2 Kasım 2008 Pazar

Ordan Oraya,Nerden Amcama

 

Saygı Öztürk'ün bu sefer haddinden fazla yağ kokan kitabını okurkeeeen...

Amcamın ismi takıldı gözüme

Papanın ismine sağda solda rastlamaya alışkınım

Ok

De amcayı görünce aptallaştım

Öyle çok medyatik olmayı seven bir tipleme değil

 

Hayırdır diye baktım

Duygusal babında bir kaç kelam etmiş

Sn. Öztürk de kitabın aralarında bir yerlere sığdırmış

 

Sert,acımasız olarak tanımlanan bir kişinin aslında duygusal olduğunu göstermeye çalışmış

 

Bu sefer kafam gerilere gitti

Aile sırlarına

Amca dışarıdan disiplinli,çalışkan,başarılı ve hepsinden öte sert bir kişilik olarak bilinen bir tipleme..

Ancaaaaak

80 li yılların başlarında her yer karışıkken

Her yer olduğu gibi benim kafa da karışıkken,

Ve (o dönemde) her kafası karışık Türk çocuğunun yaptığı gibi öğrenmek istediği şeyleri sadece evdeki teorik kitaplarda bulmaya çalışırkeeen...

Bir de baktım ince bir defter

Matbaada ciltlenmiş,üzerinede ümit bahçem yazılmış

Köşede de küçücük amcamın ismi var

 

Koştur koştur o ara evdeki tek büyük , valideye gidildi bu ne diye

 

Valide konudan pek memnun görünmedi

 

Amcamın gençlik yıllarında yazdığı şiirlerden oluşan bir deftermiş

Kötü bir daktilo ile temize çekilmiş

Ciltlettirilmiş

Ve evlendikten sonra yengemin eline geçmesin diye de bizim eve teslim edilmiş

Gizlenilmekte haklı

İçinde amcamın o zamanlar aşık olduğu (çoğu şiir bir bayana) hanımlar için yazılmış aşk şiirleri var

 

Enteresan bir vaziyetti

Genelde üstü başı silah dolu (mafya felan değil,yanlış anlaşılmasın,dönem yüzünden gereklilik) ,çevresine emirler yağdırırken görmeye alışkın olduğunuz birinin bir dönemler aşk şiirleri yazdığını öğrenmek

 

(Birinci tartışma konusu

Demek ki herkesin içinde duygusallık var

Demek ki en sert dediğiniz erkekler dahi söz konusu bir kadın olunca kırık kalpli olabiliyor)

 

(Ya da bizim sülalenin erkeklerine has bir durum bilemeyeceğim)

 

Neyse

Kitapta ismini görünce gene amcamın defteri geldi aklıma

Çıkardım,tekrar karıştırdım

Nerden baksanız 40 senelik bir anı defteri

Bir an aklıma götürüp defteri gerçek sahibine teslim etmek geldi

Ama yengeyi tanımaktayım ki,değil 40 sene,140 sene bile dinlemeyip işi boşanmaya kadar götürür valla

(Bu arada ikinci tartışma konusu

eski defterler suç unsuru sayılmalı mı ?)

 

Velhasıl ailedeki erkeklerin cool görünüleri altında yatan duygusallık , sülalenin başına senelerdir iş açmakta ki olur,bu kadar olur

 

Defterin en başında ufacık bir not var

"Ümit bahçemin güllerinı lütfen koparmayınız. O güllerin her tanesi benim içimde açılan bir yaranın sembolüdür. Onlar çok kıymetli güllerdir. Sakın kendilerine sormayınız.

KIYMETLİ ŞEYLER KENDİ KIYMETLERİNİ BİLMEZLER."

 

Bu son satır da dün blogculardan birisi ile yaptığım bir konuşmaya gönderdi beni.

Başlıkta dedik ya ordan oraya diye

İsim vermeden,herkese

 

Kendi kıymetinizi bilin lütfen

BAŞKALARI ZATEN BİLMEYECEKTİR SİZİN KIYMETİNİZİ

 

Yazıyı defterden alınma bir şiirle tamamlayayım istedim

Karmaşık bir ruh hali ile yazılmış olsa da

Çok fazla edebi değer taşımasa da

Amcam o benim

İnsan gibi insan

 

Dün kızılay'da ışıklar yanıyordu

Kırmızı,mavi ışıklar

Dün Kızılay'da bir gönül daha yandı

Kırmızı kırmızı

Kırmızı yanınca durursun ceylanım

Durdu da

Dün Kızılay'da yeşil gözlere baktım

Sıcak eller tuttum

Heyecanlandım

Ne olurdu gözlerime öylesine hoş

Öylesine gizli bakmasaydın

Şimdi ne ben seni düşünürdüm

Ne de Kızılay'ın o akşamını

Bugün seni unutmaya çalışıyorum

UNUTAMIYORUM

Ama...

Yarın unutmaya çalışacağım

UNUTACAĞIM

 

A.E. (Baş harfler yanıltmasın. Amcamın ismi)

 

 

Hepimiz maskelerimizin altında başka insanlarız değil mi ?

(Bu bendendi. Üçüncü tartışma konusu)

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Cevap veriyorum:

1) Herkesin içinde duygusallık var. Size özel bir durum değil bence.

2) Bence eski defterler suç unsuru olmamalı. Zamanaşımı onlarda da uygulanabilmeli. Fakat bunun kararı erkek ve kadının güç dengesi ile alakalı. Mesela bizim adamınkiler(papa) hala evde.

3) Evet, hepimiz maskelerimizin altında farklı insanlarız. Ama sanırım maske değil de, sakladığımız yanlarımız var desek daha doğru olabilir.

Adsız dedi ki...

En sert adamların bile içinde duygusallığın kırıntılarını bulabiliriz diye düşünüyorum.
Ha ama duygusallık derken bu illa aşk demek değil...
Bir kadına duyulan aşka,sevgiye son derece gereksiz,duygusal saçmalık olarak bakabilen bir adam,yolda ağlayan çocuğu gördüğünde durup onun yanağını okşayabilmekte...misal:)
Eski defterler suç unsuru sayılmalı mı? demişsin ya,suç unsuru sayılabilir diye yıılardır bir arkadaşın dolabında saklı benim defterler:D
Kıymetli şeyler kendi kıymetlerini bilmezler...öyle,hakikaten öyle:(
Maskeye gelince,benim maskem de çok güzel ama yahu,yalan mı:D
Maskem altında başka bir insan değilim de,yaraları mı saklıyorum desem,gerçekleri mi,kendini kandırmak mı...ortaya karışık işte...

delikizinturkusu.blogcu.com

Adsız dedi ki...

niye bilmem, yumru gibi oturdu boğazıma bu yazı..
ağır geldi birden bire..

"KIYMETLİ ŞEYLER KENDİ KIYMETLERİNİ BİLMEZLER"

"BAŞKALARI ZATEN BİLMEYECEKTİR SİZİN KIYMETİNİZİ"

lunaparktaki aynalar vardır hani..
insanı şekilden şekile sokar..
kimisi seni olduğundan daha büyük,
kimisi ise olduğundan daha küçük gösterir..
insanlar da böyle işte..
kimimiz kendimizi olduğumuzdan daha fazla,
kimimiz ise olduğumuzdan daha az görüyoruz işte..
şanslı olanlarımızsa, dümdüz görebiliyorlar..

ama seven gözlerle bakarsan,
sevdiğin daha bir güzel gözükür gözüne..
kendine biçtiğinden daha kıymetlidir senin gözünde..
ve seven ister ki, sevilen en az ona verdiği kadar kıymet versin kendisine..

işlenmemiş bir elmas..
aslında daha kıymetli olsa da,
çok zarif bir hanımın kuğu gibi boynundaki elmasa imrenir mesela..

işte, kıymet de öyle birşey değil mi?
yalnızken bir anlamı olmayan..

bilmem ki Natifcan..
zor yerden soruyorsun :)

ha bir de şu maskeler konusu...
maskeler koruyor belki de bizi..
mimiklerimizi saklıyor..
gülüşleri, kıskanç bakışları,
küçümsemeleri, çatık kaşları..
ama daha da önemlisi,
onun altında gizli gizli akıtabiliyoruz gözyaşlarımızı..

bu arada..
eski defterler suç unsuru sayılmalı mı?
burada zerrin özer'in bir şarkısını hatırlamalı:
"Sevmek günahsa eğer günahın benim olsun"

offf..
fena oldum ben akşam akşam...
gidip bir iki kadeh bişiler içeyim bari :)

hamiş: kendi bloguma yazmadığımdan burayı işgal ettim.. kusura bakmiyceksiniz artık ;)

bitti dedi ki...

benim içimde duygusallık yok
uysallık desen zerre kadar yok
mevcudiyetimde lıklı hiçbişey yok:p
(duygusallığını saklamaya çalışırken kendi değerinin farkında olmadan kendini saklayan insan modeli:P)
işte şu parantez var ya konuyu kısaca özetleyip konunun vehametini benliğinin tüm zerresine kadar taşıdığını itiraf eden bir itrafçının:p hazin öyküsünün hiç sonu olmayacak olan başlangıcının ilk ve son uzun ve kısa kimi zaman çilekeş kimi zaman mağrur paragrafının kırıntılarının yere düşüş anında çıkardığı sesten karıncaların taşıdığı kırıntıların oluşturduğu besleyip büyüttüğü karınca yuvalarından bile daha derin daha kuytu daha yoğun ve bi okadar da yeryüzündedir.



****valla ne yazdım ben de bilmiorum=)
şimdi okuyacam
evettttt şimdii
saçmalama kapasitemizi ölçüoruz

Adsız dedi ki...

self esteem..
öz saygı derdim.