorum. Bir yandan dua etsem şu ibişi geldiği yere gönderirmiyim ki ?
- Kışt,hayalet. Geldiğin cehheneme geri dön. Hoşt !
- Yavrum dellenme ! Benim Natif ! Hem artık sadece Natif ! Teğmen felan yok
Yok yok
Kafam allak bullak
Perdeden fırlayan gölge oyunu karakterleriyle uğraş,hayaletlerle konuş
Bu ne ya !

Kafamı çevirip Oya’ya bakıyorum. Gözleri hala sabit, boşluğa bakıp duruyor. Kafamı çevirmem Natifin’de dikkatini o yana çekiyor
- Huuuuvvv. Kapıdan duyduğum hikayedeki Oya bu bayan mı ? Vaaay !!!
- Allah belanı versin Teğmen !
Sevgi’nin ani bağırmasıyla zıplıyoruz
- Bir saattir kapı dedin kırdım, hikaye dedin anlattım. İltifatları başkası alsın diye mi yaptım bütün bunları ?
Natif sağ kulağıma eğilerek fısıldıyor
- Bu diri vicutlu bomba bayan bana aşık galiba
Birisi de sol kulağıma eğilerek fısıldıyor
- Ama kimse bizim aşkımızın önüne geçemez. Ehi ehi. Benim olacaksın !!!
Allah beni inandırsın olduğum yerden 5 metre öteye tavşan gibi sıçrıyorum.
Korkudan da değil ama
Canım sıçramak istedi

Pipiruhi kafasında kocaman bir delikle ayağa kalkmış sırıta sırıta üstüme geliyor
- Ben senin aşkında yanarken kurşundan ölür müyüm yiğidim ? Ehi ehi ehi
Natif gölgesinden daha hızlı silahını çekip üstüste Pipiruhinin kafasına şarjörü boşlatıyor ama yaratığın umurunda değil.
- Debelenmeeeeee. Ehi. Benim olacaksın
- Dokanma lan adama
Heneeeee !
Dipisdiri vicutlu Sevgi elindeki baltayı harttadanak Pipiruhinin kafaya geçirdi ama ecinni kafada balta, sırıtarak hala üzerime geliyor
Laaaaaaaan !
Herkes şaşkın şaşkın bakarken gölge perdesinde yeniden bir hareketlenme oluyor
Pipiruhinin yırttığı yerden Önce Karagöt sonra Bacıvat yavaş adımlarla çıkıyorlar
- Oh be. Kurtulduk şu daracık perdeden. Ne başım sığıyordu ne kıçım. Bıy bıy bıy
- O nasıl laf Karagötüm
- Bana laf sokma Bacıcavcav
- Hakkı aliniz var
- Hakkıyla Alinin selamı mı var ?
- Allah layığınızı versin Karagötüm
- Bıy bıy bıy. Bu laflar bıy bıy...
Yaratıklar abuk subuk konuşarak tehditkar vaziyette üstümüze geliyorlar. Kafamı kapıya çeviriyorum,köyün neredeyse bütün kadınları kaçmış. Geriye kala kala Ece hanım,ben,Diri vicutlu Sevgi ve Natif ibişi kalmış
Ha bir de sandalyede hala boşluğa bakan Oya var
Odadakileri saymaya çalışırken perdenin içinden duyulan acaip bir nara ortalığı birbirine katıyor
- Tieeeeeeeeeyyyytttt.
Natif’e bakıyorum. Ne de olsa mürekkep yalamış adam. Yüzünü korku sarmış
- Tüh ulan. En belalıları geliyor
- Ne ? Daha da mı belalısı
- Hiç “Tuzsuz deli Bekir’i” duymadın mı nefer ?
Duymaya duydum da perdeden çıkan karakterler bildiğimiz gölge oyunu karakterleri değil ki !
Daha ağzımı açmadan naranın şekil ve şemali değişiyor
- Tieeeeeeeyt ! Şekerpareleeeeeer ! Ayol yerim ben sizleri !
Ağır makyajlı,file çoraplı,elinde jilet tutan bir şey perdenin içinden çıkmaya çalışıyor. Kadın mı erkek mi belli değil !
- Yardım etsene ayol Karagöt !
- Bıy bıy bıy
- Sen kimsin be ?
Yaratık perdeden çıkıp üstünü başını düzeltip kırıtarak reverans yapıyor
- Ölçtüm biçtim hooooooop kuş kondurdum. Karşınızda beeeeeen Tuzsuz Delik Bakir !
- Bu ne lan ?
Natif hiç bir şey anlamadan bakarken açıklama yapma ihtiyacı duyuyorum
- Bunlar aha şu sandalyede mel mel bakan diri vicutlu Oya’nın zihninden çıkan yaratıklar. İntikam için gelmişler
- Şu taş gibi hatunun ettiği eziyete bak !
- Allah belanı versin teğmeeeeeeen !
Sevgi’nin narası üzerimizdeki ölü toprağını atıyor. Odanın içinde yoğun bir boğuşma başlıyor
Şimdilik şartlar eşit gibi
Karagöt Sevgi’yi karşısına almış,kalça darbeleriyle sersemletmeye çalışıyor
Bacıvat Ece hanımla deriiiin bir sohbet içinde. Arada bir Ece hanımın alttan çıkardığı aparkatlar işe yarıyor
Tuzsuz delik Bakir Natifi köşeye sıkıştırmış cilveleşiyor
Ama maalesef en belalısı hala bende
Pipiruhi odanın içinde beni önüne katıp dörtnala koşturuyor
Hayır,elimde Sevgi’den kaptığım tüfekte var ama bu zımbırtılar ölmüyor ki ?
- Naapcaz yahu ?
- DURUUUUUUUUN !
Yaratıklar da dahil odadaki herkes Ece hanımın bağırtısıyla olduğu yerde kalıyor
- Fikrim geldi !


******************

- Fikrim geldi !
Bir umut !
Herkes Ece hanıma doğru dönüyor. Çok hızlı bir açıklama geliyor Ece hanımdan
- Bu kızcayız esprilere gülemediği için yaratmadı mı bunları kafasında ?
- Evet
- E demek ki ne yaparsak bu zımbırtılar kaybolur ?
Gözleri parlıyor Natif’in
- Nefer
- Neeee ? Gene ne var ? Geldin hikayeye,kımıl kımıl iki dakika oturtmadın insanı. Habire nefer nefer !
- Lan bıdı bıdı konuşmayı keste şu kızı güldürmeye çalış !
Kolaydı !
Peşimde Pipiruhi,odanın içinde fır dönerken bir yandan da hatunu güldürmeye çalışacağım !
- Naapayım ?
- Yavrum ne bileyim ? Fıkra mıkra bir şey anlat !
Fıkra ?
Ulan kız zaten fıkralara gülmediği için bunlar oldu !
Gene de günah benden gitsin diye , bir yandan koşuyorum bir yandan başlıyorum anlatmaya
- Efendim bi gün....
Duraksıyorum
- Bak biliyosanız anlatmayayım !
- Lan manyak ! Neyi biliyomuyuz ? Daha bir şey anlatmadın ki ?
Uvvvvv. Sevgi kızdı mı daha güzel oluyor
- Peki Efendim bi gün Namık Kemal şey yarışmasına katılmış,en fazla kadın ....
- Ohaaaa lan !
Yaratıklarda dahil odadakilerin hepsi durup yüzüme bakıyor. Herkesin yüzünde bir ayıplama
- Çok ayıp. Terbiyeyi bozma lütfen !
- Ama ama ...
- Bak hala
- E tamam. O zaman Namık Kemal bi gün demiş ki, ulan İstanbul boğazında millet karşıdan karşıya geçmek için şeyimi ....
- Yuuuuuuuuuh
Natif ibişi iyice sinirlenip bağırıyor
- Lan Namık Kemal fıkrasından başka bir şey bilmiyor musun ?
- Eeeeeeeee ! Tamam. Bi gün Namık KAMİL ...
- Çüş
- Namı diğer Kamil ?
- Oha
- Kamil Koç ?
- Yok artık
- Bi İngiliz bi Fransız bi de Laz ?
- Karşılaşınca gene mi siz demişler. Biliyoruz !
- Ulan manyak mısınız ? Fıkra fabrikası mıyım ben ?
- Denesene be ?
Çok sinirleniyorum
- Ha sanki ben size fıkra anlatmaya bayılıyorum.
Lafın devamını Oya’nın önünde geçerken kızgınlıkla kendi kendime söylüyorum
- Anlatmaya bayılıyorum deeeeermişim,bayılırmışım !
- VİK !
O ne be ?
Oya’dan kısık bir ses çıktı ama gülme sesi desem değil. Kahkaha desem hiç değil. Tuhaf bir şey.
Tuhaf ama yaratıklarında bir an duraksamaları kimsenin gözünden kaçmıyor
Natif teeee odanın öbür ucunda, ağzı Tuzsuz delik Bakirin silikon memesiyle doluyken bağırıyor
- Ne yaptın Nefer ?
- Valla ilkokul esprisi ! Dilimden kaçtı !
- Amanııııın ! Demek ki bu kızcağıza espriler hep çok komplike geliyordu !
Ece hanım herkesin aklına geleni bir çırpıda ortaya döküyor
- Çabuk herkes bildiği en berbat esprileri yapsın !
- Eeeeeee ! Namık Kemal eve iki kadın atmış,kadınlar biz dönmeyiz demiş
- Çüş be Nefer
- Namık Kemal de durur mu ? Dönmezseniz dönmeyin,ev zaten benim,misafir kalırsınız demiş !
- VİK !
- Hoca Nasrettinin biri bi gün ya tutarsa diye göle maya çalıyormuş,komşu naapıyosun diye sorunca durur mu hoca ? Hemen yapıştırmış cevabı.... Aaaa... Başta söylemişim
Odadakilerin alayı durup Sevgi’ye bakıyor
- E canım siz de baştan söylesenize ben anlatınca sonunu başında bildiğinizi !
Hala bakıyoruz !
- Bakmayın beee ! Allah belanı versin Natif. Bunlar hep senin yüzünden
Natif’in kendi kendine söylendiğini duyuyorum
- Kesin bana aşık yahu !
Ece hanım Bacıvatla yaptığı sert sohbeti kesip bana bağırıyor
- Tosun paşaaaaa ! Bana şey desene ! Emaye tencere ...
O ne be öyle ?
- Emaye tencere ... ?
- No,you are not a tencere...
- VİK EHİ !
Artık ne desem boş !
Odadakiler beter espri yapıp Oya her viklediğinde, yaratıkların dengesi biraz daha bozuluyor, hareketleri biraz daha yavaşlıyor
Hatta Pipiruhiden kaçmak için odada dört dönerken tur bindirmeye bile başladım
Artık Pipiruhi benim önümde koşuyor,ben ona pandik atıyorum
- Şişşş,len Pipili ! Nooldu sesin çıkmıyor artık ?
- Ehi ahı ühü ühü
Oya vikleyip duruyor.
Gözüm yan tarafta Sevgi’yle Natif’e doğru kayıyor.
Heneeeeee !
Yaratıkların güç kaybetmesinden istifade Natif ibişi durup kolunu sıvamış,dipisdiri vicutlu Sevgi’ye dövmesini gösterip ufaktan şiirler okuyor

Bu kadarı da fazla ama
Sen kalk cehennemden çıkar gibi gel
Kendi canımı tehlikeye atarak oluşturduğum karizmayı çiz,kadınların ilgisini benden başka yöne çek

Pipiruhi’yi kovalamayı bırakıp tam Oya’nın önünde durarak ortalık yere bağırıyorum
- Yeter ulan
Güçten epey düşmüş yaratıklarda dahil odadaki herkes bana dönüyor. Hatta vikleyip duran Oya bile yarı donuk bakışlarını bana çevirmiş durumda
- Yeter be !
- Bana mı diyorsun Nefer ?
Natif çıkışımdan dolayı aptallaşmış durumda !
- Sana diyorum tabi. Macera dedin,maceraya girdik. Tehlike dedin her yerimizi serdik. Koş dedin koştuk,coş dedin coştuk. Ama işin sonunda manitalar kime gitti ?
- ??????
- E be adam ! Hep atıl kurt hep atıl kurt ! Hiç bi günde demedin ki gel katıl kurt ?
- VİK !
Kafamı önüme eğip kendi kendime söyleniyorum
- Sen gelmesen köydeki hatunların hepsi benim olacaktı
- PUHAAAAAAAAAAAAAAAA. AHAHAHAHHHAHAHHAAAAAAA

Oya’nın böğürür gibi gülmesiyle hepimiz donakalıyoruz

- BÜTÜN KADINLAR SANA MI KALACAKTI ? AHAHAHHHAHAH !!
- Neeee ?
- Ay allah iyiliğini versin ! Ulan böyle espri yapılır mı ? Ay karnıma ağrılar girdi !
Oya’nın kahkahasıyla odada ne kadar yaratık varsa bir anda gözden kayboluyor. Pipiruhimle son kez bakışıyoruz. Özliyeceğim lan seni !
- Ay katıldım katıldım katıldım. Ahi hihih haiahiahi aaaaiiiiiii
- Yuh !
Natif üstünü başını düzeltip yavaşça kahkadan kırılan Oya’nın yanına çöküyor
Lan biliyorum ben bu tripleri
Yapma be teğmen !
Allah bilir kaç kadına yaptın bu ayakları
Allah bilmese de çağlar Bilir !
- Yaz başıydı gittiğinde
Hah
Başladık gene
Yunus bacıya da yapmıştı. Böyle mayış mayış şiirler,ses tonları felan !
- Bir aşkın ilk günleriydi daha. Aşk mıydı değil miydi ?
- VİK VÖK ?
Oya artık kahkaha atmasa da gölge perdesinde bir hareketlenme görülmüyor.
Hakikaten gitti yaratıklar
- Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını,takvim tutmazlığını. Aramızda bir düşman gibi duran zamanı
Hah,şimdi de ellerini tuttu Oya’nın. Ahan da tipik Natif. Yok arkadaş bu hıyar burada oldukça bize ekmek yok.
Ellerinden tutup kaldırıyor Oya’yı ayağa. Yüzlerinin arasındaki mesafeye kağıt soksam geçmez şimdi.
- Daha o gün anlamalıydım
- Allah belanı versin teğmeeeeeen !

Yok abicim
Herif naturel born faka
Sevgi’nin bağırtısı bile durdurmuyor serseriyi. Elleriyle Oya’nın yüzünü tutup dudaklarına doğru eğilirken fısıldayarak koyuyor son bombayı
- Daha o gün anlamalıydım,benim sana erken senin bana geç kaldığını .....

HASSSSSSS............

16 Kasım 2009 Pazartesi

NEFER ÇAĞLAR BİLİR GÜNNÜKLERİ (9. BÖLÜM)

Ara not
Yazının sonundaki fragmanı gelecek bölümlerde hala bunlar olabilir diye tutuyorum

Çağlara özel not
Bir doğum günü kutlaması da buradan : ))

Şarküteriye özel not
Asıl teknolojiyi son bölümde vereceğim :D



- İKTİİİİİİRRRRRR !!!!
Ulaaaaan ! Burun zannettiğim şeyin yakından uzaktan sağdan soldan hiç bir yerden burunla alakası yok.
Oyaya bakıyorum , sandalyede gözlerini sabitlemiş boşluğa doğru bakıyor.
- Hazır mısın güzel oğlan !
Pipiruhi’den ağustos böceğinin çıkardığı sese benzer bir ses yayılıyor ortalığa
- Neye hazır mıyım lan ?
- Ehi ehi
Ulan kafamda kırmızı tülbent,popom havada,yerde secde etmiş vaziyette duruyorum. Neye ne kadar hazır olabilirim ki ?
Konuşarak orta yol bulmaya çalışsam ?
- Kardeşim,iki dakika delikanlı ol,ağır ol. Karşılıklı oturup konuşalım
- Ehi ehi. İşte geldim burdayıııım,ben bu işte ustayıııııım !
Maalesef hangi işte usta olduğunu soramayacağım. Vatandaşından duruşundan belli hangi işte usta olduğu
- Ehi ehi. Ama merak etme. Ehi. Ben kurallara saygı gösteririm. Madem duvak takmışlar yüzüne,o zaman önce duvağı kaldırıp yüz görümlüğünü takayım sana !
Aceba beşi bir yerde midir ?
- Ehi. Sana üçü bir yerde takacağım. Ehik ehik
Üç ?
Bir ?
Ulaaaaaan !
Kahvenin dışındaki hatunlar duysunlar diye, Pipiruhi yüzümdeki tülbenti kaldırırken can havliyle bağırıyorum
- İmdaaaaaat ! Kurtarıııın !
- Ehi ehi. Pipiruhi baba yarısıdır yavrum ! Kasma kendini. Açalım bakalım şu tülbenti de yüzünü bir görelim !
Tülbent yüzümden kalkıyor. Pipiruhi tüm haşmetiyle önümde dikiliyor. Aboooov ! Ulan haşmet de haşmet hakikaten. Hani kendisine ayrı,özel bir isim versek yeridir netekim !
- Kimse yok muuuuuuu ? Ece hanıııııım,dipisdiri vicudlu Sevgiiiiiiiii ! Lan bi cevap verin !
İlk defa dışarıdan tuhaf bir uğultu geldiğini fark ediyorum. İçeride kendi dertlerime o kadar dalmışım ki dışarının farkında değilim. Cidden kadın seslerinden oluşan bir uğultu kapının önünde yükselmekte. Ne söylediklerini anlamaya çalışıyorum. Pek de manalı gelmiyor
- Huuuuuv
- Ay gözlere baaaak
- Ouuuuuv
- Ayol dövme mi ne bu ?
Dövme mi ?
Gözler mi ?
- Ay iki gün içinde ikinci errrrkeeeek. Allahım köyümüze nur mu yağıyor ne ?
Bu diri vicudlu Sevginin sesi.
De
Erkek mi ?

Ben düşüncelere dalmışken Pipiruhi konuşup duruyor
- Ehi ehi. Beklediğimden daha kaymak gibiymişsin maaaaşallaaaaaah !
- Ne kaymağı ya !
- Halis süt kaymağı bi tanem ! Köyün öbür erkeklerine hiç benzemiyorsun aman !
Dışarıdaki uğultu gittikçe artmakta ama bir şeyler yapılmazsa ben burada Yalovaya kaymakam olmak üzereyim
- Eveeeeeeet. Ehi ehi. Yüzünü gördüüüük. Şimdiii işimize bakalııııım
Pipiruhi hiç acele etmeden arkama doğru ağır aksak adımlarla yürümeye başlıyor
Allahım ben sana ne günah ettim !
Allahım ben senin hangi tavuğuna kışt dedim !
Allahım....
- Hanımlar lütfen ilgi ve alakanızı daha sonraya saklayın.
Ana !
Dışarıdan harbiden bir erkek sesi geldi
Böyle tok davudi bir ses.
Hatta tanıdık gibi !
- Biraz açılırsanız kapıyı kırmam lazım
Ulan ?
Bu ses ?
Ama imkanı yok !

Birisinin kapıya yüklendiğini duyuyorum. Kapı esniyor ama kırılmıyor
- Ehi ehi. Bu asker pantolonu da pek güzelmiş yahu ! Du bakalım içinden ne çıkacak !
Pipiruhi kibarca pantolonumu sıyırmaya başlıyor. İçime iç donumu giymiş miydim ki ? Hani dost var düşman var.
- Hanımlar beklediğimden sert bir kapı çıktı. Biraz açılın bir daha yükleneyim !

Ulan kapıyı kırmaya çalışan her kimse benim kapı kırılmadan becerse iyi olacak
- Ya allah !
Kapı bir kez daha esnese de yerinde kalıyor
- Ehi ehi. Hımmmmm. Pamuklu uzun donda giyermiş aman aman !
- Omuzunuz acıdıysa sizin yerinize ben yüklenebilirim kapıya !
- Zahmet olacak diri vicutlu küçük hanım
- Kikir. Açılın bakiim!
Sevgi dışarıda pek hoş bir sesle dışarıdaki erkeğe kur yapıyor
Lan biriniz kırın şu kapıyı !
- Bakalım başka neler vaaar !
Kutu mu açıyorsun mübarek ? Oldu olacak küçük hissedeyim bari !
De , hakikaten küçük,küçücük hissediyorum şu an !
- Ya allaaaaaaaah !
Sevginin narasıyla kapının menteşelerinden sökülüp Sevgi’nin de içeri düşmesi bir oluyor. Peşinden de köyün bütün kadınları kırık kapıdan içeri kafalarını uzatıyorlar

Şimdi durum şu

Tülbentim açılıp başımın gerisine atılmış
Popom havada
Pantolon aşağı inmiş
Ve arkamda bekleyen Pipiruhi !
- Auuuuuv. Rahatsız mı ettik Tosun paşa !
Ah be Sevgi. Söylenecek laf mıydı bu !
“Yanlış anladınız,açıklayabilirim” felan diyorum ama pozisyonu görenler gülmekten kırılıyor.
Kafamı çevirip Pipiruhiye bakıyorum
- Ehi ehi. Yeni evli çiftlerin odasına langırt diye girildiği nerde görülmüş
Sevgi’nin gözü Pipiruhi’ye takılıyor. Bakma kız. Olan var olmayan var. Hani erkek neslini ileride kıyaslamak için hiç uygun bir örnek değil
- Ohha diyorum başka bir şey demiyorum !
- Hanımlar biraz açılırsanız içeri girip şaşkını kurtarayım !
Ulan gene bu ses.
Ama o olamaz

Hani eğer oysa kendimi Pipiruhiye teslim ederim daha iyi

- Hah. Açılın efendim. Ben zaten sizin açılma ihtimalinizi sevdim

Laaaaaaaan !

Kadın kalabalığının arasından bir erkek tüm kabuslarımı geri getirerek ortaya çıkıyor
- Ahah. Nefer ! Yahu bir macerada da popoyu havaya dikme be adam !
- HAAAASSSSSS.......

**************
Tevfik bey önce okuduğunu anlamadı. Duraksaması karşısında kendisini dinleyenleri de şaşırtmıştı. Bir şey Tevfik beyin kafasında döndü dolaştı.

Sonra birden her şey yerli yerine oturdu
Sebebine sonucuna bakmadan bulduğu şeyle heyecanlanıp elindeki defteri fırlatarak kapıdan dışarı fırladı. Gücünün yettiğince bağırıyordu
- İsmet beeeey. Başbakanıııım. Bulduuuum. Üçüncü kişiyi bulduuum. Hayattaymıııııış. İsmet beeeeeey. İsmeeeeeeeeeeeet !!!!
Odadakiler Tevfik beyin aniden ortalıktan kaybolmasıyla afallayıp birbirlerinin yüzüne baktılar. Sekreter yere düşmüş defteri alıp kaldıkları yeri bulmaya çalışırken odada herkes heyecan içinde hikayenin geri kalan kısmını bekliyordu
- Du bakiiiiyiiiim. Hah,burada kalmıştık.
Genç kadın bozuk yazıyı yüksek sesle okumaya başladı
- İKTİİİİİİR.......

15 Kasım 2009 Pazar

NEFER ÇAĞLAR BİLİR GÜNNÜKLERİ (8. BÖLÜM)


Ara not
Yazının altında gelecek bölümde neler olabileceğine dair ipuçlarını veren bir video bulabilirsiniz


- Ahah ! Ayol bu şaşkın başına biteviye mesele açan bi tip
Şu durumda odada gülen tek insan Melek hanımdı
Tevfik bey okuduklarından yüzü kızarmış vaziyette ne yapacağını bilemeden duruyordu. Başını okuduğu günnükten kaldırıp İsmet beye baktı. İsmet bey okunan hikayeden çok Melek hanımın konuşmasına takmış gibi görünüyordu.
- Bi tip mi dediniz Melek hanım ? Yoksa bir tip mi ?
- Ayol ne desem suç. Ne oldu ki başbakanım !
İsmet bey ayağa kalkıp melek hanımın önünde durdu, yüzünü yaklaştırdı. Bu kadının cazibesi karşısında yılların kurdu bile ayakta durmakta güçlük çekiyordu ama ülkesi için ayakta kalan son adam olmak zorundaydı
- Hadi duymak istediğim şeyi söyleyin Melek hanım
- Neyi yahu ?
- Aslında kim olduğunuzu !
Tevfik bey bir anda ne okuduğunu unutup kafasını kaldırdı.
Odada sinek uçsa duyulacak bir sessizlik vardı.
Melek hanım duruşundan zerre taviz vermeden küçük ve çok şık cüzdanından ince bir sigara çıkarıp biçimli dudaklarına götürdü. Başbakan gayri ihtiyari sigarayı yakma zorunluluğu hissetmişti
Çakmak usulca çıtladı. Ucundan çıkan alev şu an odadaki sıcaklığın yanında hiç kalırdı
- Kim olmam lazım başbakanım ?
- Yapmayın efendim.
İsmet bey muhteşem kadının cazibesinden uzaklaşabilmek için kendisini en güvenli yer olan masasının arkasındaki koltuğuna atmıştı bile
- Güzelliğiniz,zekanız,erkekleri etkileyişiniz ...
- Teveccühünüz
- Fransızcayı ana diliniz gibi konuşmanız
- Hüsnüteveccühünüz
- Attığınız kahkahalar
- Gülmesemiydim ayol ?
- Saatlerdir tek bir “R” harfi kullanmamanız !
- Bi eksik bi fazla . Ne olmuş ki ?
İsmet bey derin bir nefes aldı
- Bakın, siz eğer geçmişten günümüze hikayeleri fısıltıyla gelen o tuhaf grubun üyesi ...
- Tutuklanacak mıyım ? Üye olmaktan yani ?
- Bakın. Eğer oysanız, ülkenizin size ihtiyacı var.
- Bana kimin ihtiyacı yok ki ?
İsmet beyin artık sabrı kalmamıştı. Melek hanımın sürekli iğneleyici konuşmaları sabrını sonuna getirmişti. Ayağa fırlayarak yüksek sesle bağırdı
- Hitleri durdurmak için 105. Blog tabyası ve Atalete ihtiyacım var
- Kim ?
- Nefer Çağlar Bilir , teğmen Natif ve doktor Atalete bu ülkenin hatta dünyanın, Hitler belasını engelleyebilmek için ihtiyacı var hanımefendi !!!
Melek hanım başbakanın sert çıkışından etkilenmemişe benziyordu. Sigarasını, son bir nefes çektikten sonra biçimli parmaklarıyla önündeki kül tablasına bastırdı ve gitmek için ayağa kalktı.
- Başka bi şey yoksa gitmem lazım sayın başbakanım. Hem günnükten anladığımca Natif dediğiniz teğmen de idam edilmiş !
Tevfik beyin beyninde bir pırıltı dolaştı. İstemeden lafa giriverdi
- Teğmenin idamını siz odadayken okumamıştık efendim ! Yanlış mı hatırlıyorum acaba ?
- Hafızanız yanıltmasın sizi Tevfik bey !
Melek hanım kapıyı sertçe açıverince kapıya kulağını dayamış sekreter ve daire memurları içeri düşüverdi.
Ama odada kimsenin bu komik durumla ilgilenecek hali yoktu
- Kendinize iyi bakın İsmet bey
- Ülkenizi düşünün
- Ben kaçtım
İsmet bey tükenen umutlarını zor duyulan bir sesle dışarı vurdu
- En azından içimin rahat etmesi için bir kez de olsa “R” der misiniz Melek hanım. Hiç olmazsa evet, o değilmiş, yanlış kişiyle uğraşmışım diyeyim
Derin bir soluk aldı Melek hanım. Sonra kelimeler ağzından bir kere de çıktı
- Kırk küp, kırkınında kulpu kırık küp
Bu İsmet beyin hiç beklemediği bir darbeydi. Elleriyle yüzünü sıvazlayıp içini çekti. Bildiği kadarı ile doktor atalet bu harfi hiç kullanamayan birisiydi
- Kusura bakmayın melek hanım. Ama emin olmam lazımdı. Dediğim gibi, konu ülke ve dünyanın güvenliği. Ve her şeyi denemek benim boynumun borcu. Geldiğiniz için sağolun
Melek hanım başıyla müstehzi bir selam verip yerde yatan sekreter ve bir sürü erkeğin üzerlerinden atlayarak kapıdan kibarca süzüldü.
Odada inanılmaz güzel parfümünün kokusu asılı kalmıştı.
Bir sürü inleme duyulurken erkekler yerlerinden kalkıp ne yalan uydurmaları gerektiğiyle ilgili birbirlerine bakakaldılar.
İsmet beyin moral bozukluğu odadakilere de yansımıştı. Koca topluluktan çıt çıkmıyordu.
Başbakan kendisine utanır gözlerle bakan kalabalığa odadan çıkmaları için eliyle bir işaret yaptı. Kimsenin itiraz edecek hali de yoktu zaten. Başları önde kapıya doğru yöneldiler.

Ama kapı kimseye geçit vermeyecek şekilde doluydu

Melek hanım bütün haşmetiyle kapının önünde dikilmiş, gözlerinden ateşler saçarak başbakana bakıyordu
- Önce kimse benim ülke sevgimle ilgili laf söyleyemez sayın başbakan
İsmet bey afallayıp kalmıştı. Ağzından bir söz çıkacak gibi olduysa da yutmayı tercih etti.
- Bu ülke için kimin ne yaptığını kimse bilemez
İstemsizce başını salladı başbakan
- İkincisi o kadın ben olsam dahi bahsettiğiniz dönem belki 15 sene öncesi. Zaman kimseye acımaz. Kimse aynı kalamaz.
Odada hala çıt çıkmıyordu. Öyle ya. Kurtuluş savaşı kahramanı, dönemin milli şefi koskoca başbakan dahi ağzından tek laf çıkarmazken diğerlerine laf söylemek düşer mi ?
Melek hanım odada yarattığı etkinin yeterli olduğuna kanaat getirmiş olacak ki sinirli bir yüz ifadesi ile gitmek için döndü.

Ve durdu

Saniyeler içinde yüzündeki sinirli ifade inanılmaz muzip bir gülümsemeye dönüştü. Yavaşça döndü. Direkt olarak İsmet beyin yüzüne baktı
- Ve İsmet bey !
- Evet ?
İstemsizce ayağa kalkmıştı başbakan. Yoksa bir umut ?
- İsmet bey
- Eeeee ... Evet ?
- Bu geçen yıllağ içinde en azından biğ tane tekeğlemeyi düzgün söyleme taklidi yapmayı beceğdim ayol . Ha ha !
Ve kapı önünden hızla kayboldu Melek hanım
İsmet beyin yüz ifadesi saniyeler içinde üzüntüden şaşkınlığa oradan da sevince doğru yol aldı. Yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle masasının arkasından zıplayıp kapıdan dışarı fırlayıverdi. Kendisi görünmez olurken sesi odada kalanların kulaklarında çınlıyordu
- Atalet hanıııım. Doktor hanıııııııım. Yahu durun iki dakikaaaaa ! Doktor Ataleeeeeet !
Tevfik bey yaşadığı şokun etkisiyle elinden düşmüş defteri alıp yavaşça arkasına yaslandı. Dairenin memurları ve sekreter bir şeyler bekler gibi yüzüne bakıyorlardı.
- Ne oldu arkadaşlar ?
- Hikayenin sonu ?
- Nasıl ?
Sekreter genzini temizleyerek grubun tamamı adına konuşuverdi
- Kapıdan hikayenin hepsini dinledik ister istemez. Bari kalan kısmını da okusanız ! Merak ettik neferin başına ne geldiğini ! Yerde secde pozisyonunda, tülbent kafasında,tepesinde Pipiruhi !!!
Tevfik bey elindeki defterin ne derece gizli bilgi olduğu konusunda çok emin değildi. Okuyup okumama konusunda karasızdı ama içinden bir boşvermişlik, bir fütursuzluk yükseliverdi
- Peki. Herkes otursun bakalım bir yere de hikayemizi tamamlayalım.

14 Kasım 2009 Cumartesi

NEFER ÇAĞLAR BİLİR GÜNNÜKLERİ 7. BÖLÜM

Aaaaaaaaa !
Perdenin arkasından usulca çıkan bir kadın
Hem de ne kadın !
Boyuyla posuyla dipisdiri vicuduyla
- Oyaaaa ?
- Oya ya ! Oya. Fıkrada kitlenen Oya. Arap görünce kasılan Oya. Kalçası büyük Oya.
- Valla fıkrayı,arabı bilmem ama kalçaya laf yok
- SUUSSS. Hani fıkralarda kitlenip kalan fakir ama kilitli bir genç kız vardı hatırlar mısın ? O kız hala fakir ama kilidini kırdı artık
Ne oluyor lan !
Coştu bir anda !
- Sen de öbürleri gibisin. Üzülmeyeyim diye yalan söylüyorsun. Siz erkekler hepiniz aynısınız
- Değiliz
- Kadınlara hep duymak istedikleri şeyleri söylersiniz. Şuyun güzel buyun güzel. Oysa bilir misiniz ki o kadın kendisi ile kaldığında kapatmaya çalıştığı kusurları iyice ayyuka çıkar
- Fekat Oya hanım
- Senelerce eziyet çektim. Fıkralara gülemedim,arapları göremedim,kalçalarımı dövemedim !
- Nasıl ?
- Kafiyeli olsun diye !
Bunun sonu çok pis bir yere bağlanacak farkındayım ama secde pozisyonunu da bir türlü bozup ayağa kalkamıyorum
- Ama artık bitti. Kendi krallığımı kurdum. Bana eziyet eden bütün erkeklerden intikam almaya yemin ettim.
- Etme
- Ettim. Yemin de ettim dualarda ettim. Ve dualarım kabul olduğunda her gece köydeki erkeklerin rüyalarına girip ....
- Huuuuuuvvv beybi !
- Öyle değil salak. Ak sakallı nine kılığında girdim
Heneeee ! Ak sakallı kıllı nine ! Boysa boy,possa pos,bıyıksa bıyıklı Oya. İstenmeyen tüyleri isteyen Oya !
- Rüyalarına girip onları Karagöt Bacıvat perdesine çağırdım. Arada da parça var dedim ki erkek milletinin aklı başından gitti. Söylediğim gece hepsi buraya gelip perdede dramımı izlediler. Ve sonra ölene kadar korkudan daha da acı çekmeleri için onlara tam bir hafta süre verdim. Bir hafta sonunda gene rüyalarına girip parça var diyince ölüme mölüme aldırmadan hepsi gene oyun seyretmeye geldiler
Erkek milleti işte. Porno var de , mezarından kalkıp gelir şerefsizim. Ölüm korkusuymuş, şuymuş buymuş peeeee !
- Seyrettiler de. Seyrederek ölümlerine gittiler
- İyi hoş da. Şimdi ben de seyrettim. Hani bacaklarım tutmuyor,onu da yanlış anlama korkudan değil,eklem romatizmasından. E seyrettim,tamam. Biraz da ürkünçtü. Hatta başkası olsa çok korkardı tamam. Ama ölmedim be kadın ?
Yüzüne çok bilmiş bir ifade yerleşiyor. Ulan ben de harbiden kaşınıyorum ha
- Öleceksin
- Bir hafta sonra mı ?
- Hayır şimdi !
- Neeee !!!!
Oya yavaşça köşeden bir sandalye çekip üzerine oturuyor.
- Köydekilerin gizemi çözmesi için bir hafta daha veremem. Ece mıhtar ana duruma kuşkulanmış gibi. Sevgi de pimpiriklendi. Üstüne sana anlattıklarımdan sonra ortalıkta konuşmana izin veremem. O yüzden .....
- O yüzden ne ?
Oya kafasını indirip ağır ağır anlamadığım dua gibi bir şeye başlıyor
- Nakş-ı sun’un remz ider hüsnünde rüyet perdesi
Hace-i hükmü ezeldendir hakikat perdesi

Sîreti sûrette mümkündür temaşa eylemek
Hâil olmaz ayn-ı irfâna basiret perdesi
- Basiret mi ? Basur gibi bir şey mi ?
- Dergah-ı Âl-i Abâ’da müstakim ol Kemterî
Gösterir vahdet elin kalktıkça kesret perdesi
- Yahu kalkan malkan ... Oyaaaaa !
Perdede oluşan bir hareketlilik var ama Oya perdenin bu yanında. Arkada oynatan kimse yok
Da ...
Sanki perdeye doğru bir şey yaklaşıyor.
Yaklaştıkça da büyüyor
Sureti insan gibi ama daha kısa boylu.
Perde sürekli dalgalanıp duruyor. Bir şey sanki perdeden çıkmaya çalışıyor ama dalgalanan ışıkta tam olarak ne olduğunu anlamadım

Ama bir şeyi çok iyi anladım
Senelerdir başımı belaya sokup duruyor diye Natif ibişine kızıp dururdum
Meğer cenabetlik bendeymiş arkadaş
Boy abdesti almamanın zararları
Da ...
Ulan ben zaten kimseyle sevişmedim ki ?
Abdest alsam neeeee almasam ne ?

- DUY SESİMİ DE FIRLA PERDEDEN ŞU İNSANIN CANINI ALMAYA !
Ben başımdan aşağı geçmiş bir tülbentle yerde bir yandan felsefe yapıp bir yandan domları alırken Oya ayağa fırlayıp bağırarak duanın sonunu getiriyor ve diri vicudunu iskemlenin üzerine bırakıveriyor
Perde Oyanın sesiyle birlikte yırtılıyor
Ve eşek kadar uzun bir burun perdeden dışarı fırlıyor
Heneeeeee
Biliyorum ben bunu
Karagöz Hacıvatın pis karakteri Beberuhi
Burnu uzun olan
En fazla sağlam bir nezle bulaştırır bana
Ondan da ölmem a !

Yarım yamalak bir sevinçle bağırıyorum
- Beberuhiiiiiiiii !
- Ahahah . Sazaaaan
Oya oturduğu sandalyeden çok pis bir bakış fırlatıyor
- Bir daha bakalım şaşkın. O gördüğün burun mu başka bir şey mi !
Ulan secde vaziyetinde popomu havaya dikmiş,yüzümden aşağı kına gecesi tülbenti düşmüş, perdeye yanpirik durumdayım. Haliyle çok net göremiyorum. Ama ...
Yoksa ?
Ulan buruna benzettiğim şey .........
- Ehi ehi. Çok sayın Çağlar bey. Ya da Tosun paşa
- Eeeee. Benim !
Çok pis gülüyor !
- Sizi Beberuhi’nin benim dünyamdaki karşılığı ile tanıştırayım
Perdenin içinden çıkan şey tüm haşmetiyle karşıma dikiliyor


- PİPİRUHİİİİİ !
- HASSSSSS.........

13 Kasım 2009 Cuma

105. Blog Tabyası Çağlar Bilir Günnükleri 6. Bölüm

Aslında şıkırtı dediğim şey bir tef sesi
Perdenin arkasında bir karaltı var ama kalkıp da karaltının kime ait olduğunu bulmaya niyetim yok. Gerçi epey cesur adamım ben ama …
- Hayi hak
- Aboooov. Zagor !
Perdenin arkasından gelen kadınla erkek karışımı ses beni zıplatıyor ama henüz aklımı yitirmedim. Bu Zagorun savaş çığlığı. Yoksa ahyaaaaaak diye bağırıp duran başka hangi embesil kahraman var ortalıkta. Aslında Zagor diyince bizim de onla aramızda epey benzerlik var. O da kahraman ben de. O da yakışıklı ben de. O da hiçbir macerasında sevişmedi ben de.
- Ne ahyakı len ? Hayi hak !
Anaaaaaam. Ses çok kızdı.
Sandalyede sesimi çıkarmadan siniyorum. Uslu çocuk olursam….
Perde de bir anda beliren görüntü aklımı başımdan almaya yetiyor. Çocukluğumun Hacivatı tip değiştirmiş, gözler daha bir kanlı bakışlı olmuş perdeye endam ediyor. Sanki canlı gibi
Gayri ihtiyari kulağımın arkasına sıkıştırdığım tülbenti yeniden yüzümün önüne örtüyorum beni kadın zannederse belki de yırtarım
- Bacıvat bey oğlum. Siz beni başkasıyla karıştırdınız herhal ! Ben gelinlik bir kızım. Gerdeğe filan girmem lazım. Bana müsaaaaade
- Otur len yerine ibiş !
Dizlerimin bağı çözülüyor,oturuyorum. Ulan yeminle şu an herifin bir gelse de seni karım olarak aldım dese vallahi de giderim billahi de. Ne olacak bunca sene sakla sakla !
Melul melul perdeye bakarken büyük bir şıkırtıyla sahneye Karagözümsü bir şey giriyor. Gözümsü diyorum çünkü ilk dikkat çeken yeri gözü değil şeyi. Eeeee , şeyi işte
- Bakma lan kalçama !
- Yok abi,rica ederim !
Kadınların Karagöt diye bahsettikleri bu olsa gerek. Pek de asabi. Daha fazla sinirlendirmemek için başımı öne eğiyorum ama ulan kase de bakılmayacak gibi değil
- Gözünü alamıyorsun değil mi ?
- Valla ne desem !
- 40 yıllık Karagöze neden abuk subuk bir isim taktılar bilir misin ?
Omuz silkiyorum
- Çünkü beni oynatan hayatı boyunca kalçasından utandı büyük diye
Kalçasından utanan bir karagöz oynatıcısı mı ?
Ben neyi düşüneceğimi şaşırmışken Bacıvat giriyor lafa
- Ya bana neden Bacıvat der bilir misin ?
- Bacısından mı utandı ? Ehi ehi
- Höööööössst. Senelerce kendisine bacım diye yaklaşanlardan hiç hayır görmedi de ondan !
Anaaaaaa
Karagöt
Bacıvat
Kalçasından utanan
Kendisine bacım denilen
Bütün ipuçları gözümün önünde olmasına rağmen benim gibi zeki bir adam neden bunu daha önce düşünemedi ki !
Aklıma gelen şeyin heyecanıyla ayağa fırlayıp bağırıyorum
- Siz kardeşsiniz !
O iki boyutlu görüntülerin perdede yüzlerini dönüp şaşkınlıkla bana baktıklarına yemin edebilirim

**********
- Ahah. Şaka gibi ! Oynatan bayağı kadınmış işte ayol !
Melek hanımın gürültülü kahkahası Tevifk beyle İsmet beyi yerinden sıçratmıştı. Tevfik bey kaldığı yeri bulmaya çalışırken İsmet bey Melek hanıma döndü
- Bacım denildiği için mi ? Bir erkeğe takılan lakap olamaz mı ?
- Yok ayol. Başka hangi cins kalçasından takıntılı ….
Aniden sustu Melek hanım. Lafın sonunu getirmemesi İsmet beyin gözünden kaçmamıştı
- Neden durdunuz Melek hanım ?
- Hiiiiiç
- Takıntılı olur ki diyecektiniz zannedersem
- Evet,öyle diyecektim
- Neden demediniz ?
Bu muhteşem kadın odaya girdiğinden beri ilk defa suskunlaşmıştı. İsmet bey dakikalardır dikkatini çeken şeyi ortaya atıverdi
- Odaya girdiğinizden beri “R” harfini hiç kullanmadınız Melek hanım. Farkında mısınız ?
- Tesadüf ! Kullanmam mı lazımdı ? Mülakattan eksi puan mı aldım sayın başbakan?
Son kelimeler oldukça sert çıkmıştı. İsmet bey şimdilik olayın üstüne gitmeyerek başını Tevfik beye çevirdi
- Nerde kalmıştık ?

************
- Tamam. Kardeş değilsiniz. Olabilir şaşırdım
Sakinleşerek otururken Karagötle Bacıvat perdenin iki kenarına doğru çekiliyorlar. Karagötün sesi duyuluyor usuldan
- Şimdi bir hikaye anlatacağız sana aklı evvel adam. Bıy bıy bıy
- Aman da çok şirinsiniz. Bir bir anlatacağım diyemiyor da, bıy bıy…
- KES ULAN !
Tak diye kesiyorum sesimi. Kızdırmaya gelmiyor. Valla kalçası dağları deviren cinsinden. Şimdi bana bi vursa….
- Bir küçük kız çocuğu varmış yıllar önce
Bacıvatın sözleriyle perdenin ortasında bir ev, evin önünde de duran bir kzı çocuğu çıkıyor ortaya. Gerçi kız çocuğu dedikleri şeyin boyu da neredeyse Karagötle Bacıvatın boyuna eşit
- Oha ! Ne küçüğü üstadım ! Küçük kız dediğiniz hatunun boyu maşallah sizin kadar !
- Evet. Biraz genç irisi denilebilirmiş. Ama olsun. Çok yiyip ailesini ekonomik sıkıntılara sürüklemesi dışında bir derdi yokmuş boyuyla.
- Ahahah !
Perdedeki Karagötle Bacıvat birden asabileşiyor
- Gülme olan zındık. Acıklı bir hikaye anlatıyoruz
- Pardon abi
- Neyse efendim. Bu kızcayıza Allah her şeyi vermiş. Boysa boy,possa pos,kalçaysa kalça,bıyıksa bıyık
- Hööö ?
- İstenmeyen tüyleri isteme meselesi
- Haaaa !
- Ama kızcayızın kimsenin bilmediği bir sıkıntısı varmış
- Neymiş ?
Ulan ben de hikayeye kendimi kaptırdım,saftirik saftirik soruyorum
Lan bu ibişler beni öldürecek bu işi sonunda
- Fıkra !
Öyle bir düşünceye dalmışım ki söylenen şeyi algılayamıyorum
- Efendim ?
- Fıkra fıkra. Bildiğimiz fıkra.
- Nası ya ?
- Kim ne zaman bir fıkra anlatacak olsa bu kızcayız “ya sonunda espriyi anlamazsam diye” korkudan kitlenip kalırmış
Hata bendeki oturdum efendi efendi dinliyorum
Bu ne len şimdi
Bu arada Karagötün kalça da hakikaten fena değilmiş yani. Macera boyunca sevişemedim. Artık fark etmez konumuna geldim
- Şişşşşş. Dinliyomusun ? Nereye bakıyorsun öyle mayış mayış ?
- Evet,pardon abi. nerede kalmıştık ?
- Kızcayızın hayatı korku içinde geçmeye başlamış. Birisi fıkra anlatacak diye ağzını sürekli sırıtık durumda tutmaya çalışırmış. Hatta öyle bir hale gelmiş ki artık insanlar ne anlatsa ya fıkraysa diye gülmeye başlamış. Hocası ders anlatırken gülmüş,babası kızarken gülmüş. Ve maalesef gün gelip erkeklerin ilgisini çekmeye başladığında asıl felaketler başlamış
- Niye ?
- Kadınlar kendilerini güldüren erkeklerden hoşlanır ayağına kızcayızın peşine kim takılırsa fıkra anlatıp güldürmeye çalışmış. Onlar bir şey söylediğinde kızcayız gülmeye çalışmış. Sevgilileri aşk cümleleri kurup öpmeye çalışırken o gülmeye çalıştığından, adamcağızlar neredeyse kocaman ağzın içine düşüyormuş
- Çüş artık
- Onlar da aynen öyle demiş. “Çüş artık” demişler. Ama kızcağız bir türlü çüşmemiş,çüşememiş. Derdini de anlatabileceği kimse yokmuş ki gidip “yahu ben bir türlü çüşemiyorum” desin
- Vah yazııııık
Neredeyse gözlerimden yaş damlayacak ama...
- Bir gün babası kızının bu halini anlayıvermiş. “Ulan” demiş,”yazık günah. Özene bezene bir kız yaptık ama kız bir türlü espriyi yakalıyamıyor. Ben en iyisi bunu anlayabilip çok güleceği bir yere götüreyim”
- Nejat Uygur tiyatrosu ?
- Değil !
- Levent Kırca ? Hani skecin sonunda espriyi açıklıyor manasında
Karagöt hiddetleniyor
- Değil ulan ! Bir saattir ne seyrediyorsun ?
- Ne bileyim,anlamadım ki ne olduğunu ?
O el kadar Karagöt sen suratını kocaman yap eprdeye yapıştır. Iyyyy. Yakından hakikaten korkunçmuş bunlar ya !
- Karagöz Hacivat oyununa. Yani Gölge oyununa
- Ya,tam da onu diyecektim,ağzımdan aldınız Karavat bey. Bacıgöte de selam söyleyin,ben artık kaçayım
Kaçayım kaçayım da ayaklarda derman yok ki. Ayağa kalkayım diyorum,duramayıp yere düşüyorum. Perdedeki zımbırtı benim yere düşmemle hiç ilgilenmiyor. Hikayesine devam ediyor
- Ancak baba aslında iyilik yapayım derken kızcayız daha da kötü oluyor
- Lan bu kızcayız da bir türlü iyi olamıyor ! Gene ne olmuş ?
- Başlarda merakla perdeye bakıp karagöz ve Hacivata anlamasa da gülen küçük kız bir anda hayatında gördüğü göreceği en acaip şeyle karşılaşıyor
- Bunlardan daha acaip ? Takdir ettim. Neymiş ?
- Arap !
- O ne be ?
- Arap,Arap. Hacı fitil veya hacı fış fış da denir. Bildiğin Arap işte. Zenci yani
- Afro Amerikan !
Yerden yaptığım düzeltmeye Karagöt de ayak uyduruyor
- Evet,bi yerde afro Amerikan. Ve küçük kız zaten espri anlayıp da güleyim diye gerilmişken bu sahneye çıkan siyahi tiple tümden kasılıyor
- Ulan bu da ne olsa kasılıyor. Ne kasıntıymış anlamadım ki !
- Ve küçük kız hayatının her damlasında bunun korkusuyla yaşamaya başlıyor. Fıkra anlatıldığında kitleniyor, arap gördüğünde kasılıyor
- Arabın birisi fıkra anlatırsa ?
- Ouvvv. Onu hiç sorma
- Sormadım
- Sürekli kitlenip kasılması alay konusu oluyor. Durup durup genç kıza fıkra anlatmaya kalkışıyorlar. Kızcayız bunalımlar içinde büyüyor. O yüzden biraz tuhaf gelişiyor
- Nasıl tuhaf ?
- Enine enine
- Boyuna ?
- Boylu zaten. Artık o boyuna enine büyüyor. Yani boyuna derken habire anlamında kullandım
Ulan hazır konu dağılmışken şuradan ufak ufak tüysem
Yerde yanpiri yanpiri dönüyorum ama bacaklarım vücuduma ait değil artık.
Bacaklarımı çeviremediğim için sırf gövdeyi çevirince popom havaya dikiliyor. Gölge perdesine yan bakar durumda kalça havada secde etmiş gibi kalakalıyorum
Tüh...
En son bu pozisyonda Çinde kalmıştım. Başıma gelmeyen kalmayacaktı da Natif salağı araya girip vaziyeti kurtarmıştı.
Allahtan burası benim memleketim. Burda kimse bu toprağın evladına el sürmez
- Derken günlerden bir gün kızcağız çevresindekilerin özellikle de erkeklerin kendisiyle alay etmelerinden bıkıp intikam almaya karar veriyor. Ne yapacağını düşünürken uykularında Karagöz Hacıvatı görmeye başlıyor. Her gece... Her gece... Her gece...
Ansızın Karagöt perdeden yokoluyor. Yan gözle bakıyorum,perdenin arkasında oyunu oynatan her ne veya kimse ayaklanmış perdenin önüne doğru geçiyor
Laaan !
Tam yerden domları almak üzere pozisyonundayken birinin gelmesi hiç hayırlı değil
Kaçayım diyorum ama duyduğum sesle olduğum yerde çakılıyorum
- Ve anladım ki ben intikam alacaksam bana Karagöz ve Hacıvat ekibi yardımcı olacak
Aaaaaa !

***********

- Haha ! Bakın çokçana “A” yazmış. Okuma yazma işinde epey önde valla
Melek hanım şuh bir kahkaha atıp arkasına yaslandı ve odadaki diğer iki erkeğe baktı.
İsmet bey ne kadar sakinse Tevfik bey okuduklarından hareketle o kadar gerilmişti
- Sayın başbakanım. Belge diye aldım geldim ama deli saçması bir şey çıktı
Genç adamın yüzünden hakikaten mahcubiyet akıyordu
İsmet bey anlayışlı bir tavırla gülümsedi. Gözlerini Melek hanımdan ayırmadan konuştu
- Korkma Tevfik. Daha önce yaptığım araştırmalardan da biliyorum ki bu grubun başına ve bu gariban neferin poposuna gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Orada okuduğun her şey büyük ihtimalle gerçektir. Di mi Melek hanım ?
- Ne bileyim ayol ? Anlattığınız 105. Blog Tabyasını tanımam etmem.
İsmet beyin manalı sorusu Melek hanımın taviz vermez gülümsemesi altında erimişti.
Bir kez daha ısrar etmedi İsmet bey.
Sakince Tevfik beye döndü
- Evet üstadım. Devam ediniz lütfen
- Peki paşam. Nerde kalmıştık ! hah...

11 Kasım 2009 Çarşamba

105. Blog Tabyası (Kayıp Tarihçeler) Nefer Çağlar Bilir Günnükleri 5. Bölüm

Ara not:
Aksilik olmazsa (uçak düşebilir,yerim 55 kişiye satılmış olabilir,ayu çıkabilir,taş düşebilir) akşamüstü İzmir’e uçuyorum. Cuma gecesine kadar da oradayım
Hikayenin yayımını aksatmamaya çalışacağım. (Flash bellekler ne için var di mi efendim!)
Olur da arada bir yerde aksarsa cumartesi sabah devamında buluşmak üzere
Haydi iyi eğlenceler






- Hayııııııır. En iyi turşu limon suyuyla olur
- Hayır,sirkeyle olur
Laaaaaaaan
Baygınken turşumu mu kurmaya kalkışıyor bu deliler ?
Köyde erkek yok nasıl olsa. Benim gibi yiğidi de bulmuşken turşumu da kurar bunlar, konservemi de yapar
Ufaktan gözümü açıyorum. Küçük bir odanın ortasındaki yatakta yatıyorum
Maalesef tek başına
Lan benim gibi bahtsız bedevi de yoktur herhalde. Hiç erkek olmayan bir köyde macera yaşıyorum
Ve hala kimseyle sevişemedim
- Limon suyuuuuuuu
- Sirkeeeeeeeee
Sevgi’yle Oya kendilerini kaptırmış odanın orta yerinde ağız dalaşı yapıyorlar
- Bağırmayın kızlaaaaaaar. Benim için kavga etmeyin
İkisi birden dönüp sırıtarak bakıyorlar.
- Uyandınız mı beyzadem ?
Uyanmaya uyandım da hafiften bir serinlik geliyor. Sanki …
- Aaaaaaa. Çıplağım ben ?
Elbiselerimi çıkarıp yatırmışlar yatağa. Hızlıca belimin üstüne kadar gelen örtüyü meme uçlarımı kapatacak şekilde çekiyorum yukarı
Bu hareketim iyice güldürüyor ikisini
- Vaaaay. Tosun paşamız Oya Aydoğanlığa geçiş yaptı.
Namusumu korumak için saf saf duruyorum örtüyle. Ama gülmeleri kesilmiyor
- Yahu niye gülüyorsunuz ?
- E paşam. Üzerine çektiğin örtü yarım metrelik örtü. Yukarıyı kapatınca aşağısı biraz açık mı kaldı ne ?
Aboooooov
- Bakmayın ya !
- Ha ha. Neye bakmayalım ki ?
Sevgi’nin esprisi Oya’yı zıplatıyor bir anda
- Espri yapma Sevgi ! Kitleniyorum biliyorsun !
Örtüyü belime sarıp fırlıyorum yataktan
- Nerde benim urbalarım ?
- Yıkadık beyzadem. Akşama temiz ol diye. Aha kurudular da zaten. Al giyin
Asker kıyafetlerimi alelacele giyinip ortalık yerde dikilirken kapının çalmasıyla zıplıyorum
- Açın gızlaaaaaaar
- Ece mıhtar anaaaa. Dur açtım. Bekle hele
Açılan kapıdan tüm azametiyle Ece hanım giriyor içeri
- Uyandın mı paşa efendi ? Kaç saattir uyuyorsun ölü gibi. Bak,dolunay çıkmak üzere. Hadi. Alınacak intikamlar var daha.
- Yahu siz bensiz başlayın Ece hanım. Ben bir ara uğrar bakarım perdeye !
- Askeeeeeer ! Şurda efendi efendi öl,yoksa ben öldürürüm seni !
Ölür müsün ölür müsün !
- Ya boşverin şimdi perdeyi Karagötü şunu bunu. Ben size Çinde yaptığım kahramanlıkları anlatayım en iyisi !
Ece hanımın işaretiyle Oya elini kaldırıp üzerime doğru geliyor
Ne kadın beeeeee !
Güçlü
Kuvvetli
Espri yapınca kitleniyor
Tam evlenilecek kadın !
Ama dayağını yemeye hiç gelmiyor valla
- Vurma yaaa !
- Yanlış anladın asker efendi. Vurmaya gelmiyor. Senin iş biraz tanrılara kurban vermek gibi oldu. Bari sana bir kına gecesi yapalım dediydik
Oya arkasında sakladığı kırmızı tülbenti başımdan aşağı geçiriveriyor
- Nooluyo lan ?

************
- Nooluyo Tevfik ?
- Valla ben bu işten hiçbir şey anlamadım paşam. Macera diye okuyoruz ama iş çığrından çıkmış vaziyette
Kapıdan gelen sesler üzerine İsmet bey meraklandı. Kapıya doğru tok bir sesle bağırdı
- Kızıııııııım !
- Bu…buyurun efendim !
- Nooluyo be dışarıda ?
Sekreter olaylardan bezmiş kapıda ne yapacağını bilemez vaziyette dikiliyordu
- Efendim,Fransız elçimiz için şu ana kadar üç kişi intihar etti. İki kişi karısından boşandı. Alt kattaki dışişleri bakanının sekreteri de kocasını boşadı
- Oha !
- Paşam,ben de bir ufak su döküp gelsem
- Sen daha önce Fransa elçimizi görmemiştin di mi Tevfik
- Yok paşam
- Bir yere gitmek yok Tevfik. Bu odadan çıkmak yok. Ben bile bunca savaş gördüm,bu kadının karşısında ne yapacağımı bilmiyorum. Şimdi bi gidersen sittin sene geri gelmezsin. Otur yerine
Tevfik bey sessizce oturdu yerine. Aklı dışarıdaki bahsi geçen bayandayken kafasını bu tuhaf günlüğe veremiyordu bir türlü.
Nasıl bir kadın erkeklerin başını bu kadar döndürebilirdi ki ?
- Oku Tevfik. Devam et. Kına gecesi düzenliyorlardı galiba !
- Evet paşam. Artık çocuğun neresine yakacaklarsa !
***********
- Yüksek yükseeeeeek tepelereeeeee ev kurmasınlaaaaaaar

Tülbent başımda hatunların ortasında bir sandalyede oturuyorum. Çevremde acıklı türküler söyleyerek dönüp duruyorlar. Hayır bir şey değil,o kıvama geldim ki “aha bu adam senin kocan” deseler hoyda evlenivericem.
Allahtan köyde benden başka erkek yok
- Ece hanım. Ben artık kalksam…..
- Otur yerineee.
Omzumdan sertçe bastırmasıyla tekrar sandalyeye düşüyorum. Zorla ellerimi açtırıyorlar.
- Noooluyo be ?
- Kına yakılacak asker efendi. Biz oğlumuzu ecinnilere,lanetlere kınasız vermeyiz. Lililililiiiiiiiiiiiiiiiii !
Çektiği zılgıtla artık göz pınarlarımda iflas ediyor. Yaşlar tombalak yanaklarımdan aşağı dökülüveriyor
Ah ben ne kadersiz bir geliniiiiiim oyyyyyyyyyy
Kaderimde Karagötle Bacıvata gelin gitmekte varmış uyyyyyyyyy
Ellerimi yumruk yapıp konulan kınayı sıkarken kapı ardına kadar açılıp Sevgi sapsarı bir suratla içeri giriyor
Ne zaman dışarı çıktı bu yahu ?
- Ece anaaaaaaa !
- Mıhtaaaar deycen dili tutulasıca. Ne var ?
- Dediğin gibi gayfenin oraya doğru gittim de
- Eeeeee ?
Kelimeler Sevgi’nin gırtlağından dökülüyor
- Gölge perdesi içeri kurulmuş ana. Arkasında ışığı da yanık. Kurbanını bekliyor !
Laaaaaaaan !
- Yahu hanımlar. Tamam,gel dediniz geldik. Dövdünüz,ses çıkarmadan. Kimseyle sevişemedim de. Yahu tadı kaçtı artık, bırakın da gideyim !
Ece hanım koluma girerek ayağa kaldırıyor. Odaya sessizlik çökmüş durumda. Teskin edercesine kolumu okşayarak kapıdan dışarı çıkarıyor
- Bak asker efendi. Yeni gelin hem ağlarmııııııış,hemi de gidermiş. Korkma. Ses veriyorum, “korkmaaaaaaaa”
- Ama ?
- Hepimizin başından geçti bu ilk tecrübeler. Karşındaki adam yılların gölge oyunu sanatçısı. Biraz hanzo görünür,kabadır emmeeeeee,aslında içi iyidir. Yani içi derken ruhu anlamında, yanlış anlama
Nooluyo lan gerdeğe giden gelin gibi ?
- Sen şimdi kafandakileri unut. Sandalyene otur. Rahat rahat başına gelecekleri bekle. Eğer olur da ölüm kanlı gerçekleşirse heç merak etme,gayfenin masa örtülerinden birini kanına bulayıp annenlere gönderiririz.
- Niye ?
- Başları çevreye karşı dik olur,bakın bizim oğlanın vicuduna daha önce katil eli değmediydi diye
Allaaam ,ben sana ne ettim de başıma bu dertleri sardın yalebbim !
Ece hanım tavsiyeler vererek beni kahvenin kapısına kadar sürüklüyor. Kadın kalabalığı da iki adım gerimizden bizi takip ediyor. Tülbentin altından şöyle burnumu uzatıp içeri doğru bakıyorum
Hakikaten içeride bir gölge perdesi kurulmuş. Arkasından gelen ışık odayı uğursuz bir şekilde aydınlatıyor
- Eveeeeet. Yolun sonu asker efendi. Bundan sonra yalnızsın
- Ben … Ben !
- Heç korkma gızım. Kaderde ne yazılıysa o gelirmiş insanın başına
- Ne kızı ya !
- Ha kııııız ha oğlaaaaan. Hatta kızoğlankız. Alnımıza ne yazılıysa
- OY VELİ VELİ VELİİİİİİİİİİLİLİLİLİLİ
Diri vicutlu Sevginin sesi ortalıktaki sessizliği yırtıyor
- Dureydim burada beyle
Kollarını açmış kafası öne eğik,kendi kendine söyleniyor
- Açeydim beyle gollarımı. Getme asker deyeydiiiiiim
- Sus gız ! Adam korkudan ne yapacağını şaşırdı zaten
Korkmak mı ?
Ben ki Tibet’in dağlarına çıkmış,ben ki dünyanın en iyi dövüşçüleriyle kapışmış,ben ki Churchille dünyayı dar etm….
- Allaaaah
Ece hanımın apansız itmesiyle kahvenin kapısından içeri paldır küldür düşüyorum. Aceleyle arkamdan kapıyı üstüme kitliyorlar.
Bacaklarım titreyerek doğruluyorum kahve de
Karşımdaki perde de hiç kıpırtı yok
Sadece soluk bir ışık var
Tülbenti güzeeeelce kulaklarımın arkasına itip perdenin karşısına bir sandalye çekip oturuyorum.
Bekliyorum
Bekliyorum
Hafiften bir şıkırtı mı var ne ?
Çevreme bakınıyorum sesin kaynağını bulmak için ama aslında hiç gereği yok kendimi kandırmanın
Ses perdeden geliyor
Tef sesi

İnsanları öldüren her neyse başlıyor

************

İsmet beyinkapısı ardına kadar vurularak açıldı
Ne Tevfik bey,ne de İsmet bey böylesine bir şey beklemedikleri için boş bulunup zıplayıverdiler.
Ve Tevfik bey ömrü boyunca unutamayacağı bir anının sahibi oldu
Kapının açılmasıyla birlikte önce hoş bir koku Tevfik beyin burunlarından içeri dolup beynine hükmetti
Şu ana kadar hiç duymadığı güzellikte , bilmediği cezbedicilikte bir koku
Zavallı adam ayaklarının birbirine karıştığını hissetti ama başbakanın yanında aciz duruma düşmek istemediğinden direnmeye çalıştı
Koku kapıdan içeri yavaşça süzülen kibar bir topuklu ayakkabı ile bütünleşti. Ayakkabıyı takip eden biçimli bir bacak devrin modasına uygun son derece hoş bir eteğin altında kayboluyordu
Tevfik bey ayak ve devamına takılmışken sarışın ve son derece güzel bir kadın kapıdan içeri efsanelere konu olmuş bedenini sokuverdi
- Huuuuuu,İsmeeeet !
Yılların kurdu İsmet bey etkilendiğini göstermemek için çok çaba harcıyordu ama sesi ağzından fark edilir biçimde tedirgin çıktı
- Eeee… Evet Melek hanım ?
- Ayol,niye bekledim ben kapıda ?
- Rica ederim hanımefendi. Beklemek ne demek. Bir parça misafirlik desek ?
- Öyle mi desek ?

Elçinin her konuşması Tevfik beyde önü alınmaz duygulara yol açıyordu. Sakin giden hayatında ilk defa başına gelen bir şey. Tevfik beyin her an maceraya atılası gelmişti bir an. Eve koşturup kaç yıllık eşine “ben ayrılmak istiyorum” deyip gelmesi ne kadar sürerdi ki şunun şurasında !
- Tevfiiiik
- Efendim paşam
- Ağzın düden şelalesi gibi oldu. Çıkan sulardan boğulacağız, demedi deme
- Ha ha ! Şelale mi? Ay alem adamsın başbakan ! Mayo giyseydim keşke !

Bu kadarı fazlaydı Tevfik beye. Muhteşem bir kadın ! Mayo
Olduğu yere çöküverdi.
İsmet bey elinden geldiğince sakin kalmaya çalışarak bu muhteşem kadını koltuğa oturmak için reverans yaparken Tevfik bey konuşmuş olmak için konuştu
Daha doğrusu kekeledi
- Çok özür dilerim hanımefendi. Kokunuz…..
- Ha ha ! Fena değil değil mi ? Chanel ayol. Son mahsul. Beşincisi
Ağzını açtığına pişman oldu Tevfik bey. Bu kadının yanında olduktan sonra onu sadece seyretmekte yeterdi esasında?
- İsmet
- Evet Melek hanım ?
- Ben neden geldim başbakanlığa ?
İsmet bey kadının cazibesinden kafasındaki planları unutmuştu bile. Elini alnına hafifçe vurarak masasının başına geri döndü. Koltuğuna oturunca kendisine daha bir güven gelmişti
- Bir konuda yardımınızı rica edecektim Melek hanım
- Lafı bile olmaz. Ne oldu ki ?
- Aslında şu an bir şey söylemem için erken sayılır ama biz Tevfik’le burada 10 küsür sene önce yazılmış bir günnüğü okumaya çalışıyorduk
- Günlük
- Yok yok. Yazanın deyimiyle günnük. Müsaade buyurursanız sizin de bu okumaya katılmanızı rica edecektim
- Neden ?
- Sizin aldığınız eğitim ve zekanız sizi farklı bir konumda tutuyor Melek hanım. Bu günnükte çözmeyi istediğimiz bir şeyler var. O konuda belki yardımcı olursunuz diye düşünmüştüm
- Kiminmiş bu günnük ?
İsmet bey kadının tepkisini görebilmek için yavaşça arkasına yaslandı. Kelimeler ağzından yavaş yavaş çıktı
- Nefer çağlar Bilir
Bir an,ama çok kısa bir an Melek hanımın gözlerinde bir bulut dolaştı. Alık alık bakan Tevfik bey bir şeyi fark etmemişti ama kurt politikacı bu saliselik değişimi yakalamıştı
- Tanıyor musunuz ?
- Hiç duymadım
Üstelemedi İsmet bey
Bu kadına zorla hiçbir şey yaptıramayacağını seneler önce öğrenmişti zaten
- Peki Melek hanım. Eğer acil işiniz yoksa sizden günnüğü dinlemek için biraz kalmanızı isteyeceğim
- Ne demek efendim. Siz başbakanımsınız
Kelimelerdeki alaycı vurgu İsmet beyin ağır işiten kulaklarından dahi kaçmasa da üstelemedi. Tevfik beye dönerek eliyle okuması için küçük bir işaret yaptı
- Ha ? Ne ! A,özür dilerim efendim. Dalmışım
- Boğulma
- Pardon Melek hanım ?
- Haha şaka ayol. Oku bakiiim neymiş bu çok önemli günnük ?
Tevfik bey gözlerini zorlukla kadından alarak defterine dönmek zorunda kaldı
- Nerde kalmıştık efendim
- Perdeden ses geliyordu Tevfik
- Hah. Evet paşam. Perdeden bir şıkırtı geliyordu

10 Kasım 2009 Salı

105. Blog Tabyası (Kayıp Tarihçeler) Nefer Çağlar Bilir Günnükleri 4. bölüm

- O neymiş Tevfik öyle ?
İsmet paşa anlatılanlardan pek bir şey anlamadan Tevfik beyin yüzüne bakıyordu. Gölge perdesi,perdeden çıkan bir şey,köydeki lanet
- Cevap versene Tevfik !
- Valla ben de bir şey anlamadım paşam. Ecnebilerin korku filmi dedikleri hikayelere benziyor ama yer Türkiye. Hiçbir şey anlamadım desem yeridir.
- Allah allaaaah
Milli şef koltuğundan kalkarak odada sıkıntılı bir tur attı. Çokça düşünüp sonrasında da doğru kararlar vermesiyle ünlüydü. Ancak kafasındaki düşünceler bu günlükte anlatılanlar çerçevesinde bir türlü yerine oturmuyordu.
Kapının vurulmasıyla ikisi birden zıpladılar. Anlatılan hikayeye eni konu kendilerini kaptırdıkları için kapı gürültüsü ikisini birden zıplatmıştı
- Geeeel
Sıkılgan sekreter içeriyi rahatsız ettiğinin bilinciyle kapıyı hafifçe aralayıp başını uzattı
- Efendim…
- Kızım bizi rahatsız etmeyin demedim mi ?
- Özür dilerim ama beklediğiniz kişi geldi efendim
- Kim ?
- Fransa büyükelçimiz hanımefendileri
Milli şefin yüzünde inanılmaz bir değişim yaşandı. Öksürdü,duraksadı,ellerini nereye koyacağını bilemedi bir an
- Ne yapıyor şu an ?
- Valla efendim,şu an kapınızın önü ana baba günü. Dairede kim varsa hanımefendinin başına toplandı. Ağzından bir kelime çıksa diye bekliyorlar
- Beklerler,beklerler. Beklenmeyecek kadın değil Allah için. Kendilerine çok az daha işimin olduğunu bildir lütfen. En kısa zamanda içeri buyur edeceğim hanımefendiyi
Tevfik bey Fransız büyükelçisi lafını duyunca çoktan fırlamıştı ayağa
- Şimdi buyur etsek efendim ? Bunları sonra da okuruz nasıl olsa
- Otur yerine Tevfik
Pek isteksizce koltuğa oturdu Tevfik bey
- Evli misin Tevfik ?
- Evet efendim
- Çocuk ?
- Ellerinizden öper,bir tane oğlum var efendim
- Pekiiii,evini falan terk edip umutsuz bir aşka düşmek ister misin Tevfik ?
Tevfik beyin yüzünde kara bulutlar dolaştı bir an
- Ha.. hayır efendim
- O zaman otur ve okumaya devam et Tevfik
- Başüstüne
- Kızım
Sekreter kız dairedeki bayan varlığının içerideki kadın yüzünden bir anda sıfıra düşmesinden sıkkın,zor duyulur bir sesle cevapladı.
- Buyurun efendim
- Sen bize iki bol köpüklü kahve gönder bakiiim. Hanımefendiye de en iyi Fransız kanyağından ikram edin.
- Tabi efendim
Kız çıkınca İsmet bey koltuğuna geri oturup arkasına yaslandı.
- Devam et bakalım şu korku hikayesine Tevfik bey
- Başüstüne


xxxxxxxxxxxxxx

- Maalesef dolunay tam gününde tepeye yükseldi asker efendi
- Maalesef mi ?
- Maalesef tabi. Yüce rabbim dolunaya engel olsa belki de bunlar hiç yaşanmayacaktı ve herifler göyde sağ salim yaşayacaktı.
Elim tutmuyor
Ayaklarım da tutmuyor
Gece iyiden iyiye ağırlığını hissettirdi ama içimde yükselen korkuyu bu karanlık bile kapatamıyor.
- Neyse lafı fazla uzatmayayım,dolunayın olduğu gece göyün bütün erkekleri sankim düğüne gider gibi hazırlandılar. Gravyetler takıldı,kokular sürüldü,potinler parlatıldı ve herkes köy kahvesinde yerini aldı
- Eeeeeeee ?
- Eeee ne ?
- Cidden gölge perdesi var mıydı kahvede ?
- Vardı. Tuhaf ama kahvecide evinde giyinme telaşında olduğundan kimse perdeyi kimin kurduğunu görmemişti o akşam. Zaten kimsenin umurunda da değildi. Erkeklerin kafasında sadece seyredecekleri ayıp gölge oyunu vardı !
Çevremden bir hışırtıdır sürüp duruyor. Kafamı çeviriyorum. Kadınların hepsi ellerindeki çekirdekleri çitletip duruyor. Ama o kalabalığın arasında bir yerlerden katur kutur sesler yükseliyor. Ne olduğunu anlamak için dikilirken Ece hanımın kızgın sesi duyuluyor
- Oyaaaaaaa
- Püheeeee. Buyur mıhtar ana Ece
- Gene çekirdek yerine ceviz mi çatlıyorsun gız ?
- Heeeee !
- Yuh !
Oya süklüm püklüm dudaklarındaki eşek kadar ceviz kabuklarını tükürüyor yere
- Çekirdek beni kesmiyor Ece ana. Güççükken ceviz kazanına düştüydüm ya hani !
- Çakma hopdediks seni. Gendi konuşmamı duyamıyorum,yavaş ol biraz
- Peki ana
Ortalık sessizleşince yeniden hikayeye dönüyor
- Neyse efendim,bunlar bir telaş gayfede sandalyelere oturup perdeye bakmaya başladılar. Ha diyeceksin ki sen nereden biliyorsun. Kimseye çaktırmadan kahvenin penceresinden ben de içeriyi gözetliyordum
- Auuuuuvvvvvvvv
Diri vicutlu Sevgiden bir kikirdeme geliyor ama Ece hanımın bir bakışıyla susuyor
- Herkes yerini alınca gayfenin ışıkları bir anda sönüverdi. Ortalık çoook sessizken perdenin arkasında gaz lambaları yanıverdi
- Kim yaktı lambaları ?
- Bilmiyorum asker efendi. Bir karartı vardı perde arkasında ama ne ben ne de herifler göremedik kim olduğunu. Işıklarla birlikte ufaktan bir de tef sesi duyuldu,aynı Karagöz Hacıvat oyunları başlaması gibi
- Eeeeeeee ?
Ece hanımın sesi bir anda kısılıverdi
- İşte ne olduysa ondan sonra oldu zaten. Bir tuhaf görüntüler çıkmaya başladı perdede
- Nasıl yani ?
Saçlarım diken diken dinliyorum öyküyü
- Tuhaf işte. Bir ev göründü önce. Sonra güççük bir kız çocuğu. Güççük dediysem yaşı güçük ama kendisi maşallah deve gibi. Sonra Karagöz Hacıvat filan çıkıp kıza bir şeyler söylediler komik komik. Kız gülmedi ama. Sonra Arap bacı çıktı ortaya kız onu görünce bir kaçtı felan. Sonra ortalık iyice karışıp bütün karakterler daldılar perdeye ama kimse güldüremedi küçük kızı. Sanki kitlenmiş gibi durdu öyle
- Erkekler ne yapıyordu o arada ?
- Valla herkes büyülenmiş gibi bakıyordu perdeye
- Siz ?
- Valla ne diyeyim genç adam. Sıkıcı gelmişti bana perdede olanlar. Manasız şeyler dönüp duruyordu perdede. Sıkıntıdan uyuyakalmışım pencerenin dibinde. Ne kadar vakit geçtiğini bilmiyorum ama…
- Ama ?
- Birilerinin bağırtısıyla zıplayıverdim yerimden. Kafayı kaldırıp bir baktım,erkeklerin hepsini gözleri yerinden uğramış kahveden dışarı fırlayıverdiler !
Haydaaaaaa
- Ne görmüşler ki ?
- Ne gördüklerinden çok ne duydukları önemli
- Nasıl yani ?
- Kalabalığın arasından muhtarı yakalayıp sarsaladım. Adam deli gibi bağıra çağıra koşuyordu. Kolundan yakaladım,bir şamar akşettim suratına lönk diye durdu tabansız.
- Ne olmuş ?
- “Muhtaaaar” dedim yüzüne. Ne oldu ? Böyle bir manasız baktı suratıma. Sonra korka korka dedi ki, “Ece ana,hepimiz bir hafta sonra ölecekmişiz” Kim dedi bunu muhtar dedim. “Karagöt perdeye yüzünü yaklaştırıp bağırıverdi,hepimiz lanetlendik” diyip elimden kurtulduğu gibi kaçıverdi
Ece hanım yüzünü yüzüme iyice sokuyor bu sefer
- Dediği gibi de oldu asker efendi. Bir hafta sonra bi dene erkek kalmadı bu köyde


*********************

- Bir hafta kimse gayveye gitmedi. Arada bir kapıdan içeri ben göz attım perde öyle kendi başına durup durdu orada. Taaa ki bir hafta sonraya kadar
- Sürenin sonuna kadar yani !
- Aynen öyle. Bir haftanın sonunda bir baktık ki perdenin arkasından bir ışık gelmekte. Biz kadınlar korkudan içeri giremedik ama gece erkeklerin hepsi zombü gibi gayveye doğru yola çıktılar
- Zombü ?
- Ayaklanmış zombik. Neyse ne. Bunlar böyle uyurgezer gibi gayveye gittiler toplucana. Gayvenin kapısı da kapandı arkalarından. Beş dakika hiç ses gelmedi içeriden. Çıt çıkmadı koca köyden. Ama beş dakika sonra bir feryat bir figan sorma gitsin . Bütün karılar korkudan evlerimize girip kapattık kapıyı üzerlerimize. Akşam üstüne doğru feryatlar kesilene kadar da çıkmadık evden. Sonra önce ben peşimden bütün garılar goşturduk gayvenin önüne. Kapıyı kırarak açtık
Oya’ya bakıp kim kırdı diye sormaya gerek duymuyorum haliyle
- Kırıkların arasından içeri girdik kiiiiii,anam anam.
Saygıyla ayağa kalkıyorum. Bu yaştaki hanımefendinin annesi geliyorsa değil ayağa amuda bile kalksam az gelir herhalde
- Ne oluyo be ?
- Anneniz !
- Len otur. İyice ortaoyununa döndürdün hikayeyi. Ne diyordum ? Hah. İçeri bir girdik ki köyün cümle erkekleri,yüzleri kasılmış, iki elleriyle popolarını tutmuş yere serilmiş vaziyette.
- Popolarını tutmuşlar ?
- Evet. Sanki bir şeyden korkmuş gibi hepsi kendini sağlama almaya çalışmış ama pek faydası olmamış anlaşıldığı üzere
Parmaklarını havaya kaldırınca Sevgi hızır gibi ince ve kibar parmakların arasına bir sigara yerleştiriveriyor. Oya köşedeki ağaçtan kopardığı dalla ilkel yöntemlerle ateş yakmaya çalışırken cebimden çakmağımı çıkarıp kibarca yakıyorum Ece hanımın sigarasını
- Efferim asker
- Hey allaaam
- Söylenmeeeeee. Evet,ne yaptıysak ayıramadık erkeklerin ellerini popolarından. Öylece kaldırdık koyduk biz de karşı ki depoya
Depo mu ?
- Gömmediniz mi ?
- Kim uğraşacak o kadar herifle ! Ayıp şey seyredicem diye getmeyeydi onlar da !
Oturmaktan uyuşan bacaklarımı oğuşturarak doğruluyorum. Duyacağımı duydum. Hatta duymayacağımı da duydum. Başıma bir iş gelmeden tüymem lazım bu köyden

Zaten kimseyle sevişemedim de…

- Eh,bana müsaade hanımlar. Yolcu yolunda gerek
- Nereye asker efendi ?
- Yahu asker deyip durmayın bana. Şu iki diri vicudlu bacıya da dedim hem,büyük maceralar yaşamış bir adamım ben diye ama sizin macera küçük sayılır. Small boy. Bana daha büyük,uluslar arası olaylar lazım. Hani elinizde Almanya’da Fransa’da olacak bir olay varsa hemen çözeyim ama böyle Karagöt maragöt uğraştırmayın beni lütfen!
Ece hanımın gözlerinde karanlık pırıltılar dolaşıyor
- Sevgi,Oyaaaa. Getirin korku goltuğumu
Korku koltuğumu ?
Laaaaaan !
- Yahu şimdi durup dururken…
Konuşmama fırsat vermeden kollarımdan tutup dışarıya çıkarıyorlar. Ece hanımı da sallanan koltuğa oturtup kapının önüne eski pozisyonunda oturtuyorlar
Gözlerinden alevler çıkıyor
- Allaha çok dua ettik heriflerin öcünü alalım diye ama kimsenin gözü kesmedi.
Sevgiyle Oyanın elleri yeniden koltuğun kenarlarında sinir bozucu şekilde sallıyorlar kadıncayızı
- Hoş gözümüz kesse de erkekler gidince perdeyi de gören olmadı bir daha
- Eeeeeeee ?
- Şimdi köyümüze bir erkek geldiğine göre
- Eeeeeee
- Yarın da dolunay olduğuna göre
- Eeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee ?
Sallanan koltuk bir anda sabit hale geliyor.
Ece hanım eğilip gözlerini gözlerime dikiveriyor
- Eeeeeeeeeesi,seni kullanıp olayı yeniden canlandırarak belki herifleri öldüren şeyi biz de öldürebiliriz
- MEEEEEEEEE
Eee diyecekken meliyorum korkudan. Tüymeye çalışsam karılar yapışıyor her tarafıma
- Bırakın lan beni. Ordunun malıyım ben. Hepinizi divanı harbe veririm valla
- Haha. Pabucumun askeri. Millet zaten savaş halinde. Bir asker eksilmiş kimse farkına varmaz valla
Laaaaaaaaan
- Bunu siz istediniz hanımlar. Daha önce de söyledim tedbürülü kıyafet geziyorum diye
- O ne be ?
- Ben asker değilim aslında
- Nesin ?
Neyim lan ben ?
Yaradana sığınıp sağlamından patlatıyorum
- Paşayım lan ben !
- Aaaaaaaa ! Paşaymış !
Sevginin ağzından şaşkınlıkla çıkan kelimeler herkesi durduruyor
Ece hanım şüpheyle bakıyor yüzüme
- Paşa mı ? Hangi paşa ?
Gücüm yettiğince dikleşip bağırıyorum
- TOSUN PAŞA
Ortalıkta çıt çıkmıyor. Yaaaaaa,alma mazlumun ahını,çıkar paşa paşa
Yarattığım etkiden istifade tüyecekken Ece hanım enseme bir tane yapıştırıveriyor
- Hadi len !
- Ya ama…
- Pabucumun paşası.
- Fekat !
- Sıkışınca hemen bağladın Tosun paşaya
Oya arkadan yaklaşıp kürek kadar elini kaldırıyor
- Ben de furiiim mi Ece mıhtar ana ?
- Aman da canın mı çektim kızıııııım
- Heeeeee
- Vur vur. İçinde kalmasın kuzuuuuum
Lan dur ! Ece hanımla senin elin bir mi…..
Demeye kalmadan enseme iniveriyor eli,gözüm kararıyor
- Madem adın Tosun,bütün köy sana …
- Oha !
Manasızca zırvalamaya başlıyorum
- Şimdi Tellioğullarına haber salacağım.
- Bak hala…
- Seferoğullarına ölüüüm
- Canı çeken vursun kızlar. Epeydir köyde erkek yoktu
Bismillah diyen indiriyor şaplağı
Ağzımı açamadan bayılıyorum

9 Kasım 2009 Pazartesi

105. Blog Tabyası (Kayıp Tarihçeler) Çağlar Bilir Günnükleri 3. Bölüm

- Tevfik ?
- Buyrun efendim
- Len bu ne biçim kahraman ! Habire bayılıp duruyor ?
- Valla ben de bir şey anlamadım efendim. Pek narin,şahsına münhasır bir şey olsa gerek
İsmet İnönü sigarasından bir nefes çekip arkasına yaslandı. Kafasındaki planları bu kahramanlar üzerinden yapmaya kalkışsa sonu ne olurdu ki ?
- Efendim müsaadenizle biraz daha okusak ? Belki hikaye bizi şaşırtır,farklı mecralara akar !
- Oku bakalım Tevfik. Oku bakalım

*********

Çevremde gürültüler var ama gözümü açmaya korkuyorum. Bayıldıktan sonra allah bilir deli karılar beni nereye sürükledi !
- Kıpraşıp duruyor ! Ayılıyor gibi Ece ana !
- Höööööööyt ! Mıhtar diyeceeeeen gız zilli Oya !
- Heeee. Mıhtar Ece ana ! Kıpraştı kibin !
Hört diye gözümü açıyorum. Burnumun dibinde bir sürü hatun yüzüme bakıyor. Nooluyo lan ?
- Abooooov. Ayıldı Ece mıhtar ana !
- Hay senin mıhtarına da sana da . Töbe töbeeee.
Yaşı diğerlerinden biraz daha geçkince pamuk yüzlü bir hanım kolumdan tutup çekiveriyor
- Kalk sen de asker efendi. Ortalık eyice garılar hamamına döndü zati !
Kolumu ovuşturarak doğruluyorum. Ortam çok acaip
Etrafımda bir yığın köylü kadın yüzüme tuhaf bir yaratıkmışım gibi bakıyor,inceliyor. Kimisi dokunmaya çalışıyor. Hatta beni getirenlerden uzun boylu olan cimdik bile atıyor
- Ahan da bildiğimiz erkek işte !
- Cimdirme gız Oya ! Erkekse erkek. Hele bir soluk alsın. Ayran getirin yiğidime !
Bir hareketlenme oluyor. Maşrapanın içinde buz gibi bir ayran tutuşturuluyor elime. Bir de tahta sandalye sürüyorlar altıma. Lökkedenek oturuyorum.
Ayranı içerken bir yandan da çevreme göz gezdiriyorum. Bildiğimiz köy kahvesi. Tahta sandalyeleriyle,masalarıyla her şeyiyle köy kahvesi. Ama bir şey eksik. Hatta bir şeyler eksik. Şey yok. Şeeeeeey !
- Anaaa ! Hiç erkek yok ! Bayanlar !
- Aha güfür etti. Bayan mayan bir şeyler söylüyor. Furiiim mi Ece ana mıhtar ?
- Oyaaaaaaaa ! İyi bir şeyler söyledi. Avratın kibarcası
- Vışşşşşşşşşşş. Hem erkek hemi de kibar he mi ? Askerlikten gaç para alıyor ki acep !
Kendisine mıhtar dedirten kadın tam karşıma bir iskemle çekip oturuyor.
- Fark ettin dimek erkek olmadığını ! Köyde erkek yok,doğru didin. Bir tek küçük veletler var. Onların da uyku saati zaten. Her gece onları uyuttuktan sonra kahveye gelip iki el pişpirik domino felan oynarız.
Pişpirik ?
Domino ?
Nooluyo be ?
- Yahu hanımefendi
- Aha gene küfretti
- Oyaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa !
- Özür dilerim ama bu saydıklarınız erkek işi hanımefendi ! Kahveye gelmek,pişpirik oynamak.
- Artık bizim işimiz asker efendi. Erkekler olmayınca mecburen iş bölümü yaptık. Ahan da şu grup pişpirik oynama işini üzerine aldı. Bunlar dominocu. Şunlar da hökümeti eleştiren nargileci grup. Zor oleyyo emmeee gader gatlanacan gari
- Siz ?
- Benim ki en zor iş. Göyün mıhtarlığı da benim üzerime galdı mecburen. Sabahtan akşama kadar tespih sallayıp köyde dolanıyorum
Biliyorum,sonu benim için hiç hayırlı olmayacak ama sormak zorundayım.
- Pekiiiiiiii köyün erkekleri nerde sorması ayıp ?
- İşte işin korkutucu kısmı o zaten
Muhtar Ece sandalyesinden doğrulup bağırıyor
- Çabuk korku hikayesi anlatma goltuğumu getirip kahvenin önüne goyun!
Korku hikayesi anlatma koltuğumu ? O ne be ?
Sevgi arkalardan bir yerden eşşek kadar kocaman bir sallanan koltuğu yüklenip geliyor. Diri vicudu koltuğun yükü altında ezilmiyor bile
Ne kadın beeeee !
Koltuğu kahvenin önüne çıkarıp açık havaya koyuyor
Ece hanım koltuğun üzerine besmeleyle yavaş yavaş oturuyor
- Çok dikkatli oturmam lazım. Hala alışamadım sallanmasına. Geçen gün üstünden bi attı,geri üzerine çıkmam bir saatimi aldı valla
Yavaşça oturup elleriyle koltuğun kollarından tutuyor
- Sallayın beni garılar
Sevgi’yle Oya koltuğun arkasına geçip yavaşça sallamaya başlıyorlar. Birisi koşturup kahvedeki gaz lambasının ışığını hafifçe kısıyor. Ortam bir anda esrarengizleşiyor
İçim ürpererek koltukta ağır ağır gidip gelen Ece hanıma bakıyorum
- Sen de şöyle karşıma geç bakem !
Sesimi çıkarmadan toprak yola çıkıp dikiliyorum karşısında
Durup dururken genzinin ta gerisinden yüksek sesle konuşuveriyor
- Hepiniz öleceksiniiiiiiiiiz
Saçlarım diken diken oluyor !
- Efendim ?
- Bu gristal gölü lanetli. Seneler önce buraya gamp yapmaya gelen gençler gölde cinayete gurban gitti.
Ne gölü lan ?
Çevreme bakınıyorum,bırak gölü su birikintisi bile yok !
- Öleceksiniiiiiiiz !
- Aboooooooooov
Koltuğu sallayan Oya korkudan köşesini bırakınca Sevgi tek taraftan ittiriveriyor.
- Aleheyooooooooov
Onun itmesiyle muhtar Ece dengesini kaybedip sallanan koltuktan aşağı alabora oluyor
- Lan manyak karılar. Sizin yüzünüzden her seferinde korku filmi hikayesi tribimi yere düşerek tamamlıyorum. Lan ağaaz dadıynan bir trip yaratamayacak mıyım ben ?
Sevgi’yle Oya’nın yüzünden düşen bin parça iki adım geri kaçıyor
Ece hanım yaşından beklenmeyen bir çeviklikle ayağa fırlayıp kahveden içeri geri giriyor
- Gel sende hele. Orada dikilip durma
- E gölde cinayet felan diyordunuz ?
- Ne gölü asker efendi ! Aha köşeden bir boklu dere akar,onun haricinde suyu zor bulursun buralarda
- Eeeee ?
- Eeeesi,kırk yılın başı havaya gireyim diyorum,bu iki şaşkın her seferinde karizmamı çiziyor !
Sinirle sandalyeyi çekip bir sigara yakıyor
- Otur hele de anlatayım sana köyde erkek olmaması hikayesini
Sandalyeye çöküp başlıyorum dinlemeye

**********

- Uzuuuuuuuun zaman önceydi
- Seneler evvel mi ?
- Yoh. Bir iki ay önce. Köyde zaman ağır işler biliyon mu !
Hey allaaam
- Köyün eli silah tutan delikanlıları zati savaşa goşturmuştu. Geriye kalan erkekler de ortalıkta dolanır durur,aha bizim üstlendiğimiz işleri yaparlardı
Nedense içimde bir huzursuzluk var. Hayrettir bu sefer başımda Natif teğmen ibişi de yok ama bela geliyor gibi.
- Günler birbirinin aynı geçiyor derken gariplikler olmaya başladı
- Çinli minliyse döverim ben,alışkınım
- O ne be ?
- Hayır gariplik dediniz de.
- Gariplik derken aslında çok büyük bir şey de değil gibiydi o aralar. Köyde ne kadar erkek varsa geceleri uykudan zönk diye uyanmaya başladılar
- Nasıl uyandılar ?
- Zönk diye
Kahvedeki karılardan bir kağıt kalem istiyorum. Detayları not almam gerek. Diri vicutlu Sevgi’nin getirdiği kağıda Ece hanımın söylediğini yazıyorum
- Zöööönk di-yeeee uyan-dııı-laaaaar.
- Zönk tek “ö” lü
- Tek “ö” lü zönkle uyandılar
Ece hanım sigarasından deriiiin bir nefes daha çekiyor
- Derin tek “i” li
- Tamam
- Neyse,başta tuhaf gelmese de baktık ki her gece erkekler ayakta dolanıp duruyorlar. Neyiniz var diyoruz,bir allahın kulu söylemiyor. Ama suratları bir acaip. Kendi aralarında gayfede fısıldaşıp duruyorlar. Bizlerden biri yanlarından geçecek olsa hemen konuyu değiştirip savaştan mavaştan bahsediyorlar
- İstklaaaal maaaa-vaaa-şı
- Savaşı
- Lavaş ?
- Garnın mı aç ?
Kağıdı kalemi bırakıp umutla yüzüne bakıyorum. Benim gibi adama sorulacak soru mu bu ? Pek bir hevesle yüzüne baktığımı görünce sırıtıp başparmağını muhtelif iki parmağının arasından geçirip tutuveriyor yüzüme
- Çok beklersin asker efendi
- Çaaaağlaaaaaar çoo-ooook bek-ler
- Üç gündü beş gündü derken bunların uykuları tümden gaçıverdi. Artık kimsenin eve geldiği gittiği de yoktu. Bütün erkekler sabahtan akşama kadar gayfede oturup fıs fıs konuşuyorlardı
Sevgi Ece’nin yanına diz çöküp bacağına sarılıyor. Korkma kadın diyesim geliyor ama du bakalım
- Baktım ki heriflerin bize bir şey söyleyecekleri yok,bi gün gafamın tası atıverdi.
- Taaaaaaaas at-tıııı
- Geçtim gayfede bunların karşısına,”beri bana bakın herifleeeeeer” dedim
- Baktılar mı ?
- Baktılar. Zaten yaşıma hürmet sayar severlerdi beni rahmetliler
- Rahmetliler mi ?
Elimdekileri atıp ayağa fırlıyorum. Ne demek rahmetliler ?
- Ne demek rahmetliler yaaa ! Nası yani ? Bütün köyün erkekleri mi ?
- Otur len yerine tabansız ! Anlatıyoz işte
Zaten dizlerimin bağı çözüldüğünden gerisin geri lök diye çöküyorum sandalyeye
- Ben öyle diklenince herkes dönüverdi bana. Fırsat bu fırsat Ece kızım dedim. Olabildiğince sert bir tavırla bağırdım “neyiniz var len” diye
- Söylediler mi ?
- Yalan yok. Önce kimseden ses seda çıkmadı. Ama ben de geri kaçmadım allaaa var. İki elim belimde durdum öyle karşılarında. Sora bi baktım mıhtar emmi hafiften bir doğrulur gibi oldu arkalardan.
- Rahmetli muhtar tabi
- Tabi ki. Mıhtar kalkacak emmeee,sağdan soldan tutanlar var. Bi kızdım. “Bırakın len aranızda bir tek o erkek çıktı” diye. Tutanlar korkudan bırakınca mıhtar zınk diye fırlayıverdi ayağa
- Zııııı-ııııınk diye
- Tek “ı” lı. Kalkınca oturamadı da şapşal. Öyle dikelendi. Fırsatı kaçırır mıyım ?
- Kaçırmazsın
- Kaçırmadım. “ Anlat hele mıhtar” diyince bu şörr diye çözüldü
- Şööö-öööö ... Lan bu ne biçim hikaye anlatmak ! Bu kadar efektli hikaye mi olur ? Not alamıyorum
- Yazma da dinle zaten. Meğer köyün bütün erkekleri kaç gecedir aynı rüyayı görürlermiş
- Hamamcı rüyası mı ?
Neyi kast ettiğimi anlayıp kızıyor
- Rezillik etme. Bunların hepsine ak sakallı bir nine
- Yuh ! Ak sakallı nine !
- Evet ! İstenmeyen tüyleri gayet istersen ak sakalı nine de olur,teyze de. Bunlara nine gelmiş. Ak sakallı bir nine bunların her gece rüyalarına girip demiş ki ;
Sigaradan bir nefes daha çekiyor
- Ay dolunaya dönüştüğünde köyün kahvesinde bir gölge perdesi kurulacak. Bütün erkekler o gölge perdesinde Karagöt-Bacıvat seyredecek
- Neeeeeeeey !
Bu ne lan şimdi ! Bir saattir yusuf yusuf hikaye dinliyorum,olayın bağlandığı yere bak. Ne canavar var,ne de çinli
- Karagöt’le Bacıvat mı ? O ne be öyle ? Karagöz Hacıvattır o
- Hah. Bizim hıyarağaları da aynen öyle demişler rüyalarında ama ak sakallı nine gözlerini kocaman açarak “Yoooooook” demiş. “Bu Karagötle Bacıvat” “Karagözle Hacıvatın ayıp versiyonu”
Aha
En nihayet macerada kayda değer bir şeyler çıktı ortaya. Ayıp mayıp, var bir şeyler
- Ayıp versiyonu duyunca bizim heriflerin akılları başlarından gitmiş tabi. Önce herkes aynı rüyayı gördüğünü anlatmış birbirine, sonra da bir meraktır sarmış köyün erkeklerini nasıl bir şeydir bu Karagöt diye
- Nasıl bir şeymiş
- Hehe
Ece hanım keyifleniyor
- İnsanın başına ne gelirse meraktan gelirmiş zaten asker efendi. Bunlar heyecanla dolunayı bekler dururlarmış meğersem. Kahvede olayı öğrenip eve gelip düşündüm uzun süre ne biçim bir iştir bu diye ama çıkamadım içinden. Beklemeye karar verdim mecburen
Sigarasını yere atıp Oya’ya işaret ediyor. Oya çocuk tabutu kadar bir ayakla eziveriyor sigarayı. Oha lan ! Oya lan ! O ne biçim ayak ! Gerçi bu boya az bilem ama !
- Dinliyo musun asker efendi !
Ulan bunlar bana asker diyip karizmamı çizip duruyorlar ama
- Dinliyorum Ece hanım. Yalnız şu asker kısmı...
- Hööööööööyt. Lafımı kesmeden dinle. Neyse uzatmayayım. Zaman çabucak geçti ve geldi dolunay vaktiiiiiiiii.
- Ehi. Bir sürü kurt adamınız mı oldu yoksa ?
Ece hanımın yüzünde karanlık bulutlar dolaşıyor
- Geşke kurt adam neyin olsalardı. Hiç olmazsa bir hafta sonra hayatta olurlardı
- Bir hafta sonra ne oldu ki ?
Ece hanım ayağa kalkıp yüzüme bakıyor
- Karagöt Bacıvatı seyreden herkes bir hafta sonra gökyüzünde bir halka görüp öldüler
- Halka mı ? Ne halkası ya ?
- Bilmiyorum. Halkayı şu an ben uydurdum. Belki ileride film yaparlar
Ben ya hikayenin ucunu bir yerde kaçırdım ya da hakikaten şapşalım. Şu ana kadar hiçbir şey anlamadım
- Cidden Ece hanım,insanlar nasıl öldü ?
Ortalığa bir sessizlik çöküyor. Ece hanım gerginliğin verdiği yorgunlukla geri sandalyeye düşüyor
- Gölge perdesinden çıkan bir şey hepsini bir hafta sonra öldürdü
- Ohaaaaaaa !