28 Ekim 2008 Salı

Bir yazı dün,bir yazı bugün. İkisi de değişik yollarda. Dünü de okuyun anacığım :D)



Pencerenin arkasından bahçenin karanlığına bakıyorum

Şehrin dışındaki evlerin en kötü yanı bu

Çevrede köpek ulumasından başka ses,karanlıkta görmeyi istemediğimden öte bir şey yok

Ne bir sokaktan geçen insan,ne de komşunun sevimli yüzü


Yeni yapılanan her bölge gibi bizim aldığımız evinde etrafı hala inşaat halinde

Bahçe bile tam yapılamadı

Sağa sola serseri günlerimizde ektiğimiz çiçekler dışında hiçbir şey yok

Hiçbir şey !


Yalan söylüyorum

Çünkü bekliyorum


Bahçe hala karanlık

Ama o karanlığın içindeler

Fısıltılarını duymaya başladım bile


Perdeyi kapatıp kapatmama arasında gidip geliyorum

Neye yarar ki ?


Bahçeye açılan büyük cam kapının arkasına minderimi koyup oturuyorum

Elimde imama yazdırdığım muska var

Ufacık şey durduk yere bana güven veriyor



Daha sıkı sarılıyorum üçgen deri parçasına

Bu hallere nasıl geldim ben ?

Benim gibi okumuş,üniversite mezunu ve tanrı tanımaz geçinen bir adam


Tanrının kendini kabul ettirme yolları çok farklı

Kimine üzüntüyle

Kimine sevinçle

Kimine hastalıkla

Kimine mucizeyle



Bana ise korkuyla...


Fısıltılar yeniden başlıyor

Kapı kapalı olmasına rağmen camın arkasındalar,biliyorum

Camın arkasına geçmeme sebepleri ne bilmiyorum

Zaten artık çok geç

İş işten geçti

Her şey çığrından çıktı


Oysa ne ümitler vardı


Bu bahçede çocuğumuz koşacaktı

Bu bahçede köpeğimiz koşan çocuğun peşinden yuvarlanıp soytarılık yapacaktı

Bu bahçede köpeğimiz....


Köpeğin ölüsü bahçenin tam ortasında yatıyor

Dili hala dışarıda

İki gün önce kafasına kürekle vurduğum anda yığılıverdi

Ölürken gözlerinde o kaybettiği neşeyi gördüm

Sanki öldürdüğüm için minnet duygusu varmış gibi geldi


Benim kuruntularım...

Bahçedeki karanlıkta evden vuran azıcık ışıkta, dil pembe pembe parlıyor

Gözleri ısrarla kapanmadı.

O kadar indirmeye çalışmama rağmen sanki evin içini oradan gözetliyorlarmış gibi bir görüntüsü var



Yarın gidip yüzüne bir örtü atmam gerek


Yarını yakalayabilirsem


Bahçedeki çiçeklerin hafifçe yana eğildiğini hissediyorum

Halbuki ufacık bir rüzgar bile yok havada

Hiç görülmedik bir yaz sıcağı yaşıyor Ankara. Ne rüzgar,ne bir bulut

Ama işte çiçekler sağa doğru yatıyor karanlıkta. Sonra kalkıp tekrar aynı yöne yatıyor

Sanki secde eder gibiler


Görmekten çok hissediyorum


Muska avucumda ter içinde

Ellerim terli ama vücudum zangır zangır titriyor

Beni burada tutan tek şey ise merakım

Evet,

Merakım korkuma ağır basmış durumda


Fısıltılar beynimin içine doluşmuş vaziyette

Ne dediklerini anlamıyorum

Anlamıyorum ama ateşten bahsediyorlar,biliyorum

Kelimeleri anlamak şart değil,niyetlerini biliyorum

Alnımdan aşağı bir ter damlası süzülüp burnumun ucunda duruyor

Normalde gıdıklanıp silmem lazım ama kolumu kaldıracak gücüm yok


Titreme ile irkiliyorum.

Ensemden bir ürperti geçiyor

Bir temas var sanki

Ama olamaz,tek başımayken hiç evin içine girmediler

Fikir mi değiştirdiler ?

İnsanüstü bir güçle elimi kaldırıp enseme sürüyorum.

Hiçbir şey yok

Delirmek işten değil


Bekliyorum

Gözlerim hala karanlığın içinde

Kaç saattir böyle durduğumun farkında değilim

Bacaklarım uyuşmaya başladı,vücudum bu pozisyona isyan ediyor

Hafifçe dizlerimi sallıyorum uyuşukluğu gidermek için ...

Nafile



Vücudumu yana doğru döndürüp bedenimi esnetmeye çalışıyorum

Başım pencereden odanın içerisine doğru kayıyor.

Belimin çatırdamasını duyunca tekrar pencereye doğru dönüyorum


Camın diğer tarafından bana bakanla karşılaşıyorum



İlk tepkim kalkmaya çalışmak ama bacaklarımda derman yok

Kollarım kurşun gibi

Nefes alıp vermeyi bile unuttum nerdeyse


Meraklı bir göz camın diğer tarafında yüzüme bakıyor

Aramızda yarım metre ya var ya yok



Çığlık atmak istiyorum,ensemdeki ürperti harekete geçiyor

Boğazım sıkılıyor sanki



Göz üzerimde dolaşıyor

Ateş gibi yanıyor her tarafım

Ağzımı açıyorum

Dilim kurumuş,yapışmış

Konuşacak halim yok

Gene de hırıltı gibi ezberlediğim duayı söylemeye çalışıyorum



Ey cin ve insan topluluğu, size içinizden ayetlerimizi, hak ve doğru olanı anlatan ve şu korkunç Mahşer gününüzün geleceğini haber verip sizi korkutan Peygamberler gelmedi mi ?

(En'am suresi Ayet: 130 Sayfa: 145)


Dilim dolanıyor

Arapçasını söylememe imkan yok

Fısıltıyla söylemeye çalıştığım sözler etkisini gösterir gibi oluyor

Göz camdan yavaşça uzaklaşıyor

Ama bana bakmayı kesmiyor. Her dudak hareketimin farkında. En ufak yanlışımda başıma çöreklenecek


Gözle birlikte sarı bir ışık huzmesi bahçenin ortasında doğru gidiyor

Tam köpeğin üzerinde şimdi

Köpeğin ölü gözlerinden ışığın yansımasını görebiliyorum


Fısıltılar hala kulaklarımda

Çok şiddetlendi


Köpeğin kuyruğumu oynadı ne ?


Değil

Ölüler hareket etmez,yanılıyorum

Göz yanılması

Mühendis adamsın sen,inanma böyle şeylere


Sarı ışıklı göz , köpeğin tüylerinin arasına giriyor. Bir an için bahçe eski karanlığına kavuşuyor


Bir an


Tüyler içten ışıldamaya başlıyor

Sarı ışık tekrar hayvanın bedeninden çıkıyor

Sanki bu sefer daha parlak,daha güçlü

Ölüden güçleniyor gibi


Bu sefer kuyruğun oynadığını kesinlikle görüyorum,yanılmadım


Sarı ışık eskisinden daha parlak,daha kuvvetli bir anda önümdeki cama vuruyor

Havanın yoğunlaşıp cama vurması gibi bir şey

Anlatamam



Ama bedenim anlıyor

İdrar torbam bu kadar korkuyu kaldırabilecek kadar kuvvetli değil

Ortalığı keskin bir koku kaplıyor

Ama utanacak durumda değilim

Hala dua ediyorum

Bu sefer bağıra bağıra



“ Eğer cin ve şeytanlardan bir korku ve dürtü sizi rahatsız ederse hemen Allah’a sığının. Çünkü O hakkıyla işitendir, her şeyi tam manasıyla bilendir.”

(Araf suresi Ayet : 200 Sayfa : 177)


Gözlerimi kapatmamın faydası yok

Gözümü kaparsam ses kuvvetlenecek,kulaklarım patlayacak

Hem belki kapamazsam...


Okuduğum dua bu sefer etkili değil

Göz camın önünden ayrılmıyor

Hiddet var içinde farkındayım

Kendisinden kaçmak için yaptıklarımı anlamıyor,anlam veremiyor

Ona göre teslim olmam lazım

Kendimi bırakmam lazım

Köpek gibi


Çağla gibi....


Çağlanın kokusunu duyuyorum burnumda

Banyodan yeni çıktığında bir koku olurdu üzerinde

Yüzlerce çiçeği karıştırsam gene de elde edemeyeceğim bir koku

İnsanı çıldırtan

Erkeği çıldırtan


Yavaşça sarılırdım beline arkasından

Islak saçlarının arasına sokardım yüzümü

Çiğ damlaları gibi yüzümü sarardı sular

Sadece benimle sevişmesini istediğim günler gelirdi aklıma


Eski erkek arkadaşıyla olduğu günler


Yüzüme neşeli bir ifade vererek oturduğumuz yerden onları uğurladığım günler


Bilirdim,o biçimsiz herif eve gittiklerinde fazla beklemeden yatağa atacak onu

Vücudunun her yanını öpecek,dokunarak kirletecek

Benim olması gereken kadınlığı o biçimsiz ağırlığın altında ezilecek

Belki zevk belki alışkanlıktan inleyecek altında

Nefret ederdim


Bu saçların arasında benim yüzüm olmalıydı


Oldu da


Ne zaman o adamın lafını açmaya kalkışsam yüzünü sallayıp oturdu salonda

Artık senin olmam yetmiyor mu diye usulca fısıldadı kulağıma


Cam bir kez daha sarsılıyor usuldan

Tek başına bu camı kıracak gücü yok

Biliyorum


Ama yalnız da değil

Onun da farkındayım


Topraktan sarı ışıklar fışkırıyor yukarı doğru


Onlar topraktan yaratılmış

Öğrendim


Üniversitede kahkahalarla birbirimize anlattığımız şeyler gerçek oluyor !



Tanrı gerçekten var ve bu kadar acımasız mı ?


Gözlerim ışıklardan kaçamıyor

Hepsi bir arada

Havada gezip duruyorlar

Bahçe ile aramda sadece bir cam parçası var

Her şeyin üzerinde yaratıklar için bir cam parçası !


Muska elimi acıtıyor

Güvenecek hiçbir şeyim yok


Sadece bekliyorum


Işıklar köpeğin etrafından dolaşıp camın önüne kadar geliyorlar

Hepsi çok kızgın

Fısıltılar kafamın içinde dönüp duruyor


Fısıltılar ve anılar



Kaç gündür bakışları donuk Çağla’nın

Yatakta arkasından sarılıp bedenimi bedenine yaslıyorum

Vücuduma tepki vermiyor

Okşamaya çalışıyorum,kaçmıyor ama ...

Keşke kaçsa

Kollarımın arasında bir cesetle yatıyorum sanki

Üstelik vücudundan ateş çıkan bir cesetle


Kıpırdadığı tek zaman banyoya koşturduğu zamanlar

Kusma sesi evin içinde yankılanıyor

Sanki içinden bir şey atmaya çalışıyor

Bir şeyleri atmaya çalışıyor


Ama o her neyse direniyor,yapışıyor vücuduna


Kaç gündür kusmaktan vücudu da tükendi

Lavabonun başında incecik bedenini sarsarak içini boşaltıyor

Sırtını sıvazlamaktan başka bir şey gelmiyor elimden ama elimi sürdüğüm zaman kızdırdığımı fark ediyorum. Ağzının kenarı kusmuk dolu kafasını çevirip bakıyor

Benim Çağlam değil bu. Bu başka bir şey. Gözleri donuk


Evden çıkamaz oldum

Her an kendisine bir şey yapacak korkusuyla işyerini dahi aksattım. Sonuçta kuru bir telefon geldi işyerinden. İlişiğim kesilmiş.

Umurumda değil


Evin içinde fısıltılar ve Çağlanın kusmasından başka bir şey duymuyorum artık


Ve bir sabah sesler teke düşüyor

Sadece fısıltılar var

Yataktan fırlayıp Çağlayı arıyorum. Evin içinde bağrışlarımla birlikte fısıltılarda çoğalıyor

Başım patlamak üzere


Yok

Evin içinde yok

Çılgın gibi salondan bahçeye açılan kapının önüne geliyorum.

Camın kilidi ile uğraşırken gözüm bahçedeki harekete takılıyor

Ellerim düşüyor

Çağla bahçede boylu boyunca uzanmış

Ve köpek !

Köpek Çağlanın boynundan ısırıklar koparıp duruyor

Ağzı burnu Çağlanın kanı ile dolmuş

Et parçalarının yırtılma sesini camın arkasından bile duyuyorum


Yapabildiğim tek şey ağır aksak hareketlerle camı açıp bahçe küreğini almak

Köpek geldiğimin farkında

Çağla’nın gözünü diliyle çıkarmaya çalışıyor

Göz yerinden tuhaf bir sesle çıkıp köpeğin dişlerinin arasında kayboluyor

Sıvı ağzından bir parça akıyor. Karnını doyurma derdinde

Bir yandan da gelmemi engellemeye çalışır gibi hırıltılar salıyor


Küreği başına vurmamla köpeğin cansız vücudu da Çağla’nın yanına yığılıveriyor

İki cansız beden ve elimde kürekle bahçede yapayalnızım

Bağırıyorum

Kafamdaki sesler gülüyor

Onlar için acının diğer duygulardan farkı yok



Hiçbir yere götüremem Çağlanın bedenini

Beraber ektiğimiz çiçeklerin dibine gömüyorum sevgilimi

Üstüm başım kan içinde

Köpek açıkta

Onu gömmeye mecalim yok

Yıkanıp kulaktan dolma bilgilerle abdest alıyorum

Ne işim var benim abdestle dinle !


Bekliyorum

Işıklar bahçenin içinde dans eder gibi dönüyorlar

Ve hiç beklemediğim bir anda hepsi birden cama çarpıyor

Camın diğer yanı yerden yukarı kadar gözle dolu. Her biri ateş gibi kaynıyor

Korkuyorum

Hepsi bana bakıyor

Yüzlerce binlerce göz


Yeryüzü kendine has bir sarsıntıya uğratıldığı, içindekileri dışarıya çıkarıp attığı ve insan, “Ona ne oluyor?” dediği zaman, İşte o gün, yer, kendi haberlerini anlatır. Çünkü Rabbin ona (öyle) vahyetmiştir. O gün insanlar amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden çıkacaklardır.(Zilzal suresi)




Okuduğum dua etkisini gösterir gibi oluyor. Gözler bir an geri çekiliyor. Camla aralarında bir boşluk yaratıyorlar.

Havada ağır bir koku var

Sanki gözler dalgalanıyor

Sanki bir şeye yol açmak için açılıyor

Sanki....


Çağlanın vücudu cama olanca ağırlığı ile çarpıyor

Çığlık çığlığa geriye kaçıyorum


Sevgilimin bedeni çektiği bütün eziyetle karşımda

Köpeğin yediği gözün içi toprakla dolmuş

Şakacı bir kurt yuva yaptığı yerin sallantısından rahatsız olarak yanağından aşağı kayıyor

Bağırtılarım evin içinde çınlıyor

Ne kalabiliyorum ne kaçabiliyorum


Çağla kanlı ellerini cama sürtüyor

Eskiden sevgiyle bedenimde gezinen eller şimdi çarpılmış biçimde


Gerçekten onlar da, sizin sandığınız gibi, Allah’ın hiç kimseyi öldükten sonra tekrar diriltmeyeceğini sanmışlardı.

(Cin suresi !)


Işıklı gözler Çağla’nın çevresini sarmış durumda

Cehennemden çıkan bir kadın gibi kendi vücudunu ateşle ovuyor. Köpeğin parçaladığı ağız bir şeyler söylemek istiyor ama...


Başka çaremin kalmadığının bilincindeyim

Titreyerek camı açıyorum

Çağla ve ışıklar geriye doğru kaçıyor

Gecenin sessizliğinde bahçeye adımlarımı atıyorum

Kaçmak bir çözüm değil artık



Çağla sarsak adımlarla bedenime yaklaşıyor

Elleri beceriksiz

Kanlı ağzı boynumda dolaşıyor

Bu kadar korkuda bile erkekliğimin uyandığını hissediyorum

Ama bu ışıkların istediği bir şey değil

Fısıltıları kızgınlığa dönüşüyor

Hızla boynumda dolaşmaya başlıyorlar


Artık dua etmemin de bir faydası yok

Dualar hep öncesi içinmiş

Tanrının gazabının geri dönüşü yok.



Kader denen şeyden kaçamam






ilkokula başladığım yıllarda çocuklar arasında anlatılan bir hikaye vardı. Bizler okuldan çıktıktan sonra geceleri cinler okul bahçesinde dans eder ve içine girdikleri bir gelini oynatırlarmış

Çocuk kafasıyla senelerce yer etti korku kafamda

Geceleri tesadüf okulun önünden geçerken kaçamak bakışlar atardım bahçeye

Hiçbir şey göremezdim ama emindim nedense onların beni gördüğüne



Yıllar sonra çocukluk korkusun değişik bir yolla da olsa paylaşmak istedim


Sonuna kadar okuyan herkese teşekkür ederim


Alpernatif

Zaman : Çocukluk

Hiç yorum yok: