Bir yazı dün,bir yazı bugün. İkisi de değişik yollarda. Dünü de okuyun anacığım :D)
Pencerenin arkasından bahçenin karanlığına bakıyorum
Şehrin dışındaki evlerin en kötü yanı bu
Çevrede köpek ulumasından başka ses,karanlıkta görmeyi istemediğimden öte bir şey yok
Ne bir sokaktan geçen insan,ne de komşunun sevimli yüzü
Yeni yapılanan her bölge gibi bizim aldığımız evinde etrafı hala inşaat halinde
Bahçe bile tam yapılamadı
Sağa sola serseri günlerimizde ektiğimiz çiçekler dışında hiçbir şey yok
Hiçbir şey !
Yalan söylüyorum
Çünkü bekliyorum
Bahçe hala karanlık
Ama o karanlığın içindeler
Fısıltılarını duymaya başladım bile
Perdeyi kapatıp kapatmama arasında gidip geliyorum
Neye yarar ki ?
Bahçeye açılan büyük cam kapının arkasına minderimi koyup oturuyorum
Elimde imama yazdırdığım muska var
Ufacık şey durduk yere bana güven veriyor
Daha sıkı sarılıyorum üçgen deri parçasına
Bu hallere nasıl geldim ben ?
Benim gibi okumuş,üniversite mezunu ve tanrı tanımaz geçinen bir adam
Tanrının kendini kabul ettirme yolları çok farklı
Kimine üzüntüyle
Kimine sevinçle
Kimine hastalıkla
Kimine mucizeyle
Bana ise korkuyla...
Fısıltılar yeniden başlıyor
Kapı kapalı olmasına rağmen camın arkasındalar,biliyorum
Camın arkasına geçmeme sebepleri ne bilmiyorum
Zaten artık çok geç
İş işten geçti
Her şey çığrından çıktı
Oysa ne ümitler vardı
Bu bahçede çocuğumuz koşacaktı
Bu bahçede köpeğimiz koşan çocuğun peşinden yuvarlanıp soytarılık yapacaktı
Bu bahçede köpeğimiz....
Köpeğin ölüsü bahçenin tam ortasında yatıyor
Dili hala dışarıda
İki gün önce kafasına kürekle vurduğum anda yığılıverdi
Ölürken gözlerinde o kaybettiği neşeyi gördüm
Sanki öldürdüğüm için minnet duygusu varmış gibi geldi
Benim kuruntularım...
Bahçedeki karanlıkta evden vuran azıcık ışıkta, dil pembe pembe parlıyor
Gözleri ısrarla kapanmadı.
O kadar indirmeye çalışmama rağmen sanki evin içini oradan gözetliyorlarmış gibi bir görüntüsü var
Yarın gidip yüzüne bir örtü atmam gerek
Yarını yakalayabilirsem
Bahçedeki çiçeklerin hafifçe yana eğildiğini hissediyorum
Halbuki ufacık bir rüzgar bile yok havada
Hiç görülmedik bir yaz sıcağı yaşıyor Ankara. Ne rüzgar,ne bir bulut
Ama işte çiçekler sağa doğru yatıyor karanlıkta. Sonra kalkıp tekrar aynı yöne yatıyor
Sanki secde eder gibiler
Görmekten çok hissediyorum
Muska avucumda ter içinde
Ellerim terli ama vücudum zangır zangır titriyor
Beni burada tutan tek şey ise merakım
Evet,
Merakım korkuma ağır basmış durumda
Fısıltılar beynimin içine doluşmuş vaziyette
Ne dediklerini anlamıyorum
Anlamıyorum ama ateşten bahsediyorlar,biliyorum
Kelimeleri anlamak şart değil,niyetlerini biliyorum
Alnımdan aşağı bir ter damlası süzülüp burnumun ucunda duruyor
Normalde gıdıklanıp silmem lazım ama kolumu kaldıracak gücüm yok
Titreme ile irkiliyorum.
Ensemden bir ürperti geçiyor
Bir temas var sanki
Ama olamaz,tek başımayken hiç evin içine girmediler
Fikir mi değiştirdiler ?
İnsanüstü bir güçle elimi kaldırıp enseme sürüyorum.
Hiçbir şey yok
Delirmek işten değil
Bekliyorum
Gözlerim hala karanlığın içinde
Kaç saattir böyle durduğumun farkında değilim
Bacaklarım uyuşmaya başladı,vücudum bu pozisyona isyan ediyor
Hafifçe dizlerimi sallıyorum uyuşukluğu gidermek için ...
Nafile
Vücudumu yana doğru döndürüp bedenimi esnetmeye çalışıyorum
Başım pencereden odanın içerisine doğru kayıyor.
Belimin çatırdamasını duyunca tekrar pencereye doğru dönüyorum
Camın diğer tarafından bana bakanla karşılaşıyorum
İlk tepkim kalkmaya çalışmak ama bacaklarımda derman yok
Kollarım kurşun gibi
Nefes alıp vermeyi bile unuttum nerdeyse
Meraklı bir göz camın diğer tarafında yüzüme bakıyor
Aramızda yarım metre ya var ya yok
Çığlık atmak istiyorum,ensemdeki ürperti harekete geçiyor
Boğazım sıkılıyor sanki
Göz üzerimde dolaşıyor
Ateş gibi yanıyor her tarafım
Ağzımı açıyorum
Dilim kurumuş,yapışmış
Konuşacak halim yok
Gene de hırıltı gibi ezberlediğim duayı söylemeye çalışıyorum
Ey cin ve insan topluluğu, size içinizden ayetlerimizi, hak ve doğru olanı anlatan ve şu korkunç Mahşer gününüzün geleceğini haber verip sizi korkutan Peygamberler gelmedi mi ?
(En'am suresi Ayet: 130 Sayfa: 145)
Dilim dolanıyor
Arapçasını söylememe imkan yok
Fısıltıyla söylemeye çalıştığım sözler etkisini gösterir gibi oluyor
Göz camdan yavaşça uzaklaşıyor
Ama bana bakmayı kesmiyor. Her dudak hareketimin farkında. En ufak yanlışımda başıma çöreklenecek
Gözle birlikte sarı bir ışık huzmesi bahçenin ortasında doğru gidiyor
Tam köpeğin üzerinde şimdi
Köpeğin ölü gözlerinden ışığın yansımasını görebiliyorum
Fısıltılar hala kulaklarımda
Çok şiddetlendi
Köpeğin kuyruğumu oynadı ne ?
Değil
Ölüler hareket etmez,yanılıyorum
Göz yanılması
Mühendis adamsın sen,inanma böyle şeylere
Sarı ışıklı göz , köpeğin tüylerinin arasına giriyor. Bir an için bahçe eski karanlığına kavuşuyor
Bir an
Tüyler içten ışıldamaya başlıyor
Sarı ışık tekrar hayvanın bedeninden çıkıyor
Sanki bu sefer daha parlak,daha güçlü
Ölüden güçleniyor gibi
Bu sefer kuyruğun oynadığını kesinlikle görüyorum,yanılmadım
Sarı ışık eskisinden daha parlak,daha kuvvetli bir anda önümdeki cama vuruyor
Havanın yoğunlaşıp cama vurması gibi bir şey
Anlatamam
Ama bedenim anlıyor
İdrar torbam bu kadar korkuyu kaldırabilecek kadar kuvvetli değil
Ortalığı keskin bir koku kaplıyor
Ama utanacak durumda değilim
Hala dua ediyorum
Bu sefer bağıra bağıra
“ Eğer cin ve şeytanlardan bir korku ve dürtü sizi rahatsız ederse hemen Allah’a sığının. Çünkü O hakkıyla işitendir, her şeyi tam manasıyla bilendir.”
(Araf suresi Ayet : 200 Sayfa : 177)
Gözlerimi kapatmamın faydası yok
Gözümü kaparsam ses kuvvetlenecek,kulaklarım patlayacak
Hem belki kapamazsam...
Okuduğum dua bu sefer etkili değil
Göz camın önünden ayrılmıyor
Hiddet var içinde farkındayım
Kendisinden kaçmak için yaptıklarımı anlamıyor,anlam veremiyor
Ona göre teslim olmam lazım
Kendimi bırakmam lazım
Köpek gibi
Çağla gibi....
Çağlanın kokusunu duyuyorum burnumda
Banyodan yeni çıktığında bir koku olurdu üzerinde
Yüzlerce çiçeği karıştırsam gene de elde edemeyeceğim bir koku
İnsanı çıldırtan
Erkeği çıldırtan
Yavaşça sarılırdım beline arkasından
Islak saçlarının arasına sokardım yüzümü
Çiğ damlaları gibi yüzümü sarardı sular
Sadece benimle sevişmesini istediğim günler gelirdi aklıma
Eski erkek arkadaşıyla olduğu günler
Yüzüme neşeli bir ifade vererek oturduğumuz yerden onları uğurladığım günler
Bilirdim,o biçimsiz herif eve gittiklerinde fazla beklemeden yatağa atacak onu
Vücudunun her yanını öpecek,dokunarak kirletecek
Benim olması gereken kadınlığı o biçimsiz ağırlığın altında ezilecek
Belki zevk belki alışkanlıktan inleyecek altında
Nefret ederdim
Bu saçların arasında benim yüzüm olmalıydı
Oldu da
Ne zaman o adamın lafını açmaya kalkışsam yüzünü sallayıp oturdu salonda
Artık senin olmam yetmiyor mu diye usulca fısıldadı kulağıma
Cam bir kez daha sarsılıyor usuldan
Tek başına bu camı kıracak gücü yok
Biliyorum
Ama yalnız da değil
Onun da farkındayım
Topraktan sarı ışıklar fışkırıyor yukarı doğru
Onlar topraktan yaratılmış
Öğrendim
Üniversitede kahkahalarla birbirimize anlattığımız şeyler gerçek oluyor !
Tanrı gerçekten var ve bu kadar acımasız mı ?
Gözlerim ışıklardan kaçamıyor
Hepsi bir arada
Havada gezip duruyorlar
Bahçe ile aramda sadece bir cam parçası var
Her şeyin üzerinde yaratıklar için bir cam parçası !
Muska elimi acıtıyor
Güvenecek hiçbir şeyim yok
Sadece bekliyorum
Işıklar köpeğin etrafından dolaşıp camın önüne kadar geliyorlar
Hepsi çok kızgın
Fısıltılar kafamın içinde dönüp duruyor
Fısıltılar ve anılar
Kaç gündür bakışları donuk Çağla’nın
Yatakta arkasından sarılıp bedenimi bedenine yaslıyorum
Vücuduma tepki vermiyor
Okşamaya çalışıyorum,kaçmıyor ama ...
Keşke kaçsa
Kollarımın arasında bir cesetle yatıyorum sanki
Üstelik vücudundan ateş çıkan bir cesetle
Kıpırdadığı tek zaman banyoya koşturduğu zamanlar
Kusma sesi evin içinde yankılanıyor
Sanki içinden bir şey atmaya çalışıyor
Bir şeyleri atmaya çalışıyor
Ama o her neyse direniyor,yapışıyor vücuduna
Kaç gündür kusmaktan vücudu da tükendi
Lavabonun başında incecik bedenini sarsarak içini boşaltıyor
Sırtını sıvazlamaktan başka bir şey gelmiyor elimden ama elimi sürdüğüm zaman kızdırdığımı fark ediyorum. Ağzının kenarı kusmuk dolu kafasını çevirip bakıyor
Benim Çağlam değil bu. Bu başka bir şey. Gözleri donuk
Evden çıkamaz oldum
Her an kendisine bir şey yapacak korkusuyla işyerini dahi aksattım. Sonuçta kuru bir telefon geldi işyerinden. İlişiğim kesilmiş.
Umurumda değil
Evin içinde fısıltılar ve Çağlanın kusmasından başka bir şey duymuyorum artık
Ve bir sabah sesler teke düşüyor
Sadece fısıltılar var
Yataktan fırlayıp Çağlayı arıyorum. Evin içinde bağrışlarımla birlikte fısıltılarda çoğalıyor
Başım patlamak üzere
Yok
Evin içinde yok
Çılgın gibi salondan bahçeye açılan kapının önüne geliyorum.
Camın kilidi ile uğraşırken gözüm bahçedeki harekete takılıyor
Ellerim düşüyor
Çağla bahçede boylu boyunca uzanmış
Ve köpek !
Köpek Çağlanın boynundan ısırıklar koparıp duruyor
Ağzı burnu Çağlanın kanı ile dolmuş
Et parçalarının yırtılma sesini camın arkasından bile duyuyorum
Yapabildiğim tek şey ağır aksak hareketlerle camı açıp bahçe küreğini almak
Köpek geldiğimin farkında
Çağla’nın gözünü diliyle çıkarmaya çalışıyor
Göz yerinden tuhaf bir sesle çıkıp köpeğin dişlerinin arasında kayboluyor
Sıvı ağzından bir parça akıyor. Karnını doyurma derdinde
Bir yandan da gelmemi engellemeye çalışır gibi hırıltılar salıyor
Küreği başına vurmamla köpeğin cansız vücudu da Çağla’nın yanına yığılıveriyor
İki cansız beden ve elimde kürekle bahçede yapayalnızım
Bağırıyorum
Kafamdaki sesler gülüyor
Onlar için acının diğer duygulardan farkı yok
Hiçbir yere götüremem Çağlanın bedenini
Beraber ektiğimiz çiçeklerin dibine gömüyorum sevgilimi
Üstüm başım kan içinde
Köpek açıkta
Onu gömmeye mecalim yok
Yıkanıp kulaktan dolma bilgilerle abdest alıyorum
Ne işim var benim abdestle dinle !
Bekliyorum
Işıklar bahçenin içinde dans eder gibi dönüyorlar
Ve hiç beklemediğim bir anda hepsi birden cama çarpıyor
Camın diğer yanı yerden yukarı kadar gözle dolu. Her biri ateş gibi kaynıyor
Korkuyorum
Hepsi bana bakıyor
Yüzlerce binlerce göz
Yeryüzü kendine has bir sarsıntıya uğratıldığı, içindekileri dışarıya çıkarıp attığı ve insan, “Ona ne oluyor?” dediği zaman, İşte o gün, yer, kendi haberlerini anlatır. Çünkü Rabbin ona (öyle) vahyetmiştir. O gün insanlar amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden çıkacaklardır.(Zilzal suresi)
Okuduğum dua etkisini gösterir gibi oluyor. Gözler bir an geri çekiliyor. Camla aralarında bir boşluk yaratıyorlar.
Havada ağır bir koku var
Sanki gözler dalgalanıyor
Sanki bir şeye yol açmak için açılıyor
Sanki....
Çağlanın vücudu cama olanca ağırlığı ile çarpıyor
Çığlık çığlığa geriye kaçıyorum
Sevgilimin bedeni çektiği bütün eziyetle karşımda
Köpeğin yediği gözün içi toprakla dolmuş
Şakacı bir kurt yuva yaptığı yerin sallantısından rahatsız olarak yanağından aşağı kayıyor
Bağırtılarım evin içinde çınlıyor
Ne kalabiliyorum ne kaçabiliyorum
Çağla kanlı ellerini cama sürtüyor
Eskiden sevgiyle bedenimde gezinen eller şimdi çarpılmış biçimde
Gerçekten onlar da, sizin sandığınız gibi, Allah’ın hiç kimseyi öldükten sonra tekrar diriltmeyeceğini sanmışlardı.
(Cin suresi !)
Işıklı gözler Çağla’nın çevresini sarmış durumda
Cehennemden çıkan bir kadın gibi kendi vücudunu ateşle ovuyor. Köpeğin parçaladığı ağız bir şeyler söylemek istiyor ama...
Başka çaremin kalmadığının bilincindeyim
Titreyerek camı açıyorum
Çağla ve ışıklar geriye doğru kaçıyor
Gecenin sessizliğinde bahçeye adımlarımı atıyorum
Kaçmak bir çözüm değil artık
Çağla sarsak adımlarla bedenime yaklaşıyor
Elleri beceriksiz
Kanlı ağzı boynumda dolaşıyor
Bu kadar korkuda bile erkekliğimin uyandığını hissediyorum
Ama bu ışıkların istediği bir şey değil
Fısıltıları kızgınlığa dönüşüyor
Hızla boynumda dolaşmaya başlıyorlar
Artık dua etmemin de bir faydası yok
Dualar hep öncesi içinmiş
Tanrının gazabının geri dönüşü yok.
Kader denen şeyden kaçamam
ilkokula başladığım yıllarda çocuklar arasında anlatılan bir hikaye vardı. Bizler okuldan çıktıktan sonra geceleri cinler okul bahçesinde dans eder ve içine girdikleri bir gelini oynatırlarmış
Çocuk kafasıyla senelerce yer etti korku kafamda
Geceleri tesadüf okulun önünden geçerken kaçamak bakışlar atardım bahçeye
Hiçbir şey göremezdim ama emindim nedense onların beni gördüğüne
Yıllar sonra çocukluk korkusun değişik bir yolla da olsa paylaşmak istedim
Sonuna kadar okuyan herkese teşekkür ederim
Alpernatif
Zaman : Çocukluk
28 Ekim 2008 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder