30 Aralık 2008 Salı

Ananın Kareninası

- Akşama hazırlan !
Şimdi karşınızda bir kadın bunu söylerse bir sürü anlam çıkarabilirsiniz
Ouuv
Vaaay
Falan gibi ünlemlerin yakışacağı
Akşama deprem var gibi seviyesiz esprilerin uçuşacağı bir sürü şey

De

Bu sözü söyleyen insanın karısı olunca herhangi bir beklenti içine girmek zaten manasız
İnsan karısı ile böyle şeyler yapar mı ? (bkz. Evli ve Çocuklu )
Kesin angarya bir iş vardır
(Hoş diğer türlü beklenti de erkek için angarya sayılabilir bu durumda ama konumuz o değil)

- Akşama hazırlan
- Ne oldu ki ?
- Operaya davetiyemiz var !
- Hangisi ?
- Anna Karenina !
- Gelmem. Hastayım
- Ayıp olur. Davetiye geldi,özellikle aradılar !
- Özellikle mi ? Bende mi oynuyormuşum ? Bensiz olmaz mıymış ?
- Ay saçmalama. Çağırıldık ! Ayıp olur !
- Yahu Tolstoy yazarken bana mı sordu ? Yazmasaydı !
- Kapıyorum !
- Hastalık mı ?
- Ay Alpeeer ! M.... hanım davet etti. Gitmezsek ayıp olur. Saat 8 de başlıyor. Gel beni al !
Tabi canım
Rica ettikten sonra neden olmasın ?
Hem M... hanım rica edince akan sular durur. Severiz M..... hanımı...
Sallana sallana gittik aldık hanımı
Ankaradaki opera binasını bilen bilir
İçerinin küçüklüğünden şikayet etmeden önce aşmanız gereken bir de park yeri sorunu vardır
Şansınız varsa dağlara taşlara park edersiniz. Önünüzde açık kalır. Çıkışta yarım saat içinde park yerinden çıkabilirsiniz
Şansınız yoksa saatlerce park yeri arar,gider operanın karşı sokağında tinercilerin yanına bir yere arabayı bırakır,çıkışta da arabayı bulamayacağınız için paşa paşa taksi ile gidersiniz !

Dua ede ede gittiğim opera binasında maalesef elimle koymuş gibi yer buluyorum
Daha doğrusu ben bulmuyorum
- Aaaa ! Şurası boş
- Hani neresi ?
- Ayol gözünün önü işte ! Tam önün. Park etsene !
- Cık. Orası pahalıdır.
- Adam delirtme. Binanın otoparkı. Ne parası. Gir işte.
- Ayıp olur. Ya benden sonra operayı çok seven , hayatının sonuna gelmiş ve tek isteği son bir temsil seyretmek olan yaşlı bir amca gelir de,park yeri bulamadan...
- Alpeeeeeeeeeer !
- İyi be !
Hakikaten cillop gibi yer
Kırk saat manevra yaparak park ediyorum. her an vazgeçebilir mi aceba derdindeyim ama yok inada bindirdi !

Aslında derdim opera ile değil
Severim
Ama 4-5 gündür süren hastalık bende hal bırakmadı. Bütün isteğim bir an önce evime gidip huzur içinde ölmek
De
Mümkün olmayacak galiba
- Koş,koş. Başlayacak !
- Ben biliyorum başını . Acele etme. Hem eser o kadar iyi değil
- Nasıl ?
- Yazarın gençlik zamanında yazdığı bir şey !
- O ne be ?
- E Tols Toy ken yazmış işte !
- Alper iğrençsin !
- Hatta o kadar küçükmüş ki adına oyuncakçı açmışlar Tolstoy’s r us diye
- Alpeeeeeeer !
Ya daha ne yapılabilir ?
Bir insan evladı başka nasıl tiksindirilebilir ?
Olmuyor
İnat etti
Ya sabır çekip giriyorum operadan içeri. Girer girmez de Alper’le toslaşıyoruz. (kendi kendimle toslaşamayacağım aşikar olduğundan bu başka Alper. Çooook eskilerden tanıdığım bir balet. En son macerası bakanın “operada 100 kg lik balet var” demecine maruz kalarak,hürriyete beyanat vermesiydi)
- Kilon değişmiş !
- Heeeee. 120 ye çıktım. Bakanın sözleri çok koydu
- Ehi.
- Senin ne işin var balede ? Sen sevmezsin ki ?
Nasıl ya ?
- Ne balesi ? Opera değil mi ?
- Dingil misin oğlum ? Anna Karenina balesi ! Hem Türkiye de balenin 60. yılı dolayısıyla kokteyl falan da var !
Bale mi ?
Christian Bale mi ?
Laaaaaaan !
- Kadın
- Neeee !
- Baleymiş ?
- İyi ya. Yanlış anlamışım !
- Ulan evden beşiktaş-fenerbahçe maçı diye çıkıp senkronize yüzmeye gideni gördün mü ?
- Ay saçmalama Alper ! Geldik işte. Seyrediver !
Bu ne lan !

Hayır derdim başka ! Operada en nihayet göbekli felan adamlar olur. Bale de ... ?
- Yok gidelim biz . Keyfim kaçtı
- Ayol nereye ? Seyret işte. Yanlışlık yapmışım. Hem eser Çaykovskinin !
- Çaykovskimden aşaa,kasımpaşa. Hiç umurumda değil.
- İğrençsin Alpeeeer !
- İlerleyen saatlerde daha iğrenç olacağımı garanti edebilirim.
Ben söylenip dururken arkamdan bir gümbürtü kopuyor. TRT kameraları üzerime doğru koşarken aha diyorum,şimdi bunlar beyanat da ister. Hayır,öksürüp duruyorum da ama,bir şeyler de söylemek lazım !
- Burada bulunmamızın...
- Kenara çekilir misiniz ? R.... beyi göremiyoruz !
Ulen oldu bitti gıcık kaptım zaten R... beyden ! Gri saçlarla karizma abidesi adam. Kameraların önündeki yerimi kerhen R.... beye bırakıp kenara çekiliyorum. İki kelime bir şeyler söyleyip bir büstün açılışını yapıyorlar
- Türkiyeye baleyi getiren hanımefendi hede hödö....
Bunalıyorum iyice
Girelim içeri de bitsin eziyet

Manasızca yerlerimizde sahneye yakın yerden
İçimdeki endişe giderek büyüyor
- Ya,koltuklar sahneye çok yakın
- Eeeee ?
- Dönüp dururken üstümüze düşerler felan. Gidelim biz. Bak ben çok gerildim !
- Alper !
Gak guk derken ışıklar sönüyor. Bir harala gürele orkestra girişi ile temsil başlıyor
.........
Oooooofffffffff !
Biliyordum ben ya !
Sahnede tayt giymiş bir sürü sırım gibi genç oğlan haldur huldur dolaşıyor
Nedir bu rezalet
- Nerde bu devlet ?
- Ne ?
- Devlet bu kadar aciz mi de bunlara düzgün bir pantolon alamayıp kilotlu çorapla sahnede fink attırıyor ?
- Ayol bale bu ? Sirtaki oynayacak halleri yok ya ?
Yok
Burdan tutturamayacağım derken, Vronski rolünde yakışıklı,genç bir vatandaş bembeyaz bir tayt içinde fırlıyor sahneye
- Oha !
- Gene ne oldu ?
- Baksana içine iç çamaşır giymemiş !
- Ay Alper !
- Valla doğru söylüyorum. Bak arkasını döndüğünde çamaşır izi görüyormusun ? Yok. Kesin string giymiş
- Valla elma gibi poposu var !
???
Bu ne ya !
Bu ne lan !
Ne demek elma gibi popo ?
Allahtan elimde her Türk erkeğinin zora düştüğü zaman sarıldığı bahane var
- Kesin gay bu !
- Ne gayi ya ? Sana göre her ince ruhlu erkek gay bu hayatta !
- Gay dırı gubbak emineeeem .
- Hem moralini bozma kocası. Bence Rus bu adam ! Yabancıya benziyor
- Yok değil. Öz be öz Türk
- Nerden anladın ?
- Baksana sünnetli !
- Oha Alper !
Ne ohası ?
Nereye oha ?
Adamın taytından bütün detayları görüyorum ?
Bayaaa sünnetli işte ?
- Kalk gidelim !
- Alper fenalık getirdin içime !
- Ya ben sana tayt giyerim evde !
- ????????
Yok
Sonuna kadar seyrediyoruz oyunu
Bitince bir de alkış furyası
Ya adam. Oyun bitti işte. Git altına bir şeyler giy. Hani her şeyi geçtim,üşüteceksin !
Yok
Durup durup sahnenin önüne kadar geliyorlar
Onlar geri gidince sahne önündeki yaşı geçmiş teyzelerden bir alkış furyası,mecbur çocuklar geri geliyor sahnenin önüne
- Ulan,ne numaracı hatunlar !
- Ne diyeceğimi biliyorsun di mi ?
- İğrencim
- Yani !
Alkış kısmından kurtulup kokteyle atıyorum kendimi. İkinci şarap kadehinde Alper geliyor yanıma
- Sevdin mi ?
- Ne demezsin ! Alper ya ,hala temsile çıkıyor musun ?
- Yoooo ! Kilom müsait değil. Sahne arkasında görevdeyim artık
- Taytın duruyor mu ?
- Hee !
- Tamam. Bir gün giyip de bize gelsene abi !
120 kiloluk tayt giymiş biri de karımın içindeki bale aşkını söndürmezse....
Başlarım Ananın Kareninasına !!!

27 Aralık 2008 Cumartesi

Karakolda Ayna Var

Arabamın başına olmadık işler geliyor
Araba dediysem şirketin altıma çektiği dingildek zımbırtı

Geçen ay yapılan saçma pizzacı kazasından sonra,

Dün sabah arabaya girdim
Arabanın içinde rüzgar esiyor
Ulan diyorum,camlardan birini açık mı bırakmışım
Ön camların düğmesine basıp duruyorum
Bir numara yok
Noooluyo diye kafayı arkaya bir çevirdim ki,arkası savaş alanı
Kelebek camını kırıp,arka koltuğu yatırıp,bagajın içini tarumar etmişler
Şirket arabası ya, Laptop bulurmuyuz hesabı !

Arabayı yerinden kımıldatmamak lazım
Geri eve çıkıp,sarıldım telefona ,
Da
Karakolun numarası kaç ki ?
Kim bilir ?
E Çağlar Bilir ama o da mahalleye yeni taşındı !
Başka kimbilir ?

Bakkal bakkal. Eskinin telefon kumkuması
- Alo bakkal amca
- Sipariş mi ?
- Yok. Bizim karakolun numarası var mı ? Yoksa da adı ne ?
- Numara yok,ismi 30 Ağustos mu,29 Ekim mi bir şey !
Haaaaaa ! Özel bir gün yani. Ama hangi gün ? Elaleme özel gelen bir gün bana özel gelmeyebilir
Takvimi çıkarıp tek tek resmi ve dini bayramları kontrol etsem uzun sürecek

Kapıcı bilir kapıcı
- Kapıcı !
- Sipariş mi ?
- Yok. Karakolun numarası veya adı !
- Numara yok. Ama orda memur Sinan var. Selam söyleyin
Ulan , özel günü çözemedim,memur Sinan eziyetine hiç giremeyeceğim
Ne yapayım derken en olmayacak kişiden yardım geldi
- Sabah sabah ne uğraşıp duruyorsun ?
- Karakolun numarası lazım karıcım
- Numarasını bilmem de 10 Nisan karakolu
Heneeee !
Polis teşkilatının kuruluşu !
Kurulu polis teşkilatına 118 den giriş yaparaaaaaak
Da
118 in şimdiki numarası kaç ?
Kim bilir ?
E Çağlar Bilir ama o da askerden yeni geldi !

Bakkal ?
- Alo Bakkal amca
- Sipariş mi ?
- Yok. 118 in numarası kaç ?
- E yüzonsekiiiiiz ???
Evet
İronik soruya,ironik yanıt !
Kapıcıyı denemek de faydasız
En iyisi
- Hanımısııııı !
- Neeeeee !
- 118 bilinmeyen numaranın yeni numarası kaç oldu ?
- 118 e sor. Ehi ehi
- Hey allaaam
- 11811
Her şeyi biliyor lan !
Ataleti mi okuyor ne yapıyor !

118 den karakolun numarası alınıp arandı,durum anlatıldı
Olay mahalline gelip tutanak tutmaları rica edildi
- Biz gelemeyiz !
- Niye ?
- Çok erken. Uğraştırmayın. Arabanın halini bozmadan buraya getirin
Arabanın halini bozmadan ?
- Ruh hali çok bozuk arabamın !
- Efendim ?
- Geliyorum geliyorum
Sabahın saat 8 inde damladım karakola
Geceden kalma yaşlı , görmüş geçirmiş bir gosmer muavini ciddi ciddi kapıda karşıladı beni
- Hoşgeldiniz
- Efendim ?
Hayır,genel vatandaş yaklaşımı ile alışkın değilim karakol kapısından karşılanmaya

Karakolda insan genelde kapıdan karşılanmaz, pencereden uğurlanır

Böyle kapıda karşılanınca insanın huzuru kaçıyor
- Kapıya kadar zahmet etmeseydiniz ? Ben atlardım direk pencereden !
- Olur mu ! Aaaaa. Niye gelmiştiniz ?
- Telefon açtıydım ben haddim olmayarak. Kelebek camımı kırıp arabama bakmışlardı
- Terbiyesiz hırsızlar
- Kaka hırsızlar
- Pis hırsızlar
- Ben atlıyımmı pencereden ?
Efendi efendi içeri alıp gençten bir memura havale ediyor beni. Memur benden belki 10 yaş küçük ama iş yaptırabilmenin evrensel yalakalığı içinde “abi” diyoruz kendisine
- İşte böyleyken böyle abi.Camı kırıp bakmışlar bagaja
- Çalınan bir şey var mı ?
- Yooook. Bir tek cam !
Ben tatlı tatlı dertleşirken,gosmer yardımcısı elinde çayla gelip başıma dikiliyor
- Al kardeşim,için ısınır !
Karakolda durup dururken gosmer yardımcısından çay ?
Kesin başıma iş gelecek !
- Abi ben direk atlıyayım mı pencereden ? Sizi de yormıyayım ?
- Ne penceresi kadeşim ? Zaten tek katlı karakol ! Atlasan ne olucak ?
Doğru lan !
- Abi üç kez atlarım ! Üçüncü kat etkisi yapar belki ?
Yok
Ağır tahriklerime rağmen akıllı uslu işlerini yapmaya devam ediyorlar
Tedirginliğim had safhadayken telefonum çalıyor
İş yerinden Hakkı
- Alper
- Efendim
- Nerdesin lan ?
- Karakoldayım Hakkı. Tutuklandım. Temiz çamaşır getir
Başlar bana dönüyor !
Manasız espri durduk yere ortada soğuk hava estiriyor.
Pencereye doğru ufaktan kalkarken ifademi alan polis kağıtları uzatıyor
- Şunların ikişer adet fotokopisi lazım
- Olur. Fotokopici nerde ?
- 20 mt aşağıda. Bir de onun yanında market var
- Eeeeee ?
- Ordan da bir kilo şeker alırsan sana zahmet. Kalmamışta !
????????
Kasko şeker olmazsa para vermiyor mu ?
Vermiyor demek diyerek şekerin yanına iki de gofret katıp dönüyoruz karakola
- Ağzınız tatlansın
Güle oynaya uğurlanıyorum karakoldan
Son dakika pencereden atlama girişimim memurlarca engellense de;
Hayatımda ilk defa bir karakolda insan gibi muamele görüyorum
Normal olan şey,şaşırtan şey olarak yer alıyor hayatımda

Not
Kasko şekerin parasını ödemedi !

25 Aralık 2008 Perşembe

Mimlenmişim

Filippırım beni mimlemiş
Bu mimlemelerin acaip şekil şemalleri oldu artık
Hayat hikayeleri,çanta dökmeler vb.
Gene de bir heves insanlar uğraşıyor
Peki diyereeeeeek
Ahanda aklım ilk gelen 10 şarkı

My way
(illaki Sinatradan)
Nothing else matters
(illaki Metallica dan. Başkaları çaldı mı bilmem ben.)
Don’t you cry tonight
(illaki Gun’s n roses dan. )
Soldier of fortune
(illaki deep purple diyeceğimi zannederseniz değil. İllaki rahmetli Ziya’dan. Gelse de o inanılmaz ses tonuyla çalsa bir kez daha , başka bir şey istemem)
Summertime
(illaki Janis Japlinin sigara içtikten sonra ki sesinden)
Stand by your man
(illaki ama illaki Dan Aykroyd ve merhum John Belushi den. Kim diye sorarsanız,gugıllayın)
Seni kimler aldı
(e Sezensiz olmaz di mi )
Kol düğmeleri
(Barış Mançosuz da olmaz
Arkadaş
(Melike Demirağdan her dinlediğimde ağlarım. Melike ben ağlarken ağlar mı bilmem)
Unutama beni
(Esmerayın bu parçasını gitarda her çaldığımda birilerini ağlatmakla ünlüydüm. Artık gitar da tozlanmakla meşgul,anılarda)

Ben kimseyi mimlemeyerek,bendeki iletkenliği durdurayım :D

24 Aralık 2008 Çarşamba

Kar Altında Kâr Savaşları

Çok acaip oldu Ankara çooook

Erdoğan fena sıkıştı
Gökçeki aday yapsa,hakkında bu kadar şaibe dolaşan adamı neden yaptın diyecekler

Tam bu noktada CHP enteresan bir hamle ile Eryılmaz’ın başını yedi
Bakın biz yolsuzluklara göz açtırmayız hesabı tutacak mı ,
Yoksa millet CHP yolsuzluk yapmış mı diyecek belli değil

Ama bir şekilde Erdoğan’ın önüne enteresan bir pas atıldı

Gökçek'i aday yapmazsa,Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkan partiden atılıyor denecek
Karizmayı seven bir başbakan olarak ona da razı gelmesi mümkün değil

Üstüne bir de Gökçek’i aday göstermezse,adamın başka yerden aday olup oyları bölme ihtimali var

E,yapıldığı söylenen yolsuzlukların arkasında da sonuçta birilerinin adı geçmekte ki eğer iddialar doğru çıkarsa,Gökçek tek başına yanmayı tercih etmeyecektir. Ağzı büzülemeyen bir torba olarak konuşup duracaktır !

Çok acaip oldu Ankara çooook

Yağan kar bile kapatamıyor hengameyi !

22 Aralık 2008 Pazartesi

Temizlikçi-Tuvalet Kağıdı Paradoksu !

Yok yok
Kesin evimi kendi evi zannediyor bu kadın !

Hanım çalışıyor
Ben çalışıyorum
Ev çalışmadan duruyor
Haliyle evi temizleyecek ve çalışma alanı evin içinde olabilecek birisi lazım

E tamam
Kadın alalım
Yapsın temizliği
Sonra ben avucuma koyduğum paraları “ al,al “ diye kadına savurtayım
Sonra da oturalım temiz evde
Paraya geçer lafımız
Buraya kadar iyi değil mi ?
İyi
De
Sonrası tuhaf

Akşam eve geldiğimden itibaren eşyaları koyduğum yerde bulamıyorum
Ha tamam koyduğum yerler biraz alakasız
Tişört bilgisayarın yanında
Pantalon odalardan birinde
(öyle eve girince,deodorant reklamı erkeği gibi dolaşıyorum evin içinde)
Ama kendine göre de bir düzeni var sonuçta

Kadın gelip gittikten sonra hiçbir şey yerinde değil
Hani desem ki alıp yerine ne bileyim dolaba kaldırıyor
Öyle de değil !

Tişörtü yorganın altından buluyorum
Bilgisayarın faresini kasanın arkasına koymuş
(kabloyu takip ederek buldum)

Ama en acısı sabah oldu
Tuvalete girip (ayıptır söylemesi)işim bitince tuvalet kağıdını bulamadım !

Lan bu ne hasta ruhluktur ?

Ne tip bir kadın intikam için tuvalet kağıdını saklar ?

Tam bir paradoks !
Psikologların incelemesi gereken bir durum

Hadi tişört bulamadım,başka bir şey giy
Pantolon yok,etek giy :D

Tuvalet kağıdı yok
Eeeeeee ?

Gelecek sefer evin içine kamera koyacağım
Kadını çözümlemem lazım

Not:
Tuvalet kağıdı hala bulunamadı !

20 Aralık 2008 Cumartesi

Şarkılar ve Kokular (sesini de açın bari,pek uğraştım)

Saklanbacımın yazısı zihnimde fırtınalar uçuşturdu
Şarkılardan gitmek geçmişe

Hepimizin hayatında olmuştur bir şarkı ile anılara dönmek
Anadolu insanı olduğum için illaki türkü gerek bize
Sıcacık,bizden,bizi anlatan

Mesela vardır ya hani o rumeli türküsü !

entarisi ala benziyor
seftalisi bala benziyor
benim yarim, sana benziyor
olamaz ne care, o nisanlidir
kaytan biyikli delikanlidir
seker gibisin vay vay, kaymakli misin vay


bir anda giderim gerilere
ne anılar gelir aklıma
hani böyle bir tepeden aşağıya çağıldayarak koşmak gibi
gözlerim dolar yutkunamam bir an

ya da hani o karadeniz insanının böğründen çıkmış naif türkü

kara dağın buluti
uzaklara yurudi
ver ağzuma memenui
dudaklarım kurudi


şarkının sözlerindeki anlamlara bakar mısınız ?
söyleyin dürüstçe
kaçınız bu türkü eşliğinde dost partilerinde sevdicekle horon tepmedi ?
kaçınızın gözlerinden bir damla yaş yürüyüp dudaklarınıza kadar tadı ile tuzu ile gelmedi ?


ya da o afyon türküsü ?

evleri olsa da hanay olmasa
fistanı olsa da donu olmasa
bugün akşam sizin eve varacam
allahtan olsa da kocan evde olmasa



bu türküyü duyup ağlamayanınız var mı allasen ?
içiniz bir hoş olmuyor mu?
Sevdiceğinizle geçirdiğiniz mutlu satler
Ya da giden sevgilinin arkasından dökülen gözyaşları ?

Veya;

hani ya da benim elli dirhem pastırmam
konyalıdan başkasına bastırmam


Hiç mi olmadı konyadan bir sevdiceğiniz ?
Saklamayın içinizdeki duygularınızı

Ah be saklanbacım
Derin yaralar açtın yaremde

Yüzyılın Sabır Ödülü





Yılın sabır ödülünü
Hatta yüzyılın sabır ödülünü
Hiç kimsenin itirazı olmasın,
Hanımefendiye layık gördüm

Ben bahsi geçen kişiye 2 saat dayanamazken
O suratındaki “aslında elimde bir şey yok,ama olmasa da bağırırım,çağırırım,çamur atarım,işin içinden sıyrılırım” gülüşüne katlanamazken
Ankaranın altını üstüne getirdiği tuhaf köprülerden dolayı her sabah çile çekerken
Tarihinde ilk defa kendi yolunu kiralamak zorunda kalan bir şehirde otururken
Şehrin garabet simgesine üzüntüyle bakarken,
Bu kadıncağız,bu vatandaşla kaç senedir beraber
Onun yanında
Her gün onun anlattıklarını dinleyip onaylayıp
Bir de üstüne ondan çocuk yapmış durumda

Kendisini saygıyla selamlıyor ve hayatında başarılar diliyorum

Büyüksün Nevin hanım !

18 Aralık 2008 Perşembe

Yazılamayan Önsözün Olmazsa Olmaz Son Sözü

İşte en keyifli an bu

Biliyorum hikayeler saçma
Konu atmasyon
Ama içimdeki düzgün olsun aşkı bambaşka

Hakikaten yoruyor
Bu sefer 30 sayfaya yakın yazmışım
Yazmayı da geçtim
Her seferinde yayınlamadan üzerinden tekrar geçmek,
Acaba sağına soluna bir şey ekleyebilir miyim diye uğraşmak
Ciddi ciddi yazar sendromuna sokuyor insanı

Yalnız bu seferki hikayenin diğerlerinden biraz daha farkı vardı

Önceki hikayeleri başlatırdım ve masal kendisini yazardı
Baştan sorsanız sonunun nasıl olduğunu bilmiyorum derdim

Bu sefer sonu başından belliydi
Hatta önce sonu yazıldı
Kafamda idam mangasının karşısında tablo gibi duran beş kişi,günlerce zihnimi yordu
Hikayeyi buralara nasıl getiririm diye...
Okuduğunuz ilk bölüm nereden baksanız bir ay önce yazıldı ve bırakıldı
İnsan bir şeyi yazıp devamını getiremeyince çocuğunu sokağa atmış gibi hissediyor kendisini

Bir ara boyumdan büyük bir işe kalkışayım dedim
Memento (akıl defteri) filminde kullanılan kurguyu (olayların tersten anlatılması) bu hikayede yapayım dedim...
Dememle kaldım
İşin içinden çıkamadım

Ama ahdım var
Bir gün becereceğim :D

Gereksiz bilgiler kısmı

Karakol gizli örgütü
1919 da avukat Refik beyin Sultanhamamındaki ofisinde kuruldu
Kurucusu ve başkanı Albay Kara Vasıf
Bakmayın benim burda karikatürize ettiğime
Dönemin en sert gizli örgütü
2000 e yakın Türk subayını Anadoluya kaçırırlar
Zaman zaman Mustafa Kemalle de ters düşerler
Mustafa Kemal grubun çalışmalarını zararlı bulmaktadır
Hatta Mustafa Kemal`e bağlı olan ve Adapazarı mevkiinde düşmana ve çapulcu çetelerine karşı büyük başarı sağlayan Kuvayı Milliye Komutanı Yahya Kaptan`ın öldürülmesi olayı da Karakol tarafınden gerçekleşir
Grup 1920 lerde İngilizlerin Şevket ve Kara Vasıf beyleri Maltaya sürmesiyle dağılır,toparlanamaz


Temple binası
Tapınak şövalyeleri tarafından inşa edilmiş bir yer
Dolfin havaya uçurmadı :D
Halen Londrada
Detaylı bilgi için gugıllayın artık

Adelphi tiyatrosu da Londranın en eski tiyatrolarından
1920 lerdeki ismi Adelphi
Ama halen ismi aynı mıdır, bakmak lazım

Çin’de 1920 lerde komunist parti kurulması gerçek
Qin (çin diye okunuyormuş) hanedanı da gerçek
Ama çin prensesi Herayı kurtarmak !
O artık çok sonranın işi :D

Hikayenin geçtiği zamana uymayan en büyük yanlış tabi ki Notre Dame de Paris müzikali
Seneler sonra yazılmış bir müzikali doğaçlama olarak 1920 ler de oynattım
Müzikali baştan sona defalarca seyrettim, neresini kullanabilirim diye
En sonunda (başından beri düşündüğüm) Belle şarkısının söylendiği bölümü oynatmaya karar verdim
Zaten üzerinde en çok uğraştıran bölüm de o oldu
Her şeyi filmmiş gibi aksettirip zihninizde canlandırmaya çalışmak zordu
Ama keyifliydi
Bu arada sahnede kendisine aşık olan erkekleri dümdüz eden kadın fikri esasında “öylesine bir dinleti”nin Carmen sahnesinde kullanılmıştı
Ama benim Ataletimin canlandırdığı Esmeralda karakteri Carmene beş bastı :D

Dediğim gibi Notre Dame tarihsel açıdan (bilerek yapılmış) bir yanlıştı
Ama artık o kadar da olsun
Masalların her yanı doğrudur diye bir iddiam da olmadı zati :D

Yazının bayram sırasında yayınlanması yorum ratingi açısından riskti
Ama bilerek yaptım
Sonuçta yazının uzunluğu bayram sonrasına da taşacağı için,insanlar isterse tamamını bir seferde okur dedim
Her şey rating uğruna değil a !

Benim için eziyetli ama bir o kadar da keyifli bir süreçti
En güzeli yazdığım şeyleri kafamın içinde film gibi oynatmak oldu
Siz okurken ben Ataleti Esmeralda rolünde gördüm,kendi kamburum sırtıma ağır geldi,veya Dolphinime yıllarca kulaç attırdım
Bunlar da işin bana has meyveleri

Oynayana da okuyana da yorum yazana da yazmayana da teşekkür ederim
Arada klavyem sürçüp üzdüysem , her zamanki gibi hoşgörünüze sığınarak özür dilerim :D
Benim yazarken aldığım keyfin, birazını size hissettirebildiysem ne mutlu bana
Haydi artık ben dinleneyim , siz de şarkının tadını bir kez daha çıkarın

Masal tadında kalın

18.12.2008
Ankara
Alpernatif

17 Aralık 2008 Çarşamba

105. Blog Tabyası (REVENGE OF CHURCHILL) (Son Bölüm)

CHURCHİLL’İN GÜNLÜĞÜNDEN ALINTILAR
(Orjinalinden çevrilmiştir. Ancak bir yerinden sonrası tahminen gözyaşları ile ıslandığından okunamamıştır)

Sevgili günlük
Bana kalbim kadar tertemiz bu sayfayı ayırdığım için kendime teşekkür ederim
Beni sorarsam hamdolsun iyiyim
Dünyayı karıştırmakla uğraşıyorum
Havalar güzel
Sular şırıl şırıl….

Amaaaaan
Kimi kandırıyorum
Kafam hala o kadın da ve o facia günde !

Daha dün gibi aklımda
Meydanın ortasına kurulmuş idam mangasının karşısında yerini almış bir sürü pis Türk ve doktorum.
O hengamede bile hala bakımlı hala çok güzel
Sevdiği olduğunu öğrenince idam edilmesini onayladım ama kalbim hala pır pır
Oturduğum yerden gözlerimi alamadan ona bakıyorum
Ağzından çıkacak bir tek kelimeye bütün dünyayı ayakları altına sererim ama o kabul etmedi
Arkadaşlarının yanında yerini aldı
Son bir fırsat tanıyayım diyorum ama lafı ağzıma tıkıyor
Bende acımı içime gömüp idam mangasına emir veriyorum vurmaları için

Her şey ondan sonra karışıyor

Temple binasının üzerinde ufak tefek bir kız görünüyor önce
Sonra kalabalığın arasından kilo almaya gayet müsait genç bir çocuk
Kendi aralarında anlamadığım bir şeyler konuşuyorlar kısa bir süre
Ondan sonra genç kız “patlatırım len burayı” diye bağırıyor
Bir yandan yapamaz diyorum ama genç kızın gözlerindeki alevi görünce pek cevval bir kız olduğunu fark ediyorum
Yanımdaki generale çaktırmadan duvarın arkasına doğru ufaktan siper alıyorum

İyi ki de almışım

Deli kız cidden dediğini yapıyor
Korkunç bir patlama
Londra Londra olalı böyle bir facia görmemiştir
Kaç senelik Temple binası havaya uçuyor
Yerle gök birbirine karışmış vaziyette
Londra halkının üzerine ateşten bir yağmur yağıyor
Patlama sırasında generalin kafasına taş geldiğini görüyorum
Adam olduğu yere yığılıyor
Halbuki çok parlak bir gelecek bekliyordu onu Hindistan’da
Seçilmiş inek bile olabilirdi biraz çalışsa

Kulaklarım uğuldadı
Burnuma tozlar kaçtı
Ama ölmedim
O patlamada kaç kişinin öldüğünü sayamadım ama herhalde savaşta bile bu kadar insan kaybetmemişizdir

Ortalık durulduğunda usulca çıkarıyorum kafamı saklandığım yerden
Harabe haline gelmiş meydanın üzerinde patlama bir toz bulutu oluşturmuş ama hafiften esen rüzgar, bulutu dağıtıyor gibi sanki

Gözlerim mi beni yanıltıyor,yoksa bulutun içinde bir şey mi görüyorum ?
Hayır hayır
Bir şey değil

Beş şey !

İdama mahkum Türkler sanki cehennemden çıkıp gelmiş bir grup gibi toz bulutunun arasında ayağa kalkıyor
Erkeklerin üstleri başları parçalanmış
Öndeki iki genç adamın kaslı vücutları,patlamanın gerginliğini yaşatır gibi
Arkalarında duran daha yaşlı olanı hala göbeğini içeri çekmeye çalışıyor
Bulut biraz daha aralanarak erkeklerin arkasında duran kadınları gösteriyor

İkisi de çok güzel
Vücut hatlarını belli eden daracık yırtmaçlı elbiselerinin arasından fırlamış düzgün bacaklarıyla her ikisi de tanrıça gibiler

Ve bu beş Türk tüm Londraya meydan okurcasına ölülerin ve yıkıntıların içinde ayakta duruyorlar.
Sanki başımıza getirdikleri felaketler bitmemiş ve her an yeni bir şeyler yapabilecekler gibi !

Cesaretimi toplayıp Atalete bağırmak istiyorum ama,halkın arasından fırlayan kilo almaya müsait Türk genci yuvarlana yuvarlana grubun yanına gidiyor
Hafif göbekli olan adamla sarılıyorlar

Ben...
Ben koskoca İngilterenin en mühim adamı
Bir avuç Türk yüzünden her şeyimi kaybettim
İleride tarih kitapları kimbilir neler yazacak
İngiliz halkı yaşadığı utanç yüzünden bu anları hatırlamak istemeyecek

Ve ben bir kadına olan aşkım yüzünden halkımın başına açtığım bu belaları hiç unutmayacağım

Bir kadın
Bir tek kadın

Ama ne kadın…..
Seni seviyorum Atalet
Senin Chuuuuğch ün …….

Xxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Londra 1920
Patlamanın hemen sonrası


Toz duman dağıldığında kafamı kaldırıp bakıyorum. Gürültüden kulaklarım hala uğulduyor
Panik içinde grubun kalanlarına bakıyorum
Herkes bir şekilde korumuş kendini
Teatral biçimde yavaşça ayağa kalkıyorlar
İçlerinde en çok söyleneni tabi ki Atalet
- Manyak teğmen ! Muhteşem biğ evde paşa paşa yaşıyoğdum. O kıyafet benim,şu kıyafet kimin günleğimi geçiğiyoğdum. Senin yüzünden başıma gelenleğe bak !
- Ama doktor !
- Sus,almayayım ayağımın altına. Üstüm başımda battı zaten. Chuuğch ne oldu ki acaba ?
- Ona bir şey olacağını zannetmiyorum. Dört ayak üstüne düşmesiyle meşhurdur o
- Doğğu diyoğsun
Gözlerim binaya dönüyor
Yunus bacı binayı patlattı ama kendisi ne oldu bilmiyorum
Bina taş yığını haline gelmiş vaziyette
Yıkıntılara bakarken arkamdan gelen sesle zıplıyorum
- Teğmenim !
Amanın
Nefer Çağlar Bilir kurtulmuş,koşarak bana geliyor
Eski dostla sarılıyoruz
- Sen nasıl kurtuldun ?
- Heh. Ben Yunus bacıdan kurtulmuş adamım. Ufacık patlama mı öldürecek beni !
Doğru ya !
- Yalnız teğmenim. Karnım acaip acıktı !
Hey allaaam !
Gruptaki herkes bana dönüyor
- Eeee mülazım-i evvel Natif efendi ! Nasıl kaçmayı düşünüyoğsun Londğadan ?
En doğru soru !
- Valla , önceki plan arabayla havaalanına gidecektik. Zeplin bizi bekleyecekti ama,general onları da iptal etmiştir herhalde ?
- Boşluktan istifade alışveğiş yapsak ?
Eh
Kadın nihayet !
- Teğmenim !
- Efendim neferim !
- Heh. Gene kafiyeli oldu. Yunus bacıdan kaçarken bindiğim hücumbot hala limanda. Adamlara Yunus bacı peşimizde deyince,nereye istersek giderler valla. Aşmadıkları okyanus kalmadı Yunustan kurtulmak için !
- Bizi alırlar mı ?
- Sizce ?
Yunus bacının gemi arkasından yıllarca kulaç atmasını düşünüyorum !
- Alırlar,alırlar. Zaten başka şansımız yok ! 105. blog tabyasııııı !
- Neeee !
Benim hiç karizmam olmayacak mı yahu ?
- Nefer Çağlar’ın dediğini yapmaktan başka şansımız yok gibi görünüyor. Liman nerde ?
- Ahanda şurda !
Ölülere basarak limana doğru yollanıyoruz
Ne acaip maceraydı diye düşünmekten kendimi alamıyorum
İleride birilerine anlatsam deli derler !
Geminin yanına geldiğimizde nefer kaptana Yunus taklidi yapıp gözlerini kocaman açıyor
Kaptan bir anda panikleyerek demir alınması için işaretler veriyor
Hey gidi Yunus bacı hey
Ne korkutmuşsun adamları !

Geminin güvertesinden elimde dürbünle ufaktan seyrediyorum meydanı.
Askerler oraya buraya koşturarak sağ kalanları toplamaya çalışıyorlar
Şehri harabeye döndürdük
Ama ileride bunları tarih kitapları yazar mı bilmem !

Bir sigara yakıp dürbünü yeniden kaldırıyorum
Temple binasının yıkıntıları arasında ufaktan bir kımıldanma mı var,gözlerim mi beni yanıltıyor !

Hayır hayır
Cidden taşların altından bir şey çıkmaya çalışıyor

Dürbünü biraz daha yakına ayarlayıp bakıyorum
Yunus bacı toprak altından çıkan bir ceset gibi taşları püskürterek enkazın altından kalkıyor
- Röööööh !
Aha !
Ölmemiş valla !
Çevresindeki askerler panikle kaçışıyor

Yunus üstünü başını silkeleyerek harabenin içinden çıkıyor.
Sağına soluna bakınıp duruyor
Belli ki bizi aramakta
Ya da bizi değil de ….
- Çağlaaaaaaaaaaar !!!
Limandan hareket eden gemiyi gördü şerefsizim
Ok gibi hareket ediyor
Kaptanda facianın farkında. Gemiyi hızlandırmaya çalışıyor.

Yunus liman iskelesinde üzerindekileri çıkarmaya başlıyor
Ne oluyor dememe fırsat kalmadan çok seksi kırmızı bir bikini ile pozisyonunu alıp suya dalıyor
Vaaaaaay !
Şarküteri benim konuşmama fırsat vermeden atlıyor
- Nefer
- Efendim !
- Sen bu kızdan mı kaçıyorsun ?
- Heeeee
- Are you stupid ?
- Sen bilmezsin aslanım. Dışı seni içi beni yakar !
Hey allaaam
Yunus bacı peşimizde,gemi ufaktan açık denize doğru yola çıkıyor
Doktor geminin köşesinden dayanmış,açık denizi seyretmekte
Yüzü bir tuhaf
- Hayırdır doktor ?
- Yoğuldum ayol. Koştuğ koştuğ. Benim ki de iş değil !
- İstersen gemiyi başka bir tarafa çevireyim. Ülkeye gidersek harbin içine girmek zorundayız
- Aaaaa ! Delinin zoğuna bak. Bensiz hağp kazanılığ mı ayol ? Hem hastanede beni bekleyen şaşkın biğ doktoğ da vağ. Bakim neleğ yaptı ben yokken !

Arkamızdan gelen sesle zıplıyorum
Geminin telsiz subayı dibimize kadar sokulmuş yüzümüze bakıyor
- Natif efendi hanginiz ?
- Bende eğkeksi biğ hal göğüyoğ musun manyak !
- Benim. Ne vardı ?
- Size şifreli bir mesaj var. Kuş dilinde yazılmış biz çözemedik !
Allah Allah. Burada olduğumuz kim tahmin eder ki ?
Kağıdı alıp şifresini çözmeye çalışıyorum
- Kimdenmiş ?
- Agalagabagay Kagaraga Vagasıgıf !
- Albay Kağa Vasıf !
Bu adamın her yerde eli kolu var şerefsizim
- Ne yazıyoğ !
- Doktoru kurtardığınızı duyduk,stop. Ellerinize sağlık,stop Ama sizi yeni bir görev bekliyor,stop
- Stoooooop. Ne göğevi ayol ! Benim ülkeme dönmem lazım !
- Valla telgrafda öyle yazıyor. Dur bakim devamına ! Çinde yeni bir komünist parti kuruldu stop
- Çin mi ?
- Komünist parti eski Qin handanlarının soyundan gelen son Çin prensesi Hera’yı esir aldı stop
- Çin pğensesi ?
- Babası onu kurtarabilene büyük bir para ödeyecek stop. Milli mücadele için o paraya ihtiyacımız var, en bi stop !
Telgrafı okumayı bitirip alık alık Ataletin yüzüne bakıyorum !
- Çin mi ?
- Çin çin
- Şu an biğ şey içecek halde değilim teğmen ! Kafa bulma . Ne işim vağ ayol benim çin de min de ?
- E ama görev ?
- Başlatma göğevine !
- Çin ipeği sana çok yakışır doktor !
Hah
Hassas yerinden vurdum
Bir an üzerindeki kıyafete bakıyor. Hafif dalgınlaşıyor.
- Esasında doğğu diyoğsun ! Giyecek başka biğ şeyimde kalmadı. Hem alış veğiş de yapağım !
- Tabi ya
- Maksat vatan sağolsun !
- Yani !
Arkasını dönüp kaptan köşküne bağırıyor
- Huuuu ! Kaptaaan, ğotayı Çine çeviğ canım !
- Hadi len !
Kaptan hiç oralı değil ama benim elimde de bir koz var !
- Kaptaaaaaan !
- Neeee !
- Peşimizdeki Yunus bacı Çin taraflarını çok bilmiyor. Orada kurtulabilirsin belki
- Baştan söylesenize kardeşim. İskele alabandaaaaaaaa. Çevirin gemiyi . Çine gidiyoruz !
Denizin içinden tiz bir ses yükseliyor
- Çin mi ? Çağlaaaaaar ! Çine de gitsen gelirim peşinden ! Ne demişler. Çağlar Çinde dahi olsa bulup getirin !
Heh

Güvertenin iplerine dayanıp , geminin yön değiştirmesini seyrediyorum
Çin ha !
Millet ülkemde kurtuluş savaşı derdinde
Ben ülke ülke geziyorum

Hayırlısı bakalım !

Hem ben hayatımda hiç çin prensesi görmedim !

SON

(yazılamayan önsözün olmazsa olmaz son sözü hariç . geçmiş olsun :D)

16 Aralık 2008 Salı

105. Blog Tabyası (REVENGE OF CHURCHILL) ((Sondan Bir Önceki Bölüm,(dayanın bitiyor))

Başım çatlıyor
Gözlerimi açmak istiyorum ama beynim patlamak üzere. Kulaklarımdaki uğultu anlatılır gibi değil
Gene de gözlerimi aralamaya çalışıyorum

Küçük,penceresi olmayan,boş bir odanın içinde,bir sandalyeye sımsıkı bağlıyım
Buraya nasıl geldiğimi hatırlamaya çalışıyorum ama pek imkan yok.
Son hatırladığım arabanın havaya uçması. Patlamanın etkisi ile hepimiz bir yere savrulduk.
Ondan sonrasını hatırlamıyorum !

Ne halt edeceğimi düşünürken kapı açılıyor
İçeri üniforması bol yıldızlı bir adam giriyor. Rütbesini anladığım kadarı ile ….
- Bakıp durma yıldızlarıma teğmen. Generalim ben !
Vaaaaay
Bir general !
Hem de düzgün Türkçe konuşan bir general !
Savaş kuralları çerçevesinde kalkıp selam vermem lazım ama bağlar sımsıkı. Başımla hafifçe selam veriyorum
Cebinden bir tütün paketi çıkarıp sigara sarmaya başlıyor. Hareketleri aynı şey gibi
Şey gibi…
- Türk gibi davranıyorum değil mi ?
- Komutanım. Hem Türk gibi davranıyorsunuz,hem de çok düzgün Türkçe konuşuyorsunuz !
- Sayenizde !
Sayemizde mi ?
- Bizim sayemizde mi ?
- Tam sizin değil. Doktorunuzun sayesinde !
Eh tabi ya !
Ataletin bulunduğu yerde radikal değişiklikler normal
General sardığı sigarayı yakıp,derin bir nefes alıyor. Suratı düşük
- Planınız yattı değil mi ?
Doğru
Yattı yatmaya da,kafamda da bir sürü soru işareti oluştu !
Biraz konuşturup oyalarsam belki bir kaçma fırsatı doğar diye ufaktan yemliyorum
- Plandan haberdardınız değil mi ?
- Haberdar ? Hah. Biraz yavan bir kelime. Planınızı ben yaptım desem !
Nasıl ya ?
Sorumu yanıtlamadan kapıyı açıp dışarıdaki askerlere bağırıyor
- Diğer esirleri de getirin !
Bir koşuşturma sonrası,grubun diğerleri de odaya getiriliyor
Şarküteri,Sel ve Jido,hep beraber bir üçlü koltuğa bağlanmış vaziyette odaya sokuluyor.
Jidonun ağzını da bağlamışlar
Üçlü koltuğa salak salak baktığımı görünce general açıklama yapmak zorunda hissediyor kendisini
- Savaş bütçesi yüzünden elimiz biraz darda. Hepsine sandalye bulamadık. Üçünü evden getirdiğim koltuğa bağladık !
- Haaa !
- Doktoru da getirin !
İki dakika içinde Atalet şatafatlı bir koltukla odaya getiriliyor
Koltuk şeye benziyor. Şeye…
- Kraliçenin tahtı. Churchill biraz ödünç aldı. Sultanım başka yere layık değil dedi !
- Ayol,tacını da isteğim dedim,dinletemedim adama
Doktor formunda !
- Aaaaa ! Geneğal ? Ben seni Hindistana süğdüğmemiş miydim ?
- Hindistan ? Haaaa, Turkeystan ! Anaaa ! Güzel isim uydurdum. Bundan sonra sizin vatan Turkey diye anılsın ! Yarın gidiyorum doktor. Ama önce biraz işim var
Kafam karışık
- Planı ben yaptım demiştiniz general !
- Ha evet. Soruların vardı di mi teğmen !
General sigarasından derin bir nefes alıyor
- Hikaye uzun ama bir o kadar da basit. Churchill yurdunuza geldiğinde maalesef Atalete aşık olmuştu,hatırlarsınız !
Olaylar dün gibi aklımda.
- Bu tutkusu onu o kadar yedi bitirdi ki,hayatının deliliğini yapıp doktoru ülkenizden kaçırttı.
- Ayol,zaten bu sene alışveğişe gelecektim Londğaya. Ne geğek vağdı ?
- Kaçırttığı yetmiyormuş gibi,gözüne girebilmek için de bir sürü Türklük dersi aldı !
Türklük dersi mi ?
- Ders alınmayla Türk olunmaz general !
- Doğru. Olunmuyormuş ! Türklük sonradan öğrenilecek bir şey değilmiş. O kendinize has yürüyüşleriniz,arabesk müzik dinleyişleriniz,küfürleşmeleriniz,her şey ancak doğuştan kazanılacak yeteneklermiş !
- Eeeee !
- E si,bizim Churchill doktora yaranacağım diye bir sürü ders aldı ama alışmadık d.tte don durmuyormuş. Türk olucam derken garip bir şey oldu çıktı !
- Ah Chuuuğch ! Acıdım şimdi
- Düşünün ! Adam ülkenin en güçlü adamı. Ülke harp halinde. Ve başımızda ne idüğü belirsiz bir tipleme var !
Church ün tiyatrodaki halleri geliyor aklıma. Çakma kabadayı gibi davranışları
- Askeri yönetim olarak, Church den gizli olarak toplandık, ne yapabiliriz diye. Günlerce konuştuk. Ama işin içinden çıkamadık.
- Öldürseydiniz Ataleti ?
- Aaaaaa ! Kambuğ Natif efendi !
- İlk akla gelen çözüm oydu ama,Churchill’i ölümün kaza olduğuna inandıramazdık. Başka kadınlar bulmaya çalıştık
- Benim Chuğch üme başka kadınlağ ha ? Gözünü oyağım onun !
- Yok , oymanıza gerek yok. Zaten kimi getirdiysek Church suratına bile bakmadı. Bu kadında enteresan bir çekicilik,kimse de olmayan bir hava var !
Tahtta bağlı olarak oturan Atalete bakıyorum. Sanki patlamadan çıkan o değilmiş gibi hala makyajlı,bakımlı ve çok çekici !
- E Türk kadını sonuçta !
- Her neyse ! En sonunda aklıma bir fikir geldi. Madem bu işi biz yapamıyoruz,en iyisi Türklere yaptırıp suçu üzerimizden atalım dedim ve Türk gizli örgütü Karakolla temas kurdum.
- Albay kara Vasıfla !
- Evet. Ama albayınız hiçbir zaman kendisi ile temasa geçenin İngiliz ordusu olduğunun farkında değildi. Zaten fark etseydi kesin işimize taş koyardı. Araya adamlar koyarak Ataletin kaçırıldığını ve Churchill’in elinde rehin tutulduğunu duyurduk. Tahmin ettiğim gibi hemen kurtarma harekatına girişti.
Grup elemanlarına bakıyorum. Herkes sesini çıkarmadan dinliyor. Jido bile ağzındaki bağı unutmuş,güzel gözlerini kocaman açarak bakıyor
- Albay,hazırladığı planın her saniyesinde bilmeden bizimle iş birliği halindeydi. O göstermelik tiyatro ayarladığını düşünürken aslında hazırlığı biz yapıyorduk.
Tabi ya !
- Churchillin arabasının tam vaktinde tiyatronun önünden geçişi,tiyatronun bize tahsis edilişi…
- Hepsi İngiliz ordusunun eseriydi. Hatta sahnede size göz kulak olsun diye İngiliz gizli servisindeki tüm ajanları da dansçı olarak sahneye çıkardık !
- Alfred de mi ?
Şarküterinin çığlığı odayı kaplıyor
Ne oluyor lan !
- Evet,Alfred de. Teşkilatımızın en gizli ajanı . Görev sırasında gizli belgeleri neresinde sakladığı hala bilinmez
- Ben biliyorum !
O zaman !
- Yani general diyorsunuz ki aslında biz buraya Ataleti Churchill’den kurtarmaya gelmedik !
General derin bir soluk alıyor
- Evet. Aslında siz Churchill’i Ataletten kurtarmaya geldiniz
- NEEEEEEE !
Ouvvv
Doktor için indirici darbe oldu !
- Sen kimsin de biğileğini benden kuğtarıyoğsun şaşkın adam ? Atalet can kuğtağığ,can çıkağmaz
- Ama doktor !
- Keeees tğaşı ! Ben böyle hakağet göğmedim ! Ne geğek vağdı bu kadağ katakulliye ! Gelip efendi efendi anlatsaydınız,bağlağımı çözseydiniz,ben kendi kendime gideğdim adam !
- Ben gitmeni istemedim doktor !
- Nasıl ?
General Ataletin tahtının önünde diz çöküyor
- Aslında buraya geldiğinden beri ben sana aşığım Atalet. Churchill’i hep kıskandım. Hep gözlerinde bir umut ışığı aradım ama , sen hep ona bağlı kaldın !
- Len yıldızlı maymun ! Ne ona bağlı kalması ? Ben geğçekten bağlıydım !
Amanııııın !
General de yoldan çıkmış
Atalet generalin itirafı sonucunda dudaklarına o bilindik gülümsemesini yerleştiriyor
- Ayol,diyoğum cümle alem aşık bana diye ama,memleketimde kıymetimi bilmiyoğlağ. Hem de bakim geneğal. Sadece ikiniz mi aşıktınız bana ?
Ataletin son sözü ile kapı ardına kadar açılıp dışarıda nöbet tutan iki askerde dalıyor içeri
- Hayır bayan. Size biz de aşığız . Buraya geldiğinizden beri kışlada sizin nöbetinizi almak için millet birbirini yiyor. Her gün kavga ediyoruz !
- Aaaaa ! Ayol tekeğ tekeğ !
Ne oluyor demeye kalmadan kapıdan bir hengamedir kopuyor. Nereden geldiği belli olmayan bir ton asker kapının önünde birikmiş vaziyette. Hep bir ağızdan bağrışıyorlar
- BİZ SANA AŞIĞIZ ATALEEEEEEET !
Piiiu !
Bir kadının koskoca ülkeye ettiğine bak ! Ulan biz niye savaşa giriyoruz ki ? Yolla Ataleti,milleti aşık etsin gelsin !
Odanın içinde göz gözü görmemeye başlıyor. Jidoya bakıyorum,gözlerinden kıskançlık okunuyor. Bağlı ayaklarını Ataletin tahtına doğru sallıyor ama nafile
Karmaşa generalin bağırtısıyla son buluyor
- Çıkın lan dışarı la minörüne koduklarım !
Vaaay
Bu da derslerden nasibini almış !
Generalin bağırtısı ile odadaki askerler isteksizce dışarı çıkıyor. Kapı arkalarından kapanıyor.
General sinirleri bozulmuş bir vaziyette gelip Ataletin önünde diz çöküyor
- Ben sana aşık oldum ama sen beni Hindistana sürdün. Olsun. Ona da razıyım. Gel benimle Hindistana. Seni orada mihraceler gibi yaşatayım. Bu çocukları da serbest bırakayım. Herkes mutlu olsun Atalet
Ataletin yüzünde bin türlü ifade var. Ama en baskın çıkanı yavaşça büründüğü hiddet
- Geneğal. Ben tek değilim. Benim ülkemde benim gibi binleğce muhteşem kadın vağ ! Hep eğkekleğ tağafından ezilmeseleğ,bugün dünyayı yeğinden oynatacak binleğce kadın ! Git başkasına aşık ol !
- Ben seni istiyorum Atalet !
- Ama ben seni istemiyoğum şaşkın ! Siz beni kaçığmadan tayin edildiğim hastanede gençten biğ doktoğ ile göğüşüyoğdum ! S evimli K edi gibi biğ şeydi. Şimdiye çok meğak etmiştiğ beni !
- Neeeeee ?
General hiddetle fırlıyor ayağa
- Bu kadar olaydan sonra bir başkası ha ! Senin için ölen bunca adamdan sonra ?
- Ayol,ben mi ölün dedim onlağa ! Dayanılmaz kadınsam , ne yapayım !
- O zaman bana başka bir seçenek bırakmıyorsun Atalet
- Çoktan seçmeli maceğa mı ?
- Efendim
- Ha ha ! Şaka yaptım ayol !
- Bu son şakan olacak Atalet !
General kızgınlıkla kapıyı açıp dışarıda bekleyen asker güruhuna bağırıyor
- Alın bunları götürün idam mangasına
Askerler olayı protesto ile karşılıyor.
- Doktor kalsın diğerlerini vuralım
- LAAAAAN ! Laf edeni ben vururum ona göre. Götürün hepsini Temple binasının önüne. Halkı da toplayın. Churchill’e de haber verin. İbreti alem olacak şekilde vurun bunları
- Ayol,Chuuğch hayatta vuğduğmaz beni !
- Onu da ayarlarım. Senin başka birisinden hoşlandığını duyunca gözü hiçbir şeyi görmeyecektir
Gözüm Jidoya kayıyor
Bir şekilde ağzını açsam gizli yeteneği ile kurtuluruz ama
Hayır
General Jidoya bakışımdan kafamdan neler geçtiğini anlıyor
- Hiç heves etme teğmen. Hepinizin yeteneklerini biliyorum. İdam mangasının tamamı gay askerlerden seçildi !
Bittik biz
Bari son sorumu sorayım
- Suçumuz ne ? Vatana ihanet mi ?
Generalin gözleri dolu dolu
- Hayır,bana ihanet !


Her an bitebilir ! (e artık herhalde )

15 Aralık 2008 Pazartesi

105. Blog Tabyası (REVENGE OF CHURCHILL) (Kaçıncı bölüm olduğunu yazacak dil kalmadı)

Salonda komple sessizlik hakim
Seyirciler bu yeni versiyon kambur hikayesine ne tepki vereceklerini bilemez durumda !
Yerde dayak yemekten maymuna dönmüş üç erkek, Ataletin bacaklarına sarılmış halde salona bakıyoruz
Çıt çıkmıyor !
Ataletin kafası hafiften seyircilere dönüyor
Church de ne yapacağını bilemez vaziyette bize bakıyor
- Chuuğch !
- Öh. Efendim sultanım !
- Biğ şeyleğ sana da eksik gibi gelmiyoğ mu ?
- Ne gibi ?
- Alkış neğde be adam ?
Church yaşına başına bakmadan ayağa fırlayıp salona dönüyor.
Bir el işareti ile şöför de silahıyla ayakta
Zaten bu kadarı da salona yetiyor
Şöförü gören İngilizler salonu alkıştan yıkmaya başlıyor
Hepimizin yüzü bir tuhaf
Şarküteri zoraki de olsa aldığı alkıştan sersemlemiş vaziyette
Gözlerinden mesleki yaşlar akıyor
Ben işi gücü unuttum,ilk sahne deneyimimle aldığım alkışları sindirmeye çalışıyorum
Atalet biblo gibi kafasını havaya kaldırmış,tanrıça pozundan ödün vermeden seyircilere poz atıyor
Sel hüngür hüngür ağlıyor
- Şiiiş ! Sel ! Tamam arkadaş ! Becerdik işte !
- Doktor hala saçımı çekiyor teğmenim ! Canım yanıyor
Doktor lafı bir anda gerçeklere dönmemi sağlıyor
Gizli görevdeyiz lan !
Bu işi şu an ya yaparız,ya da kalır !
Sahne gerisindeki Jidoya bağrınıyorum
- Jidoooo ! Perde ! Perdeyi indir !
- Ha hem rolü bana oynatma hem alkışı başkası alsın,ondan sonra da perde ! Yok ya !
Hey allaaam !
- Güzelim perdeyi indiiiir !
- Gelecek sefer 7 kocalı Hürmüz deki başrolü isterim !
- Len tamam. Sana 7 değil 15 tane koca feda olsun. Ama noooolur indir perdeyi !
15 koca etkisini gösteriyor. Jidonun kolu çekmesi ile perde ağır ağır iniyor.
Yan gözle Church e bakıyorum. Alkışlayıp duruyor ama perdenin inmesinden de biraz kıllanmış gibi.
Eh Church bulup kıllısını aramamak gerek !

Perde olduğu gibi iniyor aşağıya
En nihayet grup bir arada.
Ayağa kalkıp doktorun kolundan tutuyorum
- Atalet !
Yüzümde patlayan tokatla savruluyorum !
- Ne Ataleti ! Senin kağşında bir diva vağ deve !
diva deve kelime oyununa düşmemem lazım. Kadın da haklı. Karşılaştığımızdan beri yüzümde ağır makyaj var tanımaması normal !
Ağır mermeri tutan bandajı sökerek ayağa kalkıyorum. Ceketle birlikte kambur da yere düşüyor. Ataletin gözleri sevinçten ışıl ışıl
- Ouuğ my god ! Biğ patlattım,kambuğluğu geçti !
- Ne ?
- Doktoğluk mesleğimin ziğvesindeyim ! Daha önce de askeğin biğine patlatmıştım,gözleğini iyi etmiştim
(bkz. 105. blog tabyası ,ilk hikaye)
- Yahu o takma kamburdu ?
- Tıpla alay olmaz genç adam ! Doktoğundan iyi mi bileceksin ! Ama tokadım heğkes üzeğinde fağklı tepki yağatıyoğ ! Du bakim şu ğahip te ne olacak !
Sel işe uyanıp kaçmaya çalışırken aceleyle yüzümdeki makyajı gömleğimin koluna silmeye çalışıyorum
- Doktor. Bırak artık tedaviyi . Beni hatırlamadın mı ?
Atalet bir yandan Sele ufak yollu tedavi tokatları atarken bir yandan da yüzüme bakıyor !
- Kambuğun iyi olunca biğ şeyleğe benziyoğsun ama … !
- Benim ! Mülazım-i evvel Natif efendi !
Tanıdı !
Gülümsemesinden belli.
- Aaaa ! Şaşkın teğmen ! Ayol oğdudan atılıp kumpanyacılığa mı başladın !
- Anlatması çok uzun hikaye. Biz seni kurtarmaya geldik !
Gözleri doluyor
- Ayol,niye zahmet ettiniz ! Bileydim hazığlık yapağdım !
- Yok yok. Her şey ayarlandı. Hadi çabuk ol da dışarı çıkalım
- Ama gidiyoğsak Chuğch e alasmaldık demem lazım !
Öffffff !
- Ne vedası ya !
- Ayol adama azap çektiğdim kaç gündüğ ! Hayatta vedalaşmadan olmaz !
Dur demeye kalmadan perdeyi aralayıp kafasını uzatıyor,ayakta alık alık bekleyen Churchille el sallıyor
- Huuuu. Chuuuğch ! Ben şimdi gidiyoğum ama döneğim gene. Sen bağlağımı hazığ tut
- Nereye kadın ?
- Ayol kuğtağmaya gelmiş beni bu şebelekleğ ! Ayıp oluğ gitmezsem !
Eh be Atalet.
Church ün yüzü anında değişiyor. Bir tekmeyle yanındaki nargileyi deviriyor
- Hiçbir yere gidemezsin kadın ! Yemedim yedirdim,bağlanmadım bağladım. Çabuk gel buraya
Atalet kafasını perdeden içeri çekip omuz silkiyor !
- Kusuğa bakma teğmen ! Adam kızıyoğ gidemem !
- Nası ?
- E beyim biliğ yani !
Fesupanallah !
- Şarküteri,Sel. Tutun Ataletin kollarından. Gidiyoruz !
- Ayol bığakın kolumu bacağımı !
Kedi gibi çevik valla
Çocuklar Ataleti kolundan bacağından tutup zorlukla sürüklerken o hala perdenin gerisine bağırıyor
- Chuuuğch
- Ataleeeeet !
- Ben gidiyoğ muşum. Ağamızda elveda olmasın hayatım !
- Lan seni benden alacak adamın alnını karışlarım !
Aha
Church iyice kızdı. Artık saniyelerin bile önemi var.
Ataleti sürüklerken Sele bağırıyorum
- Arabayı arkaya getirmiş miydin ?
- Araba zaten arkaya gelmiş. Hazır vaziyette !
- Nasıl yani ? Sen getirmedin mi ?
- Yooo ! Ben arabayı tiyatronun önünde kaza yaptığımız yerde bıraktıydım ! Bir ara dışarı çıkıp baktım,araba arka kapıda duruyordu !Siz getirdiniz zannettim !
Burada bir haltlar dönüyor ama şu an ne olduğunu anlayacak durumda değilim
Jido önden, karga tulumba kucakladığımız Ataletle birlikte biz de gerisinden, tiyatronun arka kapısından fırlıyoruz
Hakikaten araba 10 – 15 metre karşımızda,kaldırımın kenarına park etmiş durumda !
- Çabuk binin arabaya !
Tam hamle yapacağımız sırada ,tiyatronun kapısından siyah renkli bir adam fırlayıp Şarküterinin bacaklarına sarılıyor
- Gitmeeeeee !
- Alfred !
- Okey,sen nerde durmamı istersen orda dans ederim. İstersen evinin dansçısı olurum. Ama beni bırakıp gitmeeeee !
Şarküterinin seçmelerindeki zenci bu !
- Lan manyak şopar ! Bırak bacağımı !
- Senelerdir gazetelerde duyardım Türk erkeği şöyle güçlü,aman Alman Helga Türklere bayıldı diye. Ama aşık olacağım aklıma gelmemişti
Adam Şarküterinin bacağına yapışınca ister istemez bütün grup duraklıyoruz.
- Şarküteri . Acele et ! Church yetişmek üzeredir ! Lan çakma arap bacı ! Sen de bırak çocuğun bacağını
- I love him !
Şarküteri son anda bacağını kurtarmayı başarıyor. Zenci koca cüssesiyle yere yapışmış vaziyette.
Ama inadından vazgeçecek gibi görünmüyor
- Mektup yaz bariiiii !
- Ulan sürdüreceksin beni Fizana. Tamam yazarım.
Derin bir soluk alıp arabaya doğru dönüyoruz
Şimdiye kadar çoktan araca binip kaçış yoluna düşmemiz gerekirdi
Çok vakit kaybettik
- Seeel ! Koş,arabayı çalıştır
Sel Ataleti bırakıp arabaya doğru bir adım atıyor

15 metre önümüzdeki araba büyük bir gürültü ile havaya uçuyor !
Patlamanın şiddeti ile herkes bir yana savruluyor

Devam edebilir (E herhalde)

14 Aralık 2008 Pazar

105. Blog Tabyası (REVENGE OF CHURCHILL) (Muhteşem Gösteri)

(E bilgisayarın sesini de açın bari :D)
Seyircilerin sessizliği arasında dansçılar koftiden tutturduğum bağları çözmeye başlıyorlar ufaktan
Tahtadan kalkarken bir yandan da iki haftadır zor bela ezberlediğim şarkının sözlerini bağıra çağıra söylemeye başlıyorum
- Belle, c'est un mot qu'on dirait inventé pour
- Duuuuuuuuuuğğğ !
Ne oldu be ?
Orkestra da duruyor,ben de
Hepimiz doktora bakıyoruz
- Ne oldu ?
- Ayol,dudaklağımı ıslatmadım daha ! Hani çingene kadınlağı böyle hep ıslak dudaklı ve seksidiğleğ ya ! Kendimi biğ an antiseksi hissettim. Oyun güme gidiyoğdu !
- Ya gereği yok !
- Sana soğan mı oldu höğgüçlü deve ? fılıp fılıp lıp lıp löp ! Chuuuğch ? Böyle dudaklağımı uzatınca ıslak ve seksi göğünüyoğ mu oğadan ?
Ataletin dudaklarını uzatmasıyla ön sıradaki erkek başları uzanıyooooor ve tabi beklenen son
Church ün el işaretiyle şöför silahını çekip iki kişiyi alnından vuruyor. Church sinirle karışık ne yapacağını bilemez durumda
- Sultanım. Senin yüzünden ülkemdeki erkek nüfusu azalmakta yahu. Doğum kontrol yöntemi gibi oldun şerefsizim !
- Ay değmez mi ama Chuuuğch ?
- Değmez mi sultanım. Emret bu yönteme adını vereyim
- Ay ilahi keltoş !
(O saniyeden bugünlere İngiltere’de Atalet doğum kontrol yöntemi literatüre giriyor)
- Şişşşş ! Kambuğ camel,al bakiiim baştan !
Hey allaaam !
Bir an aklımdan tası tarağı toplayıp ülkemdeki cephelerin en kanlısına dönmek geliyor. Yemin ederim bu görevden çok daha az yorulurum herhalde !
Sabır çekip şarkıya al baştan giriyorum
- Belle, c'est un mot qu'on dirait ….
- Duuuuuğ !
- Gene ne oldu ?
- Ayol telaffuzun yanlış ! Dilin böyle ağız içinde yuvağlacık olcak,sonğa ufaktan salacaksın nefesini dışağıya ağığ ağığ ! Bak böyleee … C’est un moooooot…….
- Ama sanatımıza bu kadağ müdahale etmeyin ?
- İyi be ! Yağdım eden de hata
Hatim indirmek üzereyim.
Kadın olsam yarım saat önce rahim kanseriydim !
Ataletin konuşmasına fırsat vermeden bağıra çağıra şarkıya başlıyorum. Gözümde bir yandan doktor da , itiraz edecek mi diye ?
Hayret
Bu sefer sesi soluğu çıkmıyor. Sahnenin hemen önünde başını yere doğru eğmiş,mahçup aşık pozlarından örnekler sunuyor !
Tamam
Şarkıyı söylerken Atalete en yakın olabileceğimiz anlar. Yanına gidip çaktırmadan planı fısıldamam lazım
Şarkı sözlerine devam ederken bir yandan da usul usul Ataletin yanına doğru sürünüyorum. Mermer ayağa kalkıp hızlı hareket etmemi engelliyor.
Bacakları ile aramdaki mesafe 2 metrenin altında
Öhöm
Bacaklar !
Yırtmacın arasından çapkınca….
Bakma Natif. Görevdesin ! Doktorun çekiciliğine kapılmanın zamanı değil. Yanına sokulup planı fısıldayıp kaçmamız lazım
Kendi bölümümün sonuna gelirken Ataletin dibindeyim. Ellerimi yavaşça kaldırıp kolundan tutmak üzere elimi uzatıyoruuuuum….
Suratımda patlayan tokatla sahneye yapışıyorum !!!
- Ne oluyor ya !
Sahnedeki herkesin gözü üzerimde. Şöför bu sefer Church ün bir şey demesine fırsat kalmadan ayaklanmış vaziyette. E be doktor !
- Ayol Ne şaşığıyoğsun ! Ğole kendimden biğ şeyleğ katığoyum. Hani ben seksi ve guğuğlu biğ çingeneyim ya ! İşte seni ne isteyeceğim kambuğ gibisinden sadistçe biğ oyunculuk seğgiliyoğum !
- Yüzüme beş parmak izin çıktı Atalet !
- Ayol sanat uğğuna !
Aaaa !
Ciddi ciddi tokat yedim ! Eli de ağır ha.
Ama planı fısıldayabilmek için yakınına girmem lazım
Yaradana sığınıp bir kez daha hamle ediyorum.
Bu sefer yediğim dayağın haddi hesabı yok. Nefes almadan yüzüme tokatları ardı ardına akşediyor
- Ya Atalet !
- Seni gidi kendini bilmez notığ damın kambuğu seni !
- Atalet !
- Seni damlağda mağt kedisi gibi dolaşıp av ağanan sapık seni. Beni de o kedileğden mi zannettin sen ?
- Ama
- Bak tokadı yedikçe coşuyoğ. Seni bu kiliseye kambuğ yapanın da ….
Ulan dayaktan ölmek üzereyim ! Şarküteriye bakıyorum, hiç oralı değil. Kaş gözle gel beni kurtar diye işaret ediyorum ama kafasını iki yana sallayıp başka tarafa bakıyor !
Lan şehit olucam !
Son ümit Sele bağrınıyorum
- Seeeeel. Senin sıran. Şarkıya gir
- Yemez !
- Len nasıl yemez ? Oyunu bölme ! Hem dönebilirsek seni Fizana sürerim !
- Uyar. Bu dayağı yemektense !
Ulan göz göre göre gidicem dayaktan !
- Seeel. Anne tarafımdan akrabam bir kızcayız var. Saklanbaç diye. Memlekete gidince seni onunla tanıştırırım !
- Güzel mi ?
- Bilmiyorum. Kimse görmedi daha. Saklanıyor. Sen bulur,tanışırsın !
Selin omuzları dikleşiyor. Evde kalmaktan kurtulmanın verdiği cesaretle avazı çıktığı kadar giriyor şarkıya
- Belle, est-ce le Diable qui s'est incarné en Elle ?
Oyyy. Ataletin tokatları durdu. Ayağıyla beni itip Sele dönüyor.
Selin duraksadığını görüyorum ama ne yapalım !
Vatan aşkı böyle bir şey işte !
Atalet gözlerini kısarak Sele doğru yürümeye başlıyor. Adımları kedilikten kaplanlığa doğru geçiyor yavaştan
Selin sesinin titrediğini duyuyorum. İnlemeyle karışık bir bağırtı çıkıyor ağzımdan
- Kaaaç Seeeel !
Artık oyun umurumda değil. Ekip üzerime zimmetli. Birinin başına bir şey gelirse demirbaş kaybından senelerce sürgüne giderim valla
Sel sesimi duyunca şarkıyı boş verip arkasını dönüp kaçmak istiyor ama…
Atalet Selin üzerindeki rahip kıyafetinin eteğine ayağı ile basmış durumda
Sel kaçmak için koşmaya çalışıyor ama sahnenin tahtalarından ateş çıkmak üzere
- Neğeye canım ?
- Öhöm ! Ben bir arkadaşa bakmaya gelmiştim zaten ! Gidiyordum !
- Yok yok . Demin öyle Belle Selle biğ şeyleğ söylüyoğdun inceden ?
- Ben mırıldanıyordum öyle kendimce !
- Sen beni bu müzikalin sonunda astığıyoğdun değil mi ğahip Fğollo efendi !
- Aman abla. Haddime mi düşmüş !
Üfffff !
Hayatının yanlışını yaptı.
Ataletin yüzü değişiyor
- Abla mı ?
- Öhhh. Piyes heyecanından,hanımefendi diyecektim !
- Len çakma ğahip ! Şimdiye kadağ piyese kendimden biğ şeyleğ katıyoğdum ama,şimdi sana kendimden biğ şeyleğ katacağım
- Kurbanın olayım abla
- Bak hala ! Abla senin ….
Ouuuuv. Bir ayağıyla Selin eteğine basarken diğer ayağı ile uçan tekmeye çıktı.
Selin belinden gelen ses buradan bile duyuluyor ! Ama Ataleti kesmedi
- Kimsin sen ?
- Selim
- Neğen acıdı ?
- Belim
- Bi daha abla diyicen mi ?
- Deli miyim ?
- Afeğim ! Bak kafiyeli de oldu !
Atalet etekten ayağını çekince Sel boylu boyunca yere yıkılıyor.
Doktor derin bir nefes alıp grubun ayakta kalan son adamına dönüyor
Şarküteri olanlardan tırsmış vaziyette yere çömelmiş kedi gibi sahneden kaçmaya çalışıyor.
Ama doktor tam önünde dikilmiş vaziyette
Şarküteri ayaklardan bacaklara,belden omuzlara ve en son başa varıncaya kadar yerden kafasını kaldırıyor
Gözlerindeki korku taa buradan seçiliyor
- Öhöm. Melabaaa !
- Sen de Phoebus sun sanığım !
- Eh. Nasıl isterseniz !
- Hani benim aşık olduğum
Şarküterinin gözlerinde ufaktan kıvılcımlar var. Kurtulma ümidi içine girdi.
- E evet. Çılgınca aşıksınız bana. Evet,evet. Çok seviyorsunuz beni
- Fleuğ de lys kim ?
- Efendim
- De lys kim ?
- Valla bi de lys kim anlamadım !
- O ne demek ayol ?
- Siz öyle hızlı söyleyince küfür gibi oldu ya !
Ah be Şarküteri !
En azından oyunu baştan sona şöyle bir okusaydın anacım !
- Sen beni kendine aşık et. Sonğa da O De lys yosmasına dön !
- Ama açıklayabilirim ! İzah edeyim !
Ouvv ! Atalet şarküteriyi boğazından yakaladı.
Genç adam sanatçı ruhunun verdiği kibarlıkla karşı koymadan ayağa kalkıyor
- Söyle bakim şağkımızı Phoebus !
- Boğazım sıkılıyken ?
- Tiz sesleğe daha ğahat çıkağsın sevdiceğim ! Başlaaaa !
İnsanoğlunun stres altında hafızasını yitirmesi normal tabi ama,
Şarkıyı unutmak !
- Hatırlamıyorum !
- Hani belle diye başlıyoğdu
- Amanını belle belle. Gel beni biraz elle !
- Scandal !
Oy oy oy . Şarküteri boynundan darağacına asılmış gibi havada sallanıyor.
Artık komutan olarak olaya el koymamın zamanı geldi,
Sürünerek Sele gidiyorum. Yerde kıvranan genç adamı boynundan çekiştirip Ataletin ayaklarının dibine götürüyorum. Bir yandan da avazım çıktığı kadar şarkının koro kısmına giriş yapıyorum
- J'ai posé mes yeux sous sa robe de gitane
Sel de ayıkıyor duruma. Yakaladığı yerden o da giriyor şarkıya.
Atalet şaşırıyor. O şaşkınlıkla Şarküteriyi bırakıyor yere.
Şarküteride düştüğü yerden boğazlanmış horoz gibi gırtlağı yettiğince dahil oluyor şarkıya
Üçümüz Ataletin bacaklarına sarılarak gözyaşları içinde bitirmeye çalışıyoruz şarkıyı
- Glisser mes doigts dans les cheveux d'Esmeralda

Atalet gururla kafasını yukarı kaldırmış,sanatının doruğunda bir oyuncu olarak,eski çağlardan kalma bir tanrıça gibi duruyor ayakta
Atalet ayakta,üç adam bacaklarına sarılmış ve gözyaşlarına boğulmuş vaziyette yerde bitiriyoruz şarkıyı
- Esmeeeeeraldaaaaaaaa


Devam edebilir (E herhalde)

13 Aralık 2008 Cumartesi

105. Blog Tabyası (REVENGE OF CHURCHILL) (جزء من حدث سبعة)

Saniyeler çok kıymetli !
Jidonun hayatı tehlikede. Atalet neyle uğraştığımızı bilmeden genç kızı öldürtecek.
Şöför jidoya nişan almış durumda. Her an tetiği çekebilir.
Seyircilerden bir gürültü yükseliyor
Kimse yeni gördüğü bu genç kızı kaybetmek istemiyor

Ve silahla Jido arasında da sadece ....
Evet
Sadece ben varım !

Deli gibi yerden kalkmaya çalışıyorum. Bir yandan da Jidoya sesimi duyurma gayreti içindeyim !
- Jidooo. Silah sesini duyunca kendini yere at. Ölmüş numarası yap !
Genç kızın duyup duymadığının farkında değilim
Yüzü panik içinde
Saniyem bile yok artık
Devletime güvenmek zorundayım

Şöförün ateş etmesi ile sırtımdaki kamburu merminin yoluna sokmam bir oluyor. Hakiki Afyon mermeri,mermiye kalkan görevi görüyor. Kimse o panikte kurşunun sırtımdan sektiğinin farkında değil.
Merminin ve mermerin etkisi ile tekrar yere düşüyorum. Ama gözüm Jido’nun üzerinde
Dediklerimi duydu mu acaba !

Genç kız sabitlenmiş gözlerle şöföre bakıyor. Hiç kıpırtı yok
Silah sesiyle salonda sessizleşmiş durumda. Çıt çıkmıyor !

Jido ufak adımlarla öne doğru geliyor. Ellerini kalbinin üzerine koyuyor !
- Abe şugar efendiler,şoparlar,gaciler,gacolar !
Sesi titreyerek çıkıyor !
- Ben ki ep sülerim,Anadolunun biraz daha arka taraflarından kopup gelmiş bir garip oyuncu
Parmakları Church e dönüyor
- Sen ki kuuskuca devlet adamı
Parmaklar bu sefer Atalette !
- Ve sen ki hayatımda gördüğüm en güzel gaci.
Daha tiradı sürdürecek ama Ataletin o kadar sabrı yok
- Ay Chuuğch ! Hala konuşuyoğ. Söyle biğ daha vuğsunlağ !
Bu sefer kurşuna yetişemem. Jidoya bakıyorum. Durumun kötülüğünün farkında ! Lafı uzatmadan kendini yere atıveriyor
- Ooooşt ! Ay ölüyoruuuuum be yav !
Yerde debelenip duruyor. Belki de hayatının en büyük rolünü oynuyor ama çok uzattı. Sahnenin bir o yanına bir bu yanına dönüyor. Ufaktan sesleniyorum
- Jidooo,öl artık
- Ay daha yeni çıktım sahneye ! Bırak iki dakika rol yapayım
- Yahu biz buraya oyun oynamak için gelmedik. Görevi unutma ! Bir planım var !
- Ayağa kalkıp bir iki laf daha etsem !
Sakın dememe kalmadan yeniden ayağa fırlıyor
- Efendileeeer....
Şöförün kurşunu şans eseri başının azıcık üstünden geçiyor
Jido yerde. Bu sefer hiç kıpırdamadan yatıyor.
Sürünerek yanına gidiyorum. Dudaklarının arasından konuşuyor
- Ödüm b.kuma karıştı valla
Hey allaaam !
Şarküteriyle Sele bakıyorum. Tam olarak ne olduğunu anlamış değiller
Olayı ele almak lazım
Jidonun yanında başlıyorum ağıta
- Allaaahım. Başrol oyuncumuz öldüüüüü.
Salonda hafiften bir panik havası var ama Church ün korkusundan kimsenin gıkı çıkmıyor
Sel’le Şarküteride yanıma geliyorlar
Hep bir ağızdan ağıt tutturuyoruz
- Oy vele vele veleeeee. Esas kızı yitirdik veleeeee
Sel olayı abartıp zılgıta geçiyor
- Li li li li li liiiiiii
Şarküteri hala olayın sanatsal kısmında
- Liii değiiiil. Lüüüüü ! Bak ağız böyle çemçük olacak. Lüüüüüüü
- Liiiiiii !
- Lüüüüüüüü
Ulan sizi bana sayıyla mı verdiler ? Londranın göbeğinde iki adam zilgit dersi veriyor !
Sesimi yükselterek hönkürüyorum !
- Başrol oyuncumuz diyorum. Öldü diyoruuuuum. Oyun yarım mı kalacak ?
- Lö li ?
- Lö ne ya ! Ne lösü ? Oyun yarım kalacak diyoruuuum. Bu saatten sonra Jido gibi Fransızcaya hakim birini nereden buluruz ?
- Hiç de biğ keğe ! Fğansızcasını duymadık biiiğ. Duysak bile çok kötüdüğ ikiiii !
Aha
Beklediğim tepki Ataletten geldi
Oturduğu yerden bıdır bıdır konuşuyor
- Hem fğansızcası yoktu,hem de çiğkindi valla !
Jido yattığı yerden doğrulacak gibi oluyor,kafasına vurup yere düşürüyorum
- Ah ben şimdi bu oyunu bitirebilecek kadar fransızcaya hakim,oyunculuk gücü olan...
Ataletin her sözümde yerinde kıpırdadığının farkındayım ama öldürücü darbeyi en sona sakladım
- Ve her adım attığında güzelliğinden erkekleri çarpan bir başrol oyuncusu kadını nereden bulacağıııım !!!!
- BUĞDAYIIIIIIIIIM
Atalet yerinden fırlamış,Church ün şaşkın bakışları arasında yerinde zıplıyor
- Buğdayım . Ben bu iş için doğmuşum. Buğdayııııım
- Ah benim dertli kambur vicudum. Ben bu kadar muhteşem yetenekler...
- ULAN BUĞDAYIZ DEDİK YA KAMBUĞ DEVE !
Öh
Kızdı
Kızdı mı gözü hiç bir şeyi görmez,bilirim
Zaten kızgınlığını silah olarak kullandığı topuklu ayakkabısına elini atmasından anlıyorum
Kimse Ataletten hızlı topuklu ayakkabı çekemez
- Seyirciler arasından bir ses mi duydu... Ahhh !
- Hah. Şimdi kafanda da kambuğ oluştu Quasi !
Kafama çarpan topuklu ayakkabıyı alıp ayağa kalkmaya uğraşıyorum
Ayakkabınında maşallahı var hani !
Kaç numara bu ya ?
- Çekilin bakiim sizi yeteneksiz oyunculağ silsilesi.
Atalet yerinden doğrulup sahneye doğru sekerek geliyor. Church şaşırmış vaziyette
- Sultanım nereye ?
- Ayol,şuğda iki esmeğalda oynayıp geleceğim Chuuğch. Çok canım çekti. Hem gözünün önündeyim !
- Ama !
- Tamam dedim
- Tamam !
Hey hey hey ! Sen kimsin ki church Ataletin karşısında ?
Tey tey teeeey
Muhteşem kadın yırtmacının çapkın hareketlerle hafif hafif açılmasına meydan vererek sahnenin merdivenlerini çıkıyor
Salon aptallaşmış durumda
Zaten şu ana kadar oynanan oyundan kimse bir halt anlamadı.
Bir de üstüne başrol oyuncusu oyun sırasında değişen temsil,iyice kafaları karıştırmış vaziyette !
- Alkışlayın ulan seyirciler sultanımı !
Church ün komutuyla salon alkıştan yıkılıyor. Eeeeee,döt korkusu hiç bir şeye benzemez !
Sel ve Şarküteri iki yandan koşturup ataletin ellerinden tutarak sahneye çıkmasına yardımcı oluyorlar. Doktorun parfümünün onları da sarmasını yüzlerinin aldığı ifadeden anlıyorum
Ne kadın yahu !
- Hanımefendi. Ayakkabınızın tekine kafam çarpmıştı. Durun ayağınıza takayım.
Sürünerek ayakkabıyı götüreceğim ama Atalet ayakkabı olan diğer ayağını yerde yatan Jidoya doğru sallıyor
- Yok ayol şaşkın kambuğ ! Ayakkabılı çingene göğdün mü sen ? Duğ şu teki de çıkağayım !
Ayaktan fırlayan ayakkabı hızla Jidonun kafasına çarpıyor. Doktor hala hızını alamadı !
- Ay , ölüye çağptııı. Özüğ özüğ.
Şarküteri Jidoyu kollarından tutup sahne gerisine sürüklüyor. Kızcağızın başına gelmeyen kalmadı
- Eveeet. Oyunun neğesinde kalmıştık ?
Ne oyunu ? Oyun mu kaldı ortada ? Ama Church soran gözlerle yüzümüze bakıyor. Bir şeyleri devam ettirmek zorundayız !
- Şeye gelmiştik tam. Ehem . hani “Belle” müziği çalar da üç erkek Esmeraldaya aşkını sahneden anlatır felan !
- Ay en sevdiğim ğeplikleğin olduğu sahne ! Heğkes beni beğeniyoğ.önümde diz çöküyoğsunuz felan ! Ama benim sözüm yok o sahnede ? Hep siz söylüyoğsunuz ?
Grubun sanat yönetmeni Şarküteri atlıyor
- Tamam işte. En zor iş sizin. Sözcükleri kullanmadan beden dilinizle seyirciye meramınızı anlatmanız gerek
- Atalet diği vicut dilini kullanacak he mi ? Ay bayıldım ! Yığtmacımı falan açabiliğ miyim ufaktan ?
- HAYIIIIIIIIR
Church nargilenin marpucunu yutmuş vaziyette hönkürüyor oturduğu yerden
- Hayatta olmaz kadın ! Ne demek yırtmaç,bacak macak ?
Ouuuuv
Atalet çok pis bakıyor Church’e. Koca adam ayağının tekini altına alarak uçsuz nargileyi tıkıyor ağzına. Tömbek fokurdamaktan patlamak üzere ! Dumanlar kulaklarından çıkıyor.

En nihayet planın en kritik aşamasına geliyoruz
Ataleti sahneye kadar çıkardık. Kaçırma işi allah kerim.
Sel Jidoyu sahne gerisine bırakmış gelmiş. Sahnenin bir köşesine geçiyor.
Şarküteri ufaktan ses açma çalışmaları yaparken bir yandan da dansçılara son komutlarını veriyor
En zoru ben de.
Sahnedeki tahta tekerleğe ufaktan bağlıyorum kendimi. Lan şu kamburdan bir kurtulsam !
Atalet sahnenin önüne gidip başını öne eğiyor. Oynayacağı role konsantre olmaya çalışıyor.
Herkes hazır sahnede.
Ve müzik ufaktan duyulmaya başlıyor orkestradan

12 Aralık 2008 Cuma

105. Blog Tabyası (REVENGE OF CHURCHILL) 插話 六

Tuluat mı ?
Lan neyime güveniyorum ben ?
Ben ateş etmekten,adam öldürmekten anlarım
Sahnede Dümbüllülük yapmak da nerden çıktı ?
Kendi yediğim haltı düşünürken apar topar Seli atıyorlar sahneye oyun başladı diye
Garibim rahip kıyafetiyle sahneye düşüyor langur lungur
Perde aralığından bakıyorum
Ataletle Church en önde ayrılmış yere kurulmuşlar
Church ün önüne de küçük bir zigon sehpasının üzerine kavun,rakı,beyaz peynir,ton balığı felan konmuş
Bir de şey var
Şey
Anaaaaa !
Herif nargile tüttürüyor !
Yuh artık !

Sel sahneye düştüğü anda salonu bir sessizlik kaplıyor. Seyirciler bu yakışıklı Türk gencinin rahip kılığında sahnede ne yapacağını merak ediyor. Doğrusu ya,en çok da ben merak ediyorum ama...
Grubun başı olarak onu sahnede yalnız bırakamam
Besmele çekip dalıyorum sahneye
Beni görünce yüzüne bir gülümseme yayılıyor. Sanki vaziyeti kurtaracakmışım gibi
Çok beklersin Sel :D
- Frolloooo,rahip Frolloooooo !
???????
Sel de çıt yok
Amanın,sahne korkusu yüzünden kitlendi adam !
- Şiiiişşşşş ! Frollo aloooo ?
- Eeee ! Efendim quasimodo ?
Benimle konuşurken bir yandan da seyircilerre bakıyor yanpirik yanpirik
- Frollo,abasına tırıvızt mıydı ?
- Ney ?
- Zızzt,londra. Aha aha aha
Salonda çıt yok !
Ulan ben bunu anadoluda yapsam ortalık birbirine girerdi. İngilizleri güldürmek ne zormuş arkadaş ?
- Öhö. Frollo baba . Kapıyı çalmadan girdim !
- Çalmayacaksın tabi ! Sen hırsız mısın ?
Hah
Yürü be Sel
- Yok yani vurmadan girdim
- Vurmayacaksın tabi ! Sen katil misin ?
- Ehi ehi !
Salondan bir tek gülme sesi geliyor. Yan gözle bakıyorum,Church gülmekten iki büklüm olmuş vaziyette. Böğürür gibi gülüyor
- Ahan ahan ahan. Atalet sultanım,katil misin didi ! hanı hanı hanı ! Ay çatlayacağım !
- Kığosun Chuğch !
Atalet yüzü buruşuk vaziyette bu rezaleti izlemeye çalışıyor
Eh be doktor. Bu hallere senin için katlanıyoruz ama bir takdir edesin yok
Bu arada Sel yeni bir numara bulmuş vaziyette
Karşımda dimdik duruyor
- Quasi,seni evlatlık edindim
- Evet baba
- Ama sen kalktın kilisenin damına çıktın . Gittin yanımdan !
Laf nereye gidecek anlayamadan Sel monoloğa başlıyor
- Dureydim burda büle
Ege şivesi ?
- Dikileydim önünde ! Açeydim kollarımı !
Tam önümde haç gibi kollarını açtı valla. Salak salak bakıyorum ne oluyor diye.
- Getme diye sarıleydim sana ! Getme Quasi ! Gedemeyeydin kalaydın yanımda !
Gelip lönk diye sarılıyor
Yahu sırtımda eşşek yüküyle taş var ! Dengem , dengem !
Onu da beraberimde sürükleyerek gerisin geri düşüyorum. Biz düşerken o hala bağırıyor
- Ağzıım yüzüm gan oleydiiiiii.....
Sahneyi toza dumana katarak düşüyoruz yere.
Sırtımdaki taş yüzünden kaplumbağa gibi kalıyorum yerde. Sel toparlanıp ayağa kalkıyor. Ben hala yerdeyim. Ayaklarım ellerim havayı dövüyor ama ters dönmüş hamam böceği gibi kalkamıyorum bir türlü !
- Sel yardım et oğlum !
- Teğmenim , hazır bu durumdayken Kafkaya geçiş yapayım mı ?
Vaaay ! Kültür kumkuması he mi ?
- Yakışıklı olduğunuz kadar zekisiniz de Frollo efendi de... Lan biriniz el atın bana !
Hah
Tuluat oynarken edilmeyecek tek lafı söyledim !
Sahnenin arkasında Şarküteri koştura koştura geliyor
Elini atmaya hazırlamış , bir yandan da bağırıyor
- Beeeen Phoebus ! Birisine el mi atılacaktı ?
- Lan Phoebus. Bana bak. Ben ordu malıyım. Bir yerime dokunursaaaan... Aaaah !
Şarküteri höşürt diye elini atıyor yere yakın bir yerime
- Çek len elini ordu malı mabaddan !
- Niye ! Ordu milletindir !
- Len dönebilirsek,seni Fizana sürdürmezsem.
- Ama Elin kamburundan ne laflar duyuyorum !
- Lan abuk subuk konuşup durmayın. Kaldırın lan beni !
İkisi yanıma geçip seyircilere doğru beni yuvarlamaya çalışıyorlar. Sahnede sırtüstünden tam dönüp yüzüstü , popom havada kalıyorum. Sırtımdaki taş yüzünden yerden doğrulmam mümkün değil !
- Ahaha ! Notğe Damin poposu !
Hah. Ataleti de güldürdük
Church doktorun gülmesine dikkat kesilmiş durumda.
- Beğendin mi sultanım ?
- Ayol,baksana şapşallağın haline ! Ama benden başka gülen yok Chuuuğch !
- Alayını !
Church ayağa fırlayıp seyircilere bakıyor
- Du yu layk it ?
Birinci sıradan bir dingil geveleniyor.
- Not funny !
Church ün bir işareti ile şöför yan koltuktan kalkıp beğenmeyen seyirciyi alnının ortasından vuruyor
Anaaaa ! Gitti adam !
Seyircinin vurulmasıyla salon alkıştan yıkılmaya başlıyor. Herhalde bu kadar alkış alan başka bir oyun olmamıştır. Alkışların arasından Church ün sesi duyuluyor
- Sultanımın güldüğü her yerde alkışlayacaksınız lan !
- Ay Chuuuğch ! Meğeğ ne ince ğuhlu biğ adam mışsın sen !
- Senin için dünyaları yakarım ulen !
- Ay şu adamı da vuğduğ Chuğğch. İkide biğ yeğinden kalkıp önümden geçiyoğ. Vuğduğ onu chuuğch !
Şöför daha Church bir şey demeden tabancayı çekip seyirciyi vuruyor.
- Teğmenim. Burası cepheden daha tehlikeli olmaya başladı
- Farkındayım gençler. Tırsmayın. Beni de ayağa kaldırın !
Bu kadar silah sesine içeriden Jido fırlayıveriyor
- Abe ne ulmakta burda ? Ep silah sesi duymaktayım be yav !
Esmeralda yorumuna getirdiği kapçık ağız tarzıyla , Jidoyu üzerindeki derin yırtmaçlı çingene elbisesi ile gören seyirciler bir anda sessizleşiyorlar.
İki kolumdan tutup beni kaldıran bizim iki yeni yetmede manzaraya dalıp beni geri bırakıyorlar
Maymun gibi düşüyorum yere
- Lan tutun beniiii !
Oyun boyunca sürünen tek kambur benim herhalde !
Seyircinin sessizliği fazla sürmüyor. Önce gerilerden tek tük alkış sesi geliyor. Peşinden bir alkış sağanağı salonu kaplıyor
Jidonun güzelliği herkesi mest etmiş durumda
Şey
Tam herkesi değil !
- Aaaa ! Ama Chuuğch ! Bu sahnedeki kız benden fazla ilgi göğüyoğ ! Vuğduğ onu da Chuuğch !
- Hemen sultanım !
Şöförün silahı Jidonun üzerine dönüveriyor !

Devam edebilir (E herhalde)

11 Aralık 2008 Perşembe

105. Blog Tabyası (REVENGE OF CHURCHILL) (Эпизод Пять)

Taşı yüklenip dışarı Sele bakmaya çıkıyorum
Yeni çocukları maazallah boş bırakmaya gelmez.
Hem gelirken hepsini üzerime zimmetlediler !
Sel siyah bir arabanın içinde,üzerinde rahip kostümüyle oturuyor. Oflaya puflaya kapıyı açıp yanına oturayım diyorum...
Kucağına oturuveriyorum
- Ahhhhh ! Teğmenim ! Ezdin beni ?
- Senin bu tarafta ne işin var len ?
- E Churchillin arabasını bekliyorum ama,devlet tasarruf tedbirinden direksiyonu eksik araba ayarlamış baksanıza
- Sel
- Efendim
- Direksiyon sağda canım. Sen yanlış yerde oturuyorsun.
- Heneeee !
Altımdan kalkmaya çalışırken zorlanıyor. Kolay değil. 70 kilo ben. 25 kilo da taş.
- Teğmenim,kaseyi biraz sağa alsanız
- Elleme oğlum ordunun poposuna ! Düğmeme dokunmak altı aydan başladığına göre,popoma ellemeyi sen hesap et
- Ya ezildim !
Biz arabanın içinde debelenip dururken caddenin başından siyah gösterişli bir araba yavaştan çıkıyor
Hah
Papazı bulduk !

Hem de tam altımda !

- Araba geliyor Sel !
- Kaseden kurtulmak üzereyim
- Lan ne kasesi ! Plan yatmak üzere ! Sen hala popomun derdindesin !
- Ehi ! İleride torunlarıma anlatacak hikaye çıktı teğmenim. Savaşta ne yaptın dede ? Valla savaş boyu bir teğmenin kasesini...
- Laaaan !
Son bir hamleyle genç adam altımdan kurtulup direksiyona oturuyor
Oturuyor da !
- EEEE ! Vites ?
- Solda
- Selde ! Ehi ehi !
- Arkadaş araba geçmek üzere tiyatronun kapısını. Yakın takibe gir çabuk !
Selin arabayı kaldırmasıyla tam önümüzden geçen araca toslaması bir oluyor
- Naaptın ya !
- E dedim size benim gizli yeteneğim bu ! Yakın takip yaptığım arabaya kesin çarparım !
Doğru ya !
Adama neden kızıyorum ki !
Zaten bizim istediğimiz şey de Ataletin içinde bulunduğu arabayı tiyatronun kapısında bir şekilde oyalamak !
Öndeki arabanın içinden şöför apar topar fırlıyor dışarı
Sel de rahip eteğini toplayarak iniyor araçtan
Üzerindeki kostüm bir anda ihtiyaç duyulan tepkiyi gösteriyor,şöför huşu içinde kafasını eğiyor
- Özür dilerim peder. Ama arabaya arkadan çarptınız !
- Dua ediyordum çocuğum. İngiltere için dua ediyordum !
Vaaaaay !
Sel anında duruma angaje !
Şöförün arkasındaki kapı açılıp aşağıya churchill atlıyor
Son gördüğümden beri hiç değişmemiş desem doğrudur.
Diyeceğim ama....
Bu ne be ?
Üzerinde külhanbeyi tarzı siyah bir takım,içindeki beyaz gömleğinin yakaları bağrına kadar açık,aradan beyaz kıllar fırlamış !
Yumurta topuk ayakkabının üzerine basmış ki,beyaz çoraplar ta burdan görünüyor !
Elinde de sallayıp durduğu tespih
- Ne yaptınız lan dingiller ! Ehliyeti kasaptan mı aldınız ?
Lan bunun konuşması da bir tuhaf olmuş !

Tahmin ediyorum bunu kimin bu hale getirdiğini !

- Huuuu ! Chuğch ! Ne oldu ayol ! Biğ geziyi bile beceğemedin adam !

İşte budur !
Hayatımda tanıdığım en öte kadın arabadan inmeye çalışıyor ama bağlı olduğu sandalye pek de müsaade etmiyor !
Church hemen olaya müdahil oluyor.
- Şöför ! İndir çabuk hanımın sandalyesini arabadan !
Şöför arabanın içine eğilip sandalyeyi kucakladığı gibi bağlı Ataleti kaldırımın üstüne koyuyor
Veeeee kaç zaman sonra
Yaşanan onca olaylardan sonra
Elbisesinin yırtmacıyla
Sürdüğü parfümle
Nefis makyajıyla
Dillere destan yedi cihan afet-i dilber Dr. Atalet , Londranın en işlek caddesinde karşımda


xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

- Aaaaaa ! Siğk gelmiş !
- Efendim ?
- Siğk siğk ! Ciğcus cahil !
- Haaaaa !
Ne sirki be diyeceğim de ! üzerimizdeki kıyafetlerle o kadar keriz görünüyoruz ki , Ataletin bizi bir halta benzetememesi normal !
Yüzüne bakıyorum
Seli zaten tanımıyor
Benimde yüzümde ağır sahne makyajı var
E normal tanımaması
Sesimi duyarsa belki tanır diyerek böğürüyorum
- Suuuuuu !
- Ne ?
- Suuuuuuu !
- Şöföğğğ. Su at çocuğum şu deliye !
Ne delisi be derken arabadan çıkan bir şişe su yüzümde patlıyor
Bu ne be !
- Su veldi bana !
- Ha ha ! Kambuğ suyu yedikçe konuşuyoğ. Su gücüyle çalışan kambuğ icat etmişleğ Chuğch !
Hey allam
Sanatımın doruğundayım ama çektiğim rezalete bak
Hoş sanatımın doruğu derken doğru düzgün ezberlediğim tek replik de bu zaten
- Su veldi banaaaa. Sığınma hakkı tanıyoluuuummm ona !
- Ha ha. Ayol tam bebeğuhi tiplemesi. Kimsinizki siz ?
Sel boyunu gösterecek şekilde diklenerek karizma bir havaya bürünüyor. Belli ki Ataletten etkilenmiş
- İyi günler efendim. Ben Türk kumpanya ekibinden Sel. Bugün sahneye koyacağımız Notre Dame müzikalinde rahip Frollo rolünü üstlendim.
- Aaaa kumpanya ! Peki bu şebek hangi ğolde ?
Şebek mi ?
Hey allaaam
- Hanımefendi ben oyunun en önemli karakterlerinden quasimodo. Namı diğer kambur !
- Aaaaa ! Kambuğu Quasimodo efendi ! Pek enteğesan !
Tamam
Planın en vurucu hamlesini yapmam lazım
- Hanımefendi. Arabanıza zarar verdik istemeden. Bırakın kendimizi affettirelim ! Oyunumuz birazdan başlayacak. Size en önden bir yer ayarlasak,bize şeref verir misiniz ?
- Ayyyy Chuuuuğch. Kumpanya vağ. Seyğedelim miiiii ?
Planın en kritik anı
Buraya kadar her şey iyi kötü geldi ama,Ataleti oyuna sokmamız için Church ün okey demesi lazım ?
- Yapacak bir sürü işim var Atalet !
Hadi ya !
Bu hesapta yoktu ama Ataletin gözlerinde bir kıvılcım dolaşıyor !
- Chuuuuğch !
Tespihin sallanması duruyor. Church kedi gibi
- Efendim sultanım ?
- Ayol senin için bağlandım,otuğdum. Evime hep bağlı kaldım. Hatta evimde bağlı kaldım. Benim de biğ pağça eğlenmek hakkım değil mi ?
Yaşa Atalet !
Church sıkıntıyla bir bize bir şöföre bakıyor
Ne yapacağına pek karar verememiş gibi ama Ataleti kırabilecek gibi görünmüyor
Çaktırmadan Church ün arkasına dolanıp poposuna bakıyorum
Yok
Churc te o döt yok !
Nitekim beni haklı çıkarıyor
- Eh sultanım. Madem istiyorsun. Senin için dünyaları yakarım sultanım !
- Chuuuuuğch !
Ahan da oldu bu iş !
Sel nazikçe yol gösteriyor.
Şöför Ataletin sandalyesini kucaklayıp tiyatrodan içieri giriyor. Kadıncağızı bu halde nasıl kaçıracağımız şüphe konusu ama allahtan Sel uyanığı çareyi buluyor
- Sandalyenizi vestiyere bırakmak ister misiniz hanımefendi ?
- Olmaz !
Church itirazlarda ama Atalet kontrolü kapmış durumda
- Ay böyle kığo gibi giğemem içeği Chuuuğch ! Çöz şöföğ beni !
İpler düşüyor. Atalet zıpkın gibi kalkıyor ayağa
- Oh beee ! Aaaa , dünya vağmış. Al yavğum şu sandalyeyi !
Vestiyer sandalyeyi özenle alıp askıya asıyor. Bir numara uzatıyor.
- Numarayı kaybetmeyin efendim. Çıkışta sandalyeniz karışmasın !
Zaten oyunun başlama saati yaklaşmış durumda. Tiyatronun antresinde bayağı bir kalabalık var.
Karakol bütün bu işleri çaktırmadan nasıl ayarladı ?
Church ün arabasının bu saatte buradan geçmesi
Senenin her günü dolu olan tiyatroda boşluk yaratma !
Oyuncular,kıvır zıvır
Ters gelen bir şeyler var ama tam da ne olduğunu çözebilmiş değilim !
Selin sesiyle dalgınlığımdan kurtuluyorum !
- Efendim siz burada oyun öncesi bir şeyler için. Biz de sahneyi hazırlayalım !
- Rakı var mı ?
- Ay ben senin bu kığoluklağınla ne yapacağım chuuuuğğch !
Garsonu Atalete yönlendirip Selle koşturuyoruz içeri
Sahne gerisinde Jido fırtınalar estiriyor !
- İki haftada hazırlanan rol bu kadar olur ! Ne bekliyorsunuz ki !
Şarküteri elindeki kağıtlara boğulmuş vaziyette. Sorun var !
- Ne oldu ?
- Oyun çok karışık ! İki haftada hepsini ezberlemek mümkün değil.
- Nereyi ezberlediniz ?
- Valla o ana karakterlerin Belle şarkısını söyledikleri kısmı ezberledik ama...
- Tamam panik yok
- Teğmenim sahneye oyun koyuyoruz. Tek sahne mi oynayacağız ?
Bu yeni gençler her şeyi zorlaştırıyor
Ulen biz kimin torunlarıyız ?
- Arkadaşlar,biz Kel Hasanların,Dümbüllülerin çocuklarıyız. Neyinden korkuyorsunuz ?
- Ne yapcaz ?
Derin bir nefes alıyorum
- Ezberlediğiniz yere kadar , Notre Dame i tuluat olarak oynayacağız !
Herkes susuyor !

Devam edebilir (E herhalde)

9 Aralık 2008 Salı

105. Blog Tabyası (REVENGE OF CHURCHILL) (Das kapitel vier)

- Nası ya ?
Her türlü rütbe farkını unutmuş vaziyetteyim. Ne müzikali ?
- Albayım,ülkem savaş içinde !
- Bilmiyor muyum zannediyorsun dingil efendi ?
Grup başı olarak karizmayı çizdirmek üzereyim ama konu da yenilir yutulur değil
- Kurtuluş savaşı veriyoruz. Gidip de kumpanya mı yapacağız ?
Albay masanın etrafında sıkıntılı bir tur atıyor.
- Millet can derdindeyken elbette sizi oraya eğlenmeye göndermiyoruz. Bu tamamen asıl amacınızı gizleyen bir oyun !
- Nasıl yani ?
- Doktor Ataleti hatırlar mısın teğmen ?
Bakışlar üzerime yönelince rahatsız olup yutkunuyorum. Doktoru unutmak ne mümkün ?
- Tabi ki hatırlıyorum albayım. Dişli bir bayandı. Sayesinde İngilizlerin abuk subuk işlerini durdurmuştuk
- Hah iyi işte
Albay derin bir nefes alıyor
- Siz İngilizleri durdurdunuz ama,Churchill de o arada Atalete aşık olmuş anlaşılan !
- Aaaaaa ! Churc ansiklopedi seviyor yani ?
Espri amaçlı yaptığım gevezelik albayın suratında kara bulutlar dolaştırıyor
- Esprinin zamanı değil teğmen. Durum ciddi.
- Özür dilerim albayım
- Atalet bu ülke için çok önemli işler yapmış bir insan. Ve Churchil bir delilik edip Ataleti kaçırmış
Albay bir nefes daha alıyor
- Bu ülke kendisine bir şeyler kazandıran insanları unutmaz teğmen. Ve zor durumda da bırakmaz
- Ataleti tanıyorsam zor durumda olanın o olduğunu zannetmiyorum albayım ama...
- Höööyttt. Ukalalık istemez. Sizlerin asıl görevi Ataleti kurtarmak. Müzikal de bu işin paravanı !
- Müzik sel kurtarış !
- İşin detayları sana vereceğim zarfta yazılı teğmen. Yolda okursun. Grubun başısın.
- Başı ben miyim ? Arkası kim albayım ?
- Şarküteri oyunun sahneye konmasında görevli. İki haftada nasıl yapacaksa !
- Trust me sööör
- Sel araç işlerinden sorumlu
- Arabalar di sel mi ?
- Jido yolunuza çıkacak erkekleri savuşturacak !
- Hani aradan birini kendime ayırsam albayım ? Böyle bir prens felan varsa ? Charles doğdu mu yahu ?
- Bu yetenekli grubun özelliklerini senden iyi kullanacak kimse yok
- Öhöm
- Kibirlenme. İşin doğrusu şu an oraya gönderebileceğim sizden başka da kimse yok. Herkes cephede savaşıyor
Son sözler grubun biraz bozulmasına yol açıyor ama albay devam ediyor
- Başınızı öne eğmeyin. Sizler bu milletin seçilmiş kişilerisiniz. Gidin ve görevinizi yapın
Hepimiz ayağa kalkıyoruz
- Ataleti kurtarmadan dönmeyin !


Xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Londra 1920
İki üç hafta sonra

- Atalet !
- Neee !
- Bayılıyorum şu asabi tavrına ulen !
- Aaaaa ! Delinin zoğuna bak ! Çemkiğiyoğum beğeniyoğ. Bağığıyoğum beğeniyoğ ! Adam,ne kişiliksiz çıktın sen yahu !
Church belki dünya ile başa çıkmaya çalışıyor ama karşısındaki kadın karizmasını yerle bir etmiş vaziyette.
Ataletin bağlı olduğu odaya girerken ayağındaki yumurta topuklu ayakkabıları çıkarıp,beyaz çoraplı ayaklarına yumuşak deri terliği geçiriyor.
- Ataletim ,kaç gündür kızgınsın bana. Düşündüm de,biraz hava almaya ihtiyacın var
- Eeee ?
- Biraz dışarı çıkarayım mı seni ?
- Beni aldatıyoğ musun Chuğch ?
- Hönn ?
- Sana beni aldatıyoğ musun dedim adam ! Biğ anda benimle çok ilgilenmeye başladın !
Church şaşırmıştır
Dünyada kadınları anlayacak tek erkek olmadığını düşünür
- Yahu Generalin fikriydi ama,benimde hoşuma gitmişti !
- Geneğaline de sana da ! Biliyoğum,başka biğ bağlı kadını sevip bağlıyoğsun seeen !
- Ama
- Ben buğda akşama kadağ bağlı kalayım,sen git elalemin başka kadınlağını bağla ! Gözünü oyağım senin Chuğch !
- Generaaaaaaaaal !
Church lafı nereye dolandıracağını bilemediği için fikri veren Generali çağırır
- Yes söööör
- Bundan sonra bana sööör değil,abi diyin demedim mi lan !
- Yes abi !
- Sen ne zaman gidiyorsun Hindistana !
- Kısmetse haftaya abi
- Hah,iyi . Bu dışarı çıkma fikri senden çıkmadı mı ?
- Yes. Hanımefendi biraz bunaldığı için araba gezisi iyi olacaktır demiştim ama !
- İtiraz ediyor
- Etsin ! Nasıl olsa bağlı. Ben şimdi iki asker çağırır,yengenin sandalyesini arabaya kadar taşıttırırım. Kuzu kuzu gezersiniz
Atalet sandalye de huzursuzca kıpırdanır
- Neğeyi gezicez ?
- Nereyi gezelim general ?
- Adelphi tiyatrosunun oralarda gezinmeye ne dersiniz efendim ?
- Ne dersin sultanım ?
- Yok kesin beni aldatıyoğsun !
Church omuzlarını düşürür
- Arabayı hazırlayın. Gezmeye gidiyoruz


Xxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

- Son kez söylüyoruuuum. Esmeralda beniiiiiiim !
Jido üstüne nefis yakışmış çingene kıyafeti ile Şarküteriye bağırmakta. Benim ise yerden kalkıp höööt diyecek halim yok
Oyunda kambur rolünü üstlendik iyi hoş da,devleti aliye hoşluk yapıcam diye gözümü çıkardı
Kambur kostümüm için hiçbir masraftan kaçınmadan afyondan getirilmiş mermer işlenmiş
B.kunu çıkarıcaz ya ! 25 kg lik kambur taşı sırtımda. Sahnede yürümeme imkan yok. Yerde sürüne sürüne gidiyorum.
Bu ağırlık üstüne bir de başrol kavgası yaşanıyor
Hem de Jidoyla Şarküteri arasında !
- Loook beybi ! Ben müzik eğitimi aldım. Kulağım süper. Burada başrolü ben oynarım. İster kadın ister erkek olsun
- Deli misin ayol ! Böyle sakallı bıyıklı Esmeralda mı olur !
- E tamam işte. Adı üzerinde ! Esmer ! Yani tüyleri biraz belirgin bir kadın ! Yorumumla süper olur !
Jidonun gözlerinde hain bir pırıltı dolaşıyor. Eyvah ki eyvah. Gizli gücünü kullanacak !
- Şarküteri !
- Vat ?
- Senden hoşlanıyorum !
Genç adamın titrediğini buradan bile görüyorum ! Duruluyor,silkiniyor. Amanın gitti adam derken boğuk bir ses çıkarıyor
- Şaşırdıııım !
Arkasını dönüp gidiyor.
Ağzım bir kez daha açık ! İnanılmaz bir yetenek. Zaten zeplinle Londraya gelirken de onun sayesinde sorun yaşamadık ! Havaalanında pasaportlarımıza bakacak yetkiliye “senden hoşlanıyorum” diyince adam “şaşırdım” diyip hepimize geç işareti çekti
Karakol için bulunmaz bir ajan
Kapısında erkek olan her yere girebilir zorluk çekmeden !
- Ok beybi. O zaman Esmeralda ellerinizden kiss er. Phoebus u da ben alayım
İngiliz kızlarında oluşan dansçılar Şarküterin etrafını sarıyorlar
Genç adam bir anda uzun bacaklı,sarışın kız güruhunun arasında kalıyor
- Sakin olalım hanımlaaaaaar !
- Baş dansçıya karar verdiniz mi mr. Şarküteri !
- Senin mr. Derken r leri yutmanı yerim ben
- Efendim ?
- Öhhh. Nating nating. Evet dün gece otel odamda yapılan seçmenin sonuçlarını açıklıyorum hanımlar !
Otel odasında seçme mi ?
Lan !
Biz debelenip dururken adam ben odaya yatmaya gidiyorum demişti !
E tabi yatma konusunda sayı belirtmedi !
Eline futbol takımının teknik direktörü gibi bir sayfa almış,sahne krokisinin üzerine yazıp çiziyor
- Emmaaa !
- Yeeeees !
- Gösterdiğin tekli performans seni sahnenin sol yanındaki baş dansçı yaptı !
- Ouuv my god !
- Yalnız bir daha bu kadar emma tamam mı ? Boynum mor renkler kullanılan tabloya döndü !
Nası tekli performans ya ?
Ne demek sahnenin sol baş dansçısı ?
- Sienna ve Jennifer !
- Huuuu
- Siz de akşam ki ikili çalışmalarınıza dayanarak, orta sahada dans edeceksiniz. O üst üste durduğunuz hareketi sahnede de bekliyorum
- Kikirs (yazarın notu .Sondaki s çoğul söylendiği için. İngilişçe bilmeyenlere açıklama)
- Alfreeed !
- Çüş artık !
Tamam İngilizcem yok ama Alfred de erkek ismi !
- Efendim teğmenim ?
- Alfred ne lan ?
O da şaşırıyor
- Hakikaten Alfred ne lan ? Ulan sen nerden karıştın dün geceki seçmelere?
Kırıtan iri yarı bir zenci mahçup çocuk gibi bakıyor kızların arasından
- But Şarküüüüü ! Last night ööööle demiyordun ?
- Tü Allah cezanı vermesin. Teğmenim ?
- Neee ?
- Ben banyoya gidiyorum. 40 tas su dökünüp aklanıcam !

Şarküteri sahne gerisindeki banyoya giderken besmele çekip yerden doğruluyorum. Kamburdaki mermer yüzünden inanılmaz bir denge sorunum var. Zaten rolü ezberleyeceğiz diye dilimiz dolandı durdu. Fransızca içinden çıkılır bir dil değil.
Allahtan Ataletten kalma pratiğim var. Bütün r leri ğ diye okuyunca fransızca gibi oluyor.
Hem Londrada kim fransızca bilir ki allasen ?
Jido çingene kıyafetinin yırtmacını savurta savurta yanıma geliyor
- A be şugar abim, Sel nerde ?
- Efendim ?
- Çingene kızıyım ya ! Fransızcayı Romen ağzıyla yapmaya çalışıyorum
- Haaaa !
- Sel le sahnemi prova etmem lazım ! Rahiple karşı karşıya geldiğim sahne. Sel nerde ?
Dimdik durmaya çalışırken sırtımdaki ağırlıkla sahnede arkaya doğru düşerken bağırıyorum
- Dışarıda gizli görevin kendine ait kısmıyla uğraşıyoooooor !
Sahneye sırt üstü devriliyorum !

Devam edebilir (E herhalde)

8 Aralık 2008 Pazartesi

105. blog tabyası (REVENGE OF CHURCHILL) (departamento tres)

(İşgal altında İstanbul)

Gecenin karanlığını yırtan sesler giderek çoğalıyor
Bu zamanlarda İstanbul’da gece dışarılarda dolaşmak ölümle eş değer
Gene de ölümü göze alıp varmam gereken yere hızlı adımlarla ilerliyorum
Sultanhamamında avukat Refik beyin yazıhanesinin kapısından içeri usulca süzülüyorum. İçeridekiler geleceğimden haberli ama iç kapıda çam yarması bir tip durduruyor beni
- Parola ?
- Şafak !
- Bilemedin Başak !
- Laaan !
Sinirler geriliyor. Salakça bir dil oyunu . Allah bilir ileride bunu sahne gösterilerinde de kullanırlar.
Ya sabır çekip sırıtan yarmayı iterek yazıhaneden içeri giriyorum
Cepheden buralara bu kadar sıkıntıyla getirilmem için iyi bir sebep olması gerektiğinin bilincindeyim
Türk gizli istihbarat örgütü Karakol’un ilk kuruluş toplantısının yapıldığı yer bu yazıhane. O kadarcık bilgi gelirken trende verildi. Etrafa gözlerimi gezdiriyorum. Son derece sade tarzda döşenmiş bir ofis. Hiçbir aşırılık yok. Ortada bir masa,üzerinde kalemler kağıtlar dağınık vaziyette. Belli ki hararetli toplantılar yapılıyor
Karakol gizli örgütünün yaptıkları cephede fısıltılarla dolaşıyor. Acımasız bir örgüt. Daha kurulalı 1-1,5 sene olmasına rağmen göze göz dişe diş üslupları ile şimdiden gavurların gözünü yıldırmış durumda. Kefereye de böyle davranmak lazım diyorum içimden
Arkadan gelen gürültü ile zıplıyorum. İçeri alındığım ağır meşe kapı yavaşça açılıyor
Nefesim kesiliyor
Albay Kara Vasıf tüm haşmetiyle kapıdan içeri giriyor
Örgütün kurucusu ve başkanı
Esas duruş alıp sert bir selam çakıyorum
Onların yanında rüzgarda uçan yaprak gibiyim
Sert bakışları yüzümde dolaşıyor. Eliyle belli belirsiz bir rahat işareti yapıyor. Gergin biçimde esas duruştan çıkıyorum
- Otur teğmen
Sandalyelerden birini çekip oturuyorum. Merakım had safhada. Ama durup dururken bir şey sormak olmaz
Albay masanın başındaki sandalyelerden birisine geçip oturuyor. Yorgunluğu yüzünden belli ama bakışları cin gibi.
- Seni neden buraya getirttiğimizi merak ediyorsun değil mi ?
- Evet kumandanım
Bir sırrı açıklayacak çocuk muzipliğine bürünüyor yüzü
- Söyleyeceğim evlat. Birazdan. Ama önce birileri ile tanışman gerek !
Birileri mi ?
Etrafıma bakınırken kapı açılıp içeri uzun boylu genç bir erkek giriyor. Tertemiz yüzünü kaplayan sevimli bir sakalı var. Ama yaşı küçük görünüyor.
- Oğlunuz mu albayım ? Allah bağışlasın !
- Hööööööööyt ! Ne oğlu len ? Karakolun en iyi casuslarından birisi o !
- Karakolun en iyi casusu oğlunuz olamaz mı albayım ?
- Teğmeeeen ! Lafa öyle başladım,sonunu getiremedim. Üsteleme
Uzun boylu genç samimi bir şekilde elini uzatıyor.
- Meraba. Ben Sel. Memnun oldum. Hakkınızda çok şey duydum !
- Öhöm. Ben de mülazımı evvel Natif efendi. Ben hakkınızda hiçbir şey duymadım !
- Duymazsın tabi len. Gizli ajan o dedik ya !
- Özür dilerim albayım !
Ulan paso azar işitmeye gelmişiz de haberimiz yok !
Genç adam sandalyesini yanıma çekip oturuyor. Gaz lambasının ışığında birbirimiz inceliyoruz. Samimi bir yüzü var. Du bakalım
Biz birbirimize bakınırken albayın sesi duyuluyor
- Kendisinin çok özel bir yeteneği var !
- Nedir albayım ?
- Bir arabayı takip ederken haddinden fazla sokulup kaza yapabiliyor.
- Bu bir yetenek mi ?
- E teşkilatımız yeni kuruldu. Öyle çok fazla yeteneği olan adam yok. Biz de ne bulursak alıyoruz işte !
Ne lan bu ?
Nedir yani ? Arabayı takip et ! Git adama çarp !
- Bu yeteneğinizi kullandığınız herhangi bir yer var mı Sel efendi ?
- Var teğmenim. İstanbulda yarbayın korumasıydım. Kendisini arkadan araba ile takip ederken fazla yanaşıp tosladım. Onun üzerine cepheye sürülmüştüm
- E bravo !
Ne desem ki ?
Albay bir şey dememe fırsat vermeden oda dışına doğru bağırıyor
- Şarküteriiii ! Gel oğlum !
- Oğlunuz mu albayım ?
- Lan herkese sorup durma aynı soruyu ! Oğlum yok burada
- Haaaa !
Aynı kapıdan bu sefer biraz daha ufak tefek ama gene çok genç ve yakışıklı bir adam giriyor. Girerken kafası ritmik biçimde öne arkaya sallanıyor
- Subbab subaba. Subbab subaba. Üç akçe beş akçe. Üç akçe beş akçe
- Şarküteriiiiiiii !
Albayın bağırtısıyla genç dalgınlığından sıyrılıyor
- Ouuv yea albayım. What’s up ?
- Fizan tayini ?
- Sustum albayım !
Albay sıkıntılı. Belli ki daha mühim işleri var ama buralarda vakit harcıyor
- Evet teğmen. Bu da ikinci elemanımız. İsmi Şarküteri. O da çok yetenekli
- Mesela albayım ?
- Komple müzisyen !
- Başka ?
- Topraktan anlıyor !
- Daha daha ?
- İncik boncuk ! Ne sorup duruyorsun teğmen ?
Belli ki albayın mizah anlayışı bir yere kadar !
- Müzisyenlik ? Eh,arabalara çarpmaktan daha iyi albayım. En azından maddi getirisi var.
- Fak yu meen
- Ne fakı ?
- Hah,işte öbür yeteneği. Acaip iyi ingilizce konuşur
- Ouv yov yov
- Başka ?
- O kadar !
Hey allaaam. Karşımdaki anlı şanlı Kara Vasıf ! Ya sabır diyorum
- Ve grubun üçüncü ve en önemli elemanını tanıştırmak isterim size
Albay ayağa kalkıp önünü ilikliyor. Şaşkınlaşıyoruz. Rütbeli birimi gelecek derken kapı yavaşça açılıyor. Açılıyor. Açılı....
Üç erkek masadan ayağa fırlıyoruz
İnanılmaz biçimli bir bacak yırtmacın arasından fırlayarak kapıdan içeri arzı endam ediyor
Erkeklerin dili tutulmuş vaziyette
Albay bile savaş alanında edindiği tecrübe ile ayakta zor duruyor
Bacağın arkası bizleri yere devirmeye yeter farkındayım
Bacak içeri yavaşça süzülürken peşi sıra inanılmaz güzel bir yüze yükselen muhteşem bir genç kızı da içeri sokuyor
Hele genç kızın kolları ?
Odada kimse de söz söyleyecek hal yok
Hepimiz genç kıza kilitlenmiş durumdayız.
O ise yarattığı etkinin farkında. Güzel kollarından birini kaldırıp yüzünü hafifçe örtüyor. Ama gözler açıkta.
Herkesin eli ayağına karışmışken albayın dinç durmaya çalışan sesi duyuluyor
- Bu da grubunuzun son elemanı. Jidotakafu hanımefendi !
- Huuuvv beybi !
Eh
Bu bayanın yetenekleri fazladır herhal !
Allahtan albay fazla bekletmiyor
- Jido hanımın inanılmaz bir yeteneği var. Bir erkeğe senden hoşlanıyorum derse adam anında “şaşırdım” diyip kaçabiliyor !
Nası ya ?
Böylesine bir kadından öylesi bir yetenek ?
- Emin misiniz albayım ?
- Vasıfım
- Haaa !
Albay kendini toplayarak masanın başındaki sandalyesine geri dönüyor.
Erkeklerin gözü hala Jido da olsa da yavaşça oturuyoruz.
Albay sesini yükselterek dikkati kendi üzerine toplamaya çalışıyor
- Arkadaşlar,sizleri neden bir araya topladığımızı merak ediyorsunuzdur
Meraklanarak dikiliyorum
- Hepinizin kendine has özellikleri var. Sizleri seçerek topladık. Grubun başına da savaş deneyimi olan mülazım-i evvel Natif efendiyi seçtik. Özel birliğimizsiniz.
- İsmimiz ne ?
- Efendim ?
Sel oturduğu yerden rütbe mütbe dinlemeden soruyor
- İsim diyorum. Böyle seçme birliklerin isimleri olur ya hani !
- Ne bileyim oğlum ?
- Kobra grubu olsun mu ?
- Ne ?
- Yok yok. Olmaz o doğru ! Kobrayı saldık çayıra gibi…Şey olsun. Hani beni işaret edermiş gibi, “işte sel” ! Nasıl ?
- Laaaaaaaan !
Ahan da albay kızdı. Seli dürtüp sus pus diyorum. Zoraki oturuyor. Albay hala söylenmekte
- Öffff. Milletin bel bağladığı gruba bak !
- Grup sel ? Hem indirimi var ?
- LAAAAAAAAAAN !
Bu sefer harbi kızdı. Ufaktan Fizana gitmek üzere hazırlıklarıma başlıyorum
Derkeeeeeeen...
Albay ağzındaki baklayı çıkarıyor
- Londraya gidiyorsunuz ?
- Sürüldük mü ?
Ne Londrası be?
Sürgün dediğin Fizan olur,Muş olur...
Londraya sürgün mü olur ?
- Aaaa ! Alışverişe gidiyoruz !
- Landın beybi ?
- Lan sel ot !
Olaya deneyimimi koymanın zamanı geldi !
- Bir suikast ya da kurtarma timi miyiz albayım ?
İşte gelen cevap hiç beklemediğim bir şey
- Hayır. Sahneye Notre Dame in kamburu müzikalini koymaya gidiyorsunuz !

Ağzımız açık bakıyoruz !



Devam edebilir (E herhalde)