30 Kasım 2008 Pazar

Çakma Solun Buzsuz Rakısı

(isteyen bassın playe)


- Marksist devrim teorisi hem determinist hem de volantiristir. Bu ikili yön diyalektik bir bütün oluşturmaktadır !
Ouuuvv
Kafam zaten içkiden bulanmış. Rakı içmekten nevrim dönmüş. Üstüne devrim teorisi !
Siz siz olun devrim teorisini meze olarak kullanmayın
Oturduğum masaya bakıyorum
Çevrem sakallı erkekler ve gözlüklü kızlarla dolu
Nedense o dönem (86-87) bütün sol erkekler sakallı,bütün sol bayanlar gözlüklü olmak zorunda
Ha bir de mevsimine göre sol bayanlara şal desenli etek ya da kalın kadife pantolon şart
Mevsimsel sol !
Amca hızını alamadı anlatıyor da anlatıyor
- Devrimin olabilmesi için maddi bir temelin varlığı şarttır. Üretici güçler hede hödö ....
Üüüüfff
Masa başı solcularından nefret ettiğim kadar kimseden etmedim
Her şey teoride
Bir halt yemeye cesaret olmadığı gibi,kullanılan kelimeler kafa bulandırmaya yönelik
Lan eziliyoruz,kurtuluş yolunu bulalım de , çık işin içinden !
Yok illa ki beyin bulanması yaşatacak

Rakının dibinde kalan son yudumu mideye göndermek için kadehi kaldırıyorum,üzerimde laf patlıyor
- Di mi Alper kardeş ?
Hah
Bütün kadınlar bacı,bütün erkekler kardeş,topumuz yoldaş !
Direk isim söyle lan işte,ne geveleyip sıfatlar sokuyorsun !
- Evet birader !
- Birader mi ?
????
Taş vardı,baltayı mı vurduk ne ettik ?
- Birader,brother dan gelen bir kelime. Amerikan emperyaliziminin özentiliği !
- Ne alakası var ?
- Hiç yakışmadı ağzına Alper kardeş !
Hey allaam. İtiraz edicem,masadaki çakma solcuların kafa benden yana dönük. Hiç bulaşılacak ortam değil !
Masadaki gözlüklü dişi kadrosunun büyüklerinden bir tanesi (ki evine gittiğim ev sahibi kızın ablası, ki evet,başımı belaya sokmam gene kız meselesinden) havayı dağıtmak için ortaya laf atıyor
- Müzik koyalım da biraz ses olsun Alper kardeşim. Bak orada kasetler var. Zevkine göre koy bir şeyler
- Gillespie var mı ?
- Kim ?
- Öh.. Ne var ?
- Ecnebi grup olarak inti illimani var. Ezilen halkların sesini duyuran grup. Ama Türk istersen ki isteyeceğini tahmin ediyorum,Ahmet Kaya var !
Ahmet Kaya’mı ? Len hapse girip solcuyum diye dışarı çıkan,milletin eserlerinin sağını solunu (özellikle solunu) değiştirip çalan adamdan memlekete ne hayır gelir !
Diyemiyorum tabi. Mel mel kasetlerden birini alıp koyuyorum teybe
Gün yüzü görmemiş bir ses odayı dolduruyor
Atilla İlhan’ın şiirinden yapılma bir “an gelir”in nağmeleri dolanıyor ortalıkta
Herkesin kafa düşüyor bir anda
Kadehler daha iyi bir gelecek için kalkıyor
- İçelim yoldaşlar
- Görecek günler var daha !
- Tek yol devrim !
- Peynir var mı ?
Herkesin kafa gene benim üzerimde !
Ne var ?
Bu zımbırtı mezesiz bir yere kadar işte ! Yanına azıcık peynir olsa ?
- Bak Alper kardeş. Burası devrimci evi ! Peynir bitti. Yoğurt var. Yoğurt solcu bireyin rakıya mezesidir. Ucuzdur,halktandır. Lümpen değildir !
- Hay ben böyle proleteryaya !
- Efendim kardeş ?
Tabi ki yok bir şey !
Mel gibson mel gibson sandalyeye geri dönüyorum
V.... sandalyeye oturunca sarılıyor usuldan
Ben de yan gözle bakıyorum. Hafiften tombul,renkli gözlü felan bir kızcağız !
Ulan başımı derde soktuğuma değer mi ?
Hayır durduk yere devrim şehidi olucam, o olucak !
Kime ne izah ederim
Mahkemede herkes doktrin moktrin bir şeyler anlatıp savunma yaparken,benim hakime anlatacağım mazerete bak !
- Hakim bey,şu hatun için devrim yapmaya kalkıştım. Evrim kısmında takıldım !
- Ben sana müebbet vereyim de içeride biraz daha düşün çucuğum !
Kurulu düzeni yıkmaya kalkışmam için biraz fazla kilolu gözüküyor bir an
Hani şöyle çıtı pıtı falan olsa,karart gözünü,dal alemlere ama...
Tombul kadın için devrim yapılır mı ya ?
- Öf ülen !
- Ne oldu Alper kardeş ?
Dertlenip öflenmeyi fazla kaçırıyorum. Acil dönüş...
- Halkımızın ezikliği içime battı bira... öh. Bira var mı ?
- Bira lümpen içkisidir. Dolapta boğma rakı var. Onu getir masaya sana zahmet !
Ha bi de garson muamelesi
Fırsattır deyip kalkıyorum masadan. Arkadan sağlam sloganlar geliyor,asıp kesmeyle ilgili.
Evin her tarafında afişler var “555 K” diye
(Şimdi söylesem polis imdat gelir akla da, öyle değil işte :D)
Rakıyı alırken tombul devrimcim yanımda bitiyor
- Sıkıldın sen !
- Yooo,sıkılmadım !
- O zaman polis basar diye korkuyorsun !
Eh be gülüm, hele ki polis basar diye hiç korkum yok da nasıl anlatmalı ki ?
- Ya,onların hepsi iyi çocuklar Alper. Bir şeyleri değiştirmek istiyorlar
- Kardeş,bacı diyerek mi ?
- Evet. Valla hepimiz dünya ahiret bacısıyız onun
- Valla dünya da benim de bacımsınız. Ahireti bilmem. Ehi ehi !
Suratta bozukluk var ama içki kafayı dağıtıyor. Koluma girip salona geri götürüyor.
Ben yokken kaset değişmiş. Grup Baran’ın solisti (hakikaten güzel bir sesle) inceden söyleniyor
“72 yazında yavrum,üç günde dağılıp giden,kuş sürülerinin”
Sonrası kaset yalnız bırakılmıyor
Hep bir ağızdan “kanatlarında kaldı bahaaaaar”
Yuh
Bu ne koro,bu ne ses ?

Gözlüklülerden birisi elindeki rakı kadehini kaldırıyor
- Babam işçi emeklisi. Kazandığı para ile beni okutuyor. Yüzünü kara çıkaramam
- Yaşa,nur ol
- Benim babam da emekli öğretmen. Devrim olacak,o güzel günler görecek
- Heyoooooo
- Ben çiftçi çocuğuyum yoldaşlar. Babamın toprağa döktüğü alın teri ile büyüyor bu yedikleriniz,içtikleriniz
- Rakı mı ?
- Efendim Alper kardeş ?
- Heyoooo. Yaşa nur ol
- Senin baba ne iş yapar Alper kardeş ?
Öhhh
Bu olmadı lan !
Hayır olmayan soru değil. Onu engellemenin imkanı yok da,cevabı veren ben içkili olunca,doğru cevap verme gibi bir misyon var üzerimde
- Benim papa.........
Budur
Masada esen rüzgardan başka ses duyulmuyor
Bağıra çağıra konuşan sakallının sakalından bir damla rakı yere süzülüyor,görüyorum
Sevdicek bir parça yanımdan uzaklaşıp ablasına sarılıyor
Abla da tedirgin ama..
Rakı kadehini alıp kaldırıyorum
- Heyoooo !
Lan benden başka masada kadeh kaldıran yok
Bomba düşmüş gibi !
Abla hafiften yelteniyor
- Burada olanlar burada kalacak değil mi Alper ?
Kardeşe ne oldu ?
Hani yoldaştık,bacıydık felan ?
Masanın bir köşesinde Odtü de düzenleyecekleri yürüyüşün planları vardı. Apar topar onlar ortadan kaldırılıyor
Kimse nasıl davranacağının farkında değil
Eh be çakma solcularım !
Kolay mı lan devrim yapmak !
Kafadan sallarken üç kelimeden tırsıp oturmak ?
Ne oldu doktrin ?
- Rakı için buz var mıydı ?
- Olmaz mı Alpercim ?
Heh
Alpercim :D
Solun çakması buzsuz olmuyor be ?

28 Kasım 2008 Cuma

Vana - Tıpa Evliliği

İki haftadır hastayım
Tanıdıkların doktora git demesine rağmen,klasik Türk insanı olarak hiç bir doktorun beni iyi edemeyeceğini düşünüp (bkz. Beni Türk doktorlarına emanet ediniz diyen Atatürk’ün vefatı) ısrar kıyamet kendi kendime ilaçlar alıyorum.
(Ataletim kızma, espri yaptım :D)

En son salı günü vücut dayanamadı ve kendini evde bırakmaya karar verince işyerinden iki gün izin alıp,serildim eve

Acaip bir şey hasta olunca eve çıkmak
Eve gelene kadar süründüren ateş,eve girince geçiyor
Herhalde öğrencilikten kalma psikoloji

Girdim eve
Soyundum,dökündüm,yattım
?????
Yok
Olmuyor
Benim gibi bir adam için kıpırtısız yatmak eziyet
Ne yapayım
Ne yapayım ?

Apartman kalorifer tesisatındaki bozukluk yüzünden evdeki peteklerde hava var
Dedim “ dur ulan,ben şunların havasını bir alayım”

Kendi kendime “ dur ulan” demişim
Dursana !

Yok,iş açıcam başıma

Salon peteği
Çevir vanayı
Hoooooop
Fısssssss
Kapat vanayı

Mutfak peteği
Çevir vanayı
Hoooooop
Fısssssss
Kapat vanayı

Banyo peteği
Çevir vanayı
Hooooop
Fısss
Kapat vanayı

Kapat vanayı ?

Kapansana lan vana !

Evde oturanlara birinci ders
Kapanmayan vana kapanmazmış
Kapanmadığı gibi patlarmış da

Petek patladı
Banyoda manasız bir şelale oluştu
Tavana kadar gayet sempatik çıkan siyah kalorifer suyu,tavandan hiç de romantik olmayan bir yağışla banyonun içine akmaya başladı
Gene Kelly değilim ki,al eline şemsiyeyi başla dansa !
İşin kötüsü,banyonun batmasını da geçtim,ateşli bir halde tepemden aşağı su yemekteyim

Tıpayı banyoda manasızca oluşan havuzun içinde bulup yerine oturtmaya çalışıyorum
Yok
Tıpa bağımsızlığını ilan etmiş vaziyette
Tekrar vana – tıpa birlikteliğine dönmek istemiyor

Vana da kocasından kurtulmuş kadın gibi
Belli bir süre içinde erkek istemiyor

Lan manyaklar
Sizin boşanma isteminiz benim sonum olacak !

Bir kuvvet bastırdım,
Çeviremeden tıpa yeniden fırlayp havuzun içine

Ha bi yandan güzelliği de var,
Banyo para harcamadan fin hamamı şekline büründü ama bende gereksiz bir fok balığı çırpıntısı içindeyim !

Uğraş didin tıpayı oturttum şelalenin içine

De

Geride fin hamamlığından efendi banyoluğuna geçmeyi bekleyen bir banyo kaldı

Aldım elime yılın buluşu vileda ve bezleri
Başladım hayalimdeki banyoyu yeniden yapmaya
Bir-bir buçuk saat sonra banyo bitti ama ben de bittim
İlaç içip düştüm yatağa

İkinci gün

Sabah insan kendini iyi hissediyor hakikaten
Kıpır kıpır dolanıyorum evde
Dün patlayan banyo peteği gene hava yapmış ama,
Dün büyük yemin ettim kendi kendime
(top olayım dedim)
Dokunmayacağım vana-tıpa ilişkisine
Ne kadar rızası olmasa da vananın,tıpa onun ömrü billah erkeği
Tesisatçı Aydın ustanın izdivaçını bozamam ben

Dolanırken evin içinde
Aha
Macera !
Bir küçük sepet , ütülük malzeme
Yapar mıyım ?
Yaparım tabi len !
Hem yaparım,hem film seyrederim
Nedir ki ütü dediğin ?

Bu neymiş ?
Havlu
E bu kolay
Ahanda şöyle basıncaaa,lök diye ütülendi namussuz

Bu ne ?
Hanımın tuhaf giysisi
Kolunun biri düzgün,diğeri böyle yandan öne doğruuuu....
Anam,anam
Kıvrıldı,ütü izi oldu
Dur üzerine buhar fışkırtayım
?????
Çıkmıyor
Delikleri mi tıkalı ?
Anam anam
Yüzüm gidiyordu !
Len manyak elbise ?
Ordan girmeli burdan dolanmalı elbise mi olur
Katla elbiseyi , at sepetin içine
Kendi ütülesin

Ne var ?
Böyle garip elbise almayı biliyor ama

Şu ne ?
Hah , tişört
Bu tişörtü düz
Ser şöyle tahtaya
Bas ütüyü üzerine
Amanııııın
Üzerinde kedicik resmi
Aman da pisi pisi !
Nası sevimli bir baskı
Aman da ama.....
Laaaan ?

Ütü resme yapıştı ?
Heneee !
Ütünün altı boya oldu,kedicik boyut değiştirdi !

Len bu ütünün altındaki boyanın kenarından tutup şöööle...
Aaaah
Parmağım
Parmağım
Hay ben senin gibi .....
Su,su,musluk
Şorrrrr
Ohhhh
Parmak serinlerkene....
???????
Ütü ?
Ya masada unuttuysam ?
Koştur geriye
Ohhhhhhh,dik koymuşum

Da

Küçük sepet ütü faslı,içeride haince gizlenmiş yeni elbiselerin ortaya çıkmasıyla 4 saatlik işkenceye dönüştü
Ben de gene ateş tavan yaptı

Ama yok
Kararımı verdim

Akşam hanımdan izin istedim
Evde birikmiş izinlerim var
Evden iki gün izin alıp işe geldim

Biraz dinleneceğim !

26 Kasım 2008 Çarşamba

Babam Şiraze Aldı

(Play düğmesine basmaya üşenmeyin)

Hikayeden mana çıkarmaya çalışmayın
Tamamen alkol dolu bir vücutla yaşandı
Haliyle anlamsız oldu


Uzun
Çoooook uzun zaman önceeee



Uuuuuuuufffff

Öyle bir ortam var ki
Grup toplantısı
Baş adamlar köşeyi tutmuş
Alper (ben değil),yanında Murat,onun yanında Tolga,sonra bıradır,sevdiceği ve kıvırcık bir hanım

7 tepeli şehirden gelen misafirim ve Ankaradaki arkadaşımızla üç kişi giriyoruz içeri
Bende de var dingillik
Sen misafiri içmeye götüreceğine,al ev toplantısına götür
İçkiler bitime gelmiş ki saat daha gecenin 11 i

Biz girince bir ilgi bir iltifat
Öyle ya
Büyük şeerden misafir var
Hemen sandalye bulunuyor
Bir tabak (ki masanın üzeri hakikaten lezzetli)
Acilen de soruluyor , ne içile diye
Kızımız içkiyi değiştirmeme adına bira istiyor
Kaldı mı ?
Güzeeeel
Son bir tane kalmış
Acilen kutu uzatılıyor
“Bardak yok mu lan” tarzındaki kibarlık arayışım masada eriyip gidiyor
Eh
Bu da Ankara misafirperverliği olsun

Herkesin gözü misafirin üzerinde
Misafir de tedirgin
Ne olduğunu anlamış değil ama gruptan umutluyum

Beklemem fazla sürmüyor
Masadaki 6 kişide 3 ayrı muhabbet dönüyor ama o muhabbetlerinde dinlendiğini zannetmiyorum
Herkes bir havada
Alper içkiyi fazla kaçırınca pes sesten konuşmaya başlıyor
- Şimdi siz bizi taşralı olarak görüyorsunuz değil mi ?
- Aaaaa ? Ne alakası var
Hah
Damardan girdi
Tolga başka muhabbetten ortaya atlıyor
- Belgesel mi var ?
- Ne belgeseli?
- Hayır taşralı felan dedin ?
- Yok oğlum,biz anadolu insanları...
- O zaman şöyle diyelim abi
Tolga derin bir nefes alıyor
- Biz bozkır insanları....
İçkiler ağızdan fırlıyor. Güleyim mi gülmeyim mi anlamazken,kıvırcık saçlı bayan merhaba diyor
Tanıyorum facebooktan ama ilk karşılaşmamız
Haliyle dublaj sesi lazım
- MERRRHABAAA
Uuuuuu
İçkinin ve sigaranın da etkisiyle Rutkay Aziz vari bir ses çıkarttım hesapta yokken.
Bayanın gözleri değişiyor
- Etkileyici bir sesiniz var
- Öhöm
- Şiraze ?
- Ne ?
Şiraze ne be ?
Buraya gelene kadar saatlerdir içiyoruz. Kafam zaten duman gibi. Ya lafın başını kaçırdım ya da başı olmadan direkt şirazeye girdi ortam
Tolga karşıdan kapıyor lafı
- Şirazeyi cümle içinde kullanabilir misin abi ?
- Babam dün şiraze getirdi
- Bizim çocukken şirazemiz vardı
- O ne be ?
Misafir gülmekte
Tahminen neye güldüğünü o da bilmiyor ama olsun ortam geyiği
Alper , misafirle birlikte geldiğimiz Ankaralıya dönüyor
- Misal , bugün ne isteseydiniz getirecektim buraya !
- Nası ?
Ankaralı şaşırmış vaziyette belli
Alper konuyu nereden getirdiyse oraya götüremiyor bir türlü
- Hayır,bak şimdi. İçki tamam,eğlence tamam. Başka ?
- Abi ?
Ankaralı kurtarılmayı bekler vaziyette ama benim başımda daha zor işler var
- Şirazenin içinden çıkamadınız ama artikulasyon süper !
Öfff
Ben şirazeyi çözemedim ki güzelim !
- Tolgaaaa
- Buyur abi !
- Artikulasyon !
- Babam dün artikulasyon getirdi
- Bizim çocukken artikulasyonumuz vardı
- O ne be ?
Alper dayatıyor
- İstanbulda çiçek pasajında bir abi vardır. Çok eskilerdeeeeen...
- Alkolik mi ?
- Yo ne alakası var ?
Konuya girmem lazım
- Alper,konuyu toparlayabilecek misin ?
- Hayır abi
- İyi
Bu kadar yardım ettim yani
Hem benim daha önemli işlerim var. Hala artikulasyondayız
- Bana bir şiir okur musunuz ?
- Tabii. BEN SANA MECBURUM BİLEMEZSİN
Sol yanımdan bir kahkaha geliyor. İstanbullu misafir bu lafı benden duymaya çok alışkın. Gülmesini tutamıyor. Ama şirazeci için yeni bir şey. O işin ciddiyetinde
- Evet. Devamı ?
- Öh. Bilmem ? Devamını hiç söylemedim ki ?
Karşıdan ses yükseliyor
- Biiiiz bozkır insanlarııııı
- Belgesel tadında adamlarsınız şerefsizim
Alperin gözleri doluyor
- Bu adam var ya bu adam
(bu adam ben oluyorum)
- Benim abim olmadı. Tek çocuktum ben. Bize hep abilik yaptı. Onun verdiği kitaplarla büyüdük
Aaaa ! Ağlıyor ciddi
İşin kötüsü beni de ağlatıyor
- Yok Alper’cim !
- Öyle ama abi
Masada duygu fırtınası eserken Tolga elimden tutarak kaldırıyor
- Ve bunun üzerine teatral bir çıkış yapmamız lazım
Birbirimizin ellerini tutarak seyirciyi de selamlayarak geriye doğru gidiyoruz. Tolga salon kapısının açık olduğunun farkında değil. Arkasına geçip gözden kayboluyor
Gülmemem elde değil
Büfeye tutunup gülerken şiraze geliyor
- Çok ciddiyim bu artikulasyon !
- Bi bilsem ! Aileden herhalde
Yok yok. İstanbullu kesin bizi deli zannedecek
Acil çıkış planı
- Arkadaşlar,canlı müzik nerde ne var ?
- Abi İF te İzgi çıkıyor,sen tanıyorsun
- Tanıyor muyum ?
Bir de böyle bir şey var. Herkesi tanıyorum !!!!
- Airportta Chantel var
- Onu tanıyor muyum ?
- Yok abi. Ama o seni tanıyor !
Eh
Şiraze soldan zıplıyor
- Benim sarı basın kartım var
- Bakalım bakalım
Kart elden ele geziyor ama karta ufacık bir sarı nokta var
Murat takmış durumda
- Bu sarı kart değil,sarımsı !
- Ya girdim ama geçen gün beleş ?
- Renk körü bulmak lazım
- Abiiii !
- Efendim
- İzgiyi tanıyosun abi ya ?
Peki
Madem tanıyoruz
İzgiye çıkıyor ekip
İF Ankaranın minibüs barlarından
Kımıldamanın imkanı yok
Ayakta durduğunuz sürece manasızca bir sürü bayanla samimi olmak zorundasınız
Ve maalesef erkek arkadaşı en dana gibi olanla samimi oluyorum
- Ne istiyorsun ?
- Nasssı yani ?
- Bara elini uzatmaya çalışıyordun. İçki istiyorsan ver alayım
- Erkek arkadaşın beni oyar
- Kalabalıktan o da elini kıpırdatamıyor. Dışarıda yakalanma yeter. Ver parayı
Vaaay
Para alan el,boyna kadar dövmeye sahip. Kalanını göremiyorum. Tiril tiril bir elbise var üzerinde
İçki kucağıma düşüyor. Tamam
Tamam da İstanbullu ve Ankaralıyı güvenli bir yerde tutmak lazım
İstanbullu girişken. Orda bulduğu taş gibi bir şeyin üzerine çıkmış müzikle dans ediyor.
Ankaralı çevresine biraz değişik bakıyor ama söylenecek bir şey yok
Grubun araba kullananı olduğu için içemedi. Ve her içemeyen de olduğu gibi ayyaşların ortasında eziyet çekiyor
Sıcak bastırınca üzerimdekini çıkarıp tişörtle kalıyorum
Bıradır da tişört safhasına geçmiş
İki tane aynı dövme sırıtıyor ortaya
Zıplayıp sahneye bakıyorum
Heneeee !
İzgi bu !

Zıpla da,,
Bira öyle zıplayınca durmuyor
Tuvalete doğru kavga ederek girerken ...
Hah
Papazı buluyorum
Dövmeli içki getirici kız da orda
Durduk yere sarmaşık vaziyeti
- Biliyor musun,erkek arkadaşım burda
Lan bilmememin imkanı mı var ?
Herif diğer tüm omuzların üzerinden yarım metre yukarıda. Allahtan benden tarafa bakmıyor
- Eeee,biliyorum
- İşte o burda
Tüymek lazım da , erkekliğe yedirememek de var
Allahtan bıradırı görüp saltoyu oraya vuruyorum
Çam yarması kızı alıp dışarı çıkarıyor
Oh be
İstanbullunun önünde dayak yesek bir daha tatlı dilinden kurtulamam
Oturayım şöyle bar taburesineeee
Biramı da koyayım
Heneeeee !
Parmaklarımı birkaç parmak kavradı !
Kafayı kaldırıp bakıyorum
Sevgilisine sarılmış bir genç kız,kendi birasının üzerinden benim parmaklarla temasta
Gözlerini ayırmıyor

Ne oluyor lan ?

Bu bara kırk yılın başı erkek mi geldi ?
Hayır gururum okşanıyor ama dayak yiyicez o olacak !
Adama bakıyorum
İyi
Bunu döverim
Birayı ağzıma götürürken bıradır bir kızı ittiriyor yanından
Heh

Kafalar dut pekmezine dönmüşken Ankaralıda bir kıpırtı
- Bizim gitmemiz lazım
- Erken daha yahu ?
- Saat 3 abi
- Eh piki

İkiliyi yolculayıp zıplamaya devam ediyorum.
İzgi be
Ben seni nerden tanıyorum ?


Gece saat 4 te zil çıkıldı
Taksiye dil dolanarak yol tarif edildi
Sisin içinde ev zor bulundu
Hanımın eve bu saatte mi gelinir lafına “ bu saatte nereye gidilir ki?” diye sorularak şaşırtıldı

Ama hala büyük esrar çözülemedi

Babam şiraze aldı mı ?

Aşk Detaydan Tüme Gitmez

(üşenmeyin,yukarıda PLAY düğmesine basın bakalım)
Yazı Ataletimin yazısından çıktı
Aslında yorum yazacaktım
Sonra şeytan dürttü (Burda şeytan İlham-i abi oluyor)

Öncelikle şunu söylemek lazım
Issız adamı seyretmedim
Seyrettiğim zaman belki “kızsız adam” diye soytarı bir yazı çıkar ama henüz gidilesi yok filme
O yüzden arada değinme yaparsam tamamen sizin yazılarınızdan öğrendiğimle olacak


aşkın gücüne de..
insanın aklını başından alışına da tanıklık ederim..

de..


Ataletim yazıyı hemen hemen bu sözlerle bitirmiş
En sondaki “de” ye takıldı kafam

DE ...

Kendi başına manasız ama iki harfçikten oluşan kocaman bir anlam silsilesi
Aşka farklı bakış açıları

90 lı yıllarda doktor sevgilim vardı
Detaycıydı
Şaşırtırdı beni
Her anın analizini yapardı
Hep kötüye bağlamak değildi niyeti,biliyorum
Ama aldığı eğitim ve belki de yaşadığı olaylar analizi hep öne getirmişti

Her şeyin bir sebebi olmalı
Ve her şey bir sonuca bağlanmalıydı

Belki kendi mesleği açısından haklıydı da
Gelen hastayla (boyumdan büyük laf edeceğim) duygusal bağ kurmaktan kaçınırdı
Düşünsenize her hastayı ailenizden biri gibi görüp sahiplendiğinizi
Ve hastanın kötü gidişatında her seferinde üzüldüğünüzü...
Kaldırılmaz bir sorumluluk

Ve o mantık hayatına yer etmişti
Senden hoşlanıyorum dediğinizde “neden” derdi
Gençlik kafası binlerce sebep bulmaya çalışırdım
Sevişme her bittiğinde kutsal “ne düşünüyorsun” sorusundan sonra binlerce soru sorulurdu geleceğe ilişkin
Amaç bunaltmak değildi,farkındaydım
İlişkinin olası aşamalarını öğrenmek güven verirdi
Planlı programlı olmak,ilişkiyi bile bir hasta takibi düzeninde götürmek ....
“Nasılız bugün?”
İyiyiz
Check at
“Beni seviyor muyuz?”
E heralde
Check at

Kafadaki kontrol listesi uzar giderdi

Ve nefret ederdim aşkı bir plana programa sığdırmaktan

Aşkın yaşarken analizinin yapılmasına karşı çıktım hep
Aşk detaydan gelip tüme giden bir şey değildir
Aşk tümden gelir
Bir anda gelir
İstemeden hesaplamadan gelir ve yaşanır

Filmde kadının geçirdiği (tayyör , inci kolye) değişim,
(Zannedersem başkası ile evlendikten sonra)
Acaba kadının kendi değişimi mi yoksa evlendiği adamın tercih yaptırımı mı ?
Acaba kadın Alper’le (ben değil :D) beraber devam edebilseydi,boynunda inci kolyeler mi olacaktı,
Aşk ısırıkları mı ?

Lütfen
Ne olur
Aşkın mühendislik raporunu çıkarmayın
Bilançosunu hazırlamayın
Reçetesini yazmayın :D

Aşkı bulursanız yaşayın

Siz detaylarla uğraşırken o küçük,bulunması ve elde tutulması zor şey kayıp gidiyor
Üzerine ne aspirin içmeniz işe yarar
Ne A-Ş-K vitaminleri almanız (Ş vitamini var mı Atalet :D)

Bir derede iki kez aynı suyla yıkanamazsınız
Su hep gider

Hayatlarınızda “ DE” olmaması dileğiyle

25 Kasım 2008 Salı

yakınlık

(üşenmeyin,yukarıda play düğmesine basın bakalım)


Farklıydı her şey
Hayat bir yanından akıp giderken
Düşünceler hep akılda....

Bembeyaz çarşaflarını serdi genç kadın
Yatak odası !
Hayaller ümitler
Yaşanan sahte beraberlikler...

Üzerine en yakışan beyaz geceliğini giydi genç kadın
Yatağın üzerine uzandı
Kıvrıldı sanki ana rahmindeymiş gibi
En korunaklı,en masum yer
En masum pozisyon

Açık pencereden ılık bir rüzgar esti yüzüne
Uzun saçları dalgalandı tasasızca
Yüzünde bir mutluluk görüntüsü dolaştı bir an

Korkular ?
Korkular hep vardı içinde

Kapadı gözlerini
Pencereden süzülen gün ışığı yaladı vücudunu

Bir adam
Yavaşça süzüldü odaya
Sesini hiç çıkarmadan
Kadının aldığı pozisyonu incitmekten korkarak

Biliyor kadının kırılganlığını
Biliyor sırça biblo gibi oluşunu

Adam hep küstüm çiçeğine benzetti kadını
Elini sürdüğü anda kapanacakmış gibi geldi kadın adama
Yüzündeki gülümsemenin hep sahte olduğunu bildi adam
Kendini korumaya çalıştı kadın hayata karşı
Hep üstlendi cezaları
Sanki boyun borcu gibi

Adamın orada olduğunun farkındaydı genç kadın
Sesini çıkarmadı
Gözlerini de açmadı
Sadece bir mırıltı çıktı vücudundan

Yavaşça yanına yattı genç adam kadının
Pozisyonunu bozmadan sarıldı arkadan

Kollarının arasına aldı bu küçük ruhu
Kollarının arasına aldı bu kayıp ruhu

Yavaşça saçlarını okşamaya başladı genç kadının
Kendine has kokusunu içine çekti istemsizce

Konuşmadı genç adam
Konuşmadı genç kadın
Konuşulmaya ihtiyaç yoktur kimi durumlarda

Konuşmadan anlayacak kadar yaşı büyüktü adamın
Acıları yaşamıştı
Acıları yaşatmıştı
Sevinçleri yaşamıştı
Sevinçleri yaşatmıştı
Geçen her anın önemini biliyordu

İki beden birbirine sarılmış kaldı yatak üstünde
Her acıya karşı iki beden birbirini bularak sarıldı

Ve ağladı adam
Ve gözyaşları kadının bedenine karışarak
Ve gözyaşları bedenine işleyerek......

24 Kasım 2008 Pazartesi

S on K ez S erzenişli K oca





Blogda belki sadece benim , belki hepimizin en merak ettiğimiz konulardan birisidir
Blogda gerçek kişiliklerimizi ne kadar yansıtıyoruz

Blog yazılarını gerçek hayatın birer maskesi olarak düşündüm hep
Biraz olmak istediğimiz insanlar olarak görünüyoruz sanki
Bu evlilik öncesi flört dönemleri gibi bir şey

Hani evleneceğimiz erkek ya da kadına hep iyi yönler gösterilir
(Biraz aşkın başlama dönemlerinden,biraz da elden kaçırmayayım kaygısı içindelikten)

Kendim de dahil,bir parça gerçek hayatın normalliğinden burada kaçtığımızı düşünüyorum
Düşünsenize , bloglara “evet,bugün tuvalete girdim,çıktım işe gittim,döndüm yattım” yazıldığını !
Alfred “kimse komşu kızını merak etmez filmlerde” demişti bir sefer
Sürüp giden hayatı manasız detaylarıyla vermek Lors van’ın işi

Bizim işimiz hayatımızın ince detaylarındaki göz alıcılıkları bulup çıkarmak
Çıkartamazsak da işi hayal gücümüze bırakmak


Dolphin le Jido hiç aya gitmedi
Çağlar hiç keçiye tecavüz etmedi
Atalet sanılanın aksine R leri hiç Ğ diye söylemedi
Bana körler toplu halde hiç tecavüz etmedi

Liste sürekli uzatılabilir tarafımdan
Normal hayatta olmayacak (Çağların keçiye tecavüzünü ayrı tutabiliriz :D) şeyleri,hepinizin samimiyetine güvenerek (hemen her yazımda da bu konu için teşekkür ettim ) buradan mizah çerçevesi içinde yazdım durdum
Hatta işin ağır gelebilecek kısımlarını da kendi üzerime aldım (Bkz. Dağlar kızı Dolfin deki başıma gelenler)

Yazının başında da belirttiğim gibi burası bir hayal dünyası
(Ama olaylar,ama kişiler,gerçek hayattan belirli mesafelerde uzak olarak yazılan hikayeler bütünü)

Gerçi ismini veremeyeceğim bir blog arkadaşım benimle tanıştığında “ tam tahmin ettiğim gibisin,ne eksik ne fazla “ demişti ama onda bile bir parça yanılma olduğunu düşünüyorum : D

Burası hayal dünyası
Ve ben bu hayal dünyasını hep bir adım öteye götürmeye çalıştım
Kişileri sadece kendi hayalleriyle bırakmadım,üstüne kendi hayallerimi de ekledim

Uzadı değil mi yazı !
Son zamanlarda yazmaya başladım mı kısa kesemiyorum :D

Sonra bu hayal dünyasının başka noktaları çıkmaya başladı önüme
Blog yazarlarının kendi dünyalarındaki eşleri,arkadaşları ve hatta sanal arkadaşları (Bkz. Dolphinin Murtazası)
Hayal gücü yüksek birisi için bulunmayacak bir fırsat

Ve yavaş yavaş bu sanal karakterlerde kendilerini hikayelerde bulmaya başladılar
Murtaza önce yazıyla blogumda yer bulurken,işin dozunu kaçırıp sesiyle bile yer aldı,dert dinledi
Sel ufaktan ufaktan hikayelere dahil olmaya başladı

Ama bir karakter vardı ki,
Haberi olmadan kendi adına blog bile açtı :D
Sevgili Ataletimin eşi SK hayalgücümün sınırlarını zorlamak için bulunmaz bir fırsattı

Neden mi ?

Mükemmel bir kadının (:D) eşi nasıl olur sorusu, yanı sıra bir sürü eğlenceli yanıtı da beraberinde getirdi.
Ve ortaya bilmediğimiz sanal bir karakterin (sonuçta SK ile tanışan olduğunu zannetmiyorum) sanal tiplemesi çıktı
Sanal karakterin sanal tiplemesi !
Tuhaf oldu değil mi ?
Ama tuhaf olduğu kadar eğlenceli de oldu
Ve itiraf edeyim merak konumu oluşturdu

Ataletin kendisine de belirttiğim gibi , gerçek hayattaki Ataletten daha çok gerçek hayattaki SK yı merak eder oldum !
Adına siz ne derseniz deyin
Yaratıcılık merakı işte

Ama bir şeye hep dikkat etmeye çalıştım
Gerek sizleri gerekse sizle bağlantılı karakterleri yazılarda kullanırken,rencide edici bir şeyler yazmamaya özen gösterdim (Oya,kocanı müşterilere yalattım,özür dilerim :D)
Nihayetinde kimse benim deli hayal gücümün sınırlarında zorlanmaya mecbur değil

Ve bu kadar karman çorman cümleden sonra işin özü ;

Herkesin hayatında koyduğu sınırlar var
Ama özel hayatınızla
Ama işinizle
Ama eşinizle

Her yönden deşifre olmak,ya da deşifre demeyelim ama,konuşulmasını istemediğiniz birisinin üzerine hikayeler yazılması herkesin kaldırabileceği veya hoşlanabileceği bir şey değil

Demek ki bir noktada sınırı aşmışım

Ataletin yazdığı;
e demekki naapmicez..
kendi aramızda.. familyal işlerden hele de sk dan..bahsetmicez..
cümlesi,kendi aile hayatı dışında bir konu ile ilgili olsaydı,duraksamadan bir yazarken bin yazmaya devam ederdim. (Otorite ile oldu bitti sorunum oldu :P)

Özgür yazım engellenemez :D

Ama konu özel
Konu ataletin özeli
SK ne kadar benim yaratmadığım ama geliştirdiğim bir karakterse de ,
Ataletin SK sı

Aynı şekilde,
Saklanbacın Seli
Oyanın dünlüğünün babası
Dolphinin Murtazası

Atalet SK ile ilgili rahatsızlığını açık yüreklilikle ve tarzına uyan biçimde yazdı

Özür ?
Yoo
Özürlük bir şey yazdığımı zannetmiyorum
Çünkü dediğim gibi yazarken kimsenin rahatsız olmaması için azami özen gösteriyorum
Ama saygı ?
Evet
Sonuna kadar saygı

Karakterler sanal da olsa
Kimse yazılan kişiyi tanımasa da
Madem Ataletin böyle bir rahatsızlığı var
Hak ettiği saygıyı da göstermem lazım

Çünkü Atalet ve dahilinde sizler , bu saygıyı sonuna kadar hak ediyorsunuz

SK bundan sonra hikayelerde yok

Gönlüm(üz)de yaşamaya devam edecek

(Çok enteresan. Nihayetinde SK Ataletin yarattığı bir karakter değil. Atalet gerçek hayatta başına gelen olaylarda SK nın oluşturduğu yeri anlattı. Ben ise hakikaten sanal bir SK yarattım. Benim için mutaassıb bacı,dedeknatif,mülazımı evvel Natif,Dalbarak ne ise, SK da öyle oldu Kul hangi yaratanın diye sorası geliyor natifin :D Ama SK Ataletin)

Ve her kim yazdığım şeylerden rahatsızlık duyuyorsa lütfen ben işin suyunu çıkarmadan söylesin !
Alınmaca darılmaca yok
Hakikaten bozulmam
Yazdığım şeylerde en ufak alınganlığınız oluyorsa bildirin
Yekten bildirmek istemiyorsanız mailime atın,facebooktan yazın
Ama yeter ki yazın

Hikayeler okunup gülmek için
Sıkıntı çektirmek için değil


S evgiyle K alın
:D

22 Kasım 2008 Cumartesi

Bu Akşam Bütün Meyhanelerini Dolaştım Blogun

- Oh be abicim. En nihayet bir araya gelebildik !
- Hakikaten Sel yahu. Hep hanımlar blog üzerinden yazışıp duruyor. Arada bir merak edip bakıyorum ulan bu Oya neler yazıyor büle diye. Dünlük münlük bir şeyler tutturmuş gidiyor ama !
- Çocuklar sizinkiler gene iyi. Atalet blogundan haberim olmadığını zannediyor. Habire erkeklere verip veriştiriyor
- Hakikaten SK abi. Seninki de pek yaman , allahı var. Okuyan evde sana kök söktürüyor zanneder
- Söktürüyor. Bahçedeki bütün yabani ot köklerini ben söktüm.
- Efendim ?
- İçelim Selcim,içelim dünlüğün babası
- Hooop. Şerefe. Oh be
- Yarasın
- Hakikaten , insanlar bizi karılarımız yüzünden nasıl kötü tanıdı yaaa.
- Karı deme. XX onlar !
- Hakikaten SK abi. Zaten çift bilinmeyenli denklem gibiler. Bir de işin içine senin hanım yabancı harfleri soktu. Tümden karman çorman oldu
- Sormayın çocuklar. Evdeki her şeyin ismi şifreli zaten. Bana XY diyor. Kediye QW lakabını taktı. Tuzluk isteyecek WT yi uzat der. Akşam gelmeyecekse DM der. İşin yoksa uğraş dur. Evliliğimizin ilk başlarında...
- İsmet İnönü’nün başbakan olduğu dönemlerde mi abi ? Eki eki (Dank) Aaah kafam
- Ay özür dilerim Sel ciğim. Sürahiyi kafana çarptırdım. Ne diyordum,ilk başlarda daha kısaltmalara alışamamıştım. XY diyor,terliğini veriyorum,kafama atıyor. WC diyor tuvalete gidiyorum,kapının önünde ağaç oldum diye evi terk ediyor. Ataletçeyi çözene kadar ömrümün 10 senesini yedi valla !
- E kolay değil tabi abi. Kadın kendisini yetiştirmiş. Artık normal diller onu kesmiyor. Kendince bir dil geliştirmiş demek ki. Di mi Dünlüğün babası ?
- Heee. Hele SK abi ,o buduar !
- Tabi ya. Bu da var. Önce buda ya tapacak felan zannettim. Sonra baktım cıbıldak kadın resimleri felan. Playboy mu ataletboy mu,bir sayfadır coştu gitti
- İçelim açılalım abi
- Yarasın canlarım

Yarım saat sonra

- Ben benden saklanajacak kadının kafasını kırarım uleeen !
- Şişşş Sel ağır ol abi !
- Ağır abiyim zaten ulen ben ! Saklanbaç saklanbaç nereye kadar ? Bir davete gideriz,hoop,bijim ki saklanır. Ara ki bulajın
- Öpiim mi ?
- Öp abijim. Dünlüğün babajı
- Bana baba de !
- Babaaaa !!!
- Çüş ulan ! Gençler,bunlar içmeyi bilir dedim,ortalığı gözyaşına boğdunuz veletler !
- SK abi senin o kaçıncı kadeh ?
- Saymadım ! Atalet kızıyor saymıyorum !
- Vaaaay . Kajak erkek !
- Ehi ehi S efil K azak ! (Dank) Ahhh,gafam gafam
- Ay pardon dünlüğün babası, kafana tabağı çarptırdım
- Abi,içini boşaltıp da vursaydın bari tabağı. Üstüm haydari oldu !
- Rakı mezesiz olmaz çocuğum. Yala omuzlarını
- Ebeleh,ebel. Görp ohhh. Garsoooon. Üstüme biraz da tarator dök canım
- Şişşşş. Dünlüğün babajı ! Üstünü meze arabasına çevirdin lan ! Eve gittiğinde anlatamazsın derdini Oya’ya.
- Ben derdimi anlatamıyorum zaten Sel ciğim.
- Derdin mi var abi ?
- Yooo ? Derdim var demedim ki ? Anlatamıyorum dedim !
- İyi mijin abi ? Çok mu içtin ?
- Lan senin içki diye içtiğini ben şeyime damlatırım be. Şeyime. Eee neydi SK abi ?
- Auris !
- Ney ?
- Tibia !
- Ne diyosun abi ?
- Zurna nın latince karşılığı yok lan ! Dil oyunları yaptırmayın bana
- SK abi . Çok büyük adamsın abi. Öpüjeeem !
- Dur ulan,üstün haydarili sarılmaaaaa.
- Aha garson geldi. (Lööörk) Çüşşş. Üstüme dediysek,cekete boca mı et dedik hoşşik ? (lörp,lörp) Ulan tarator da güzelmiş ama. Yalnız taneyi bırakmışlar içinde
- O tane değil abijim. Ceketin düğmesini de yuttun arada
- Ebeh,görp !

Epey bi saat sonra

- Entarisiiiiiii ala benziyooooor. Şeftalisiiiii bala benziyoooooor.
- Öhöm,beyefendi !
- Ne var lan garson efendi ? Müşteriler şarkıdan rahatsız mı oldu ?
- Yok efendim. Müsaadenizle bu yanınızdaki beyefendiyi alıp masaları dolaştıracaktık
- Niye ?
- Meze arabsındaki bütün mezeleri üstüne başına sürdü. Yeni gelen müşterilere sunum için beyefendiyi götüreceğiz !
- Ha alın alın. Yalnız geri bulduğunuz gibi bırakın !
- Aha aha ! SK abi,hayranınım abi.
- Sağol canım da,biz neden ayakta birbirimize sarılmış durumdayız bu arada ?
- E halay çekiyorduk abi !
- Tabi yaaa ! Evde habire fransız şarkıları,yok bilmem kaç yılının dö la zart zurt şarapları,yok enginar fölöbönyön nuar ızgaraleon. Yetti canıma ulan ! Ben de erkeğim.
- XY
- Ben roma rakamı olmak istemiyorum ulen ! Rakı içmek, haydari yemek,halayın başı olmak istiyorum leeen !
- Abi sen halayın bajıysan ben neresi oldum pardon ?
- Karıştırma Selciiim ! Şurda kendimi yeniden keşfetmişim. İçimdeki neandartalı serbest bırakmışım kiiiii !!! O ileride ne oluyor yahu ? Kalabalık felan ? Şiişşşş Garson. Alllloooo ! Nooluyo lan orda ?
- Abi müşteriler sizin üzerine meze süren arkadaşı yalıyorlar ! Meyhane kültüründe yeni bir çığır açtınız valla
- Eh ! Duy bunları Ataleeeet
- Gör bunları Saklanbajııım !
- Yalamayın lan beni müşterileeeer. Ya da kulak tarafımı yalayın ehi ehi !
- Salla mendili Sel. Gece bizim gecemiz. Ahey ahey ahey !!! Li li li li li

Gecenin dibi,sabahın başı. SK nın (pardon çok pardon) ATALETİN evi

- Vurma diyorum kadın !
- Ayol vuğmuyoğum zaten ! Sen bunlağa vuğuş mu diyoğsun ? Daha sana dö la uçan tekmezasyon nasıl oluğ onu gösteğeceğim !
- Ama karıcığım , bütün gece senden konuştum durdum valla !
- Uyduğma SK ! Seni almaya geldiğimde ceketi kemeğine sokmuş,yeğe çömelmiş, alnına pağa yapıştığtıyoğdun !
- Hadi ya ? Paralar nerde !
- Onlar ÇK ile 18 liğin eğitim pağalağı olağak fona aktağıldı SK bey
- Bana ne kaldı ? (Dönk ) Ahhh,midem !
- Dö la apağkat !

Gecenin dibi,sabahın başı. Sel in (pardon çok pardon ) SAKLANBACIN evi

- Bu ne lan ?
- Lan kelimesi zatıalinize yakışıyor mu Sel bey ?
- Hayır lan derken sakLANbacın kısaltması olarak dedim karıcıklarım benim
- Cıklar ?
- İki tanejiniz ?
- Allah seni davul etsin Sel ! Ne kadar içtin ?
- Teker teker bağırın lütfen. Hanginize cevap vereyim ?
- Seeeeeeeeel !
- O zaman ortaya söylüyoruuuum. Çok ijtiiiiiiiiiim ! Öpüjeeeeeeem
- Öh. Bari vazoyu değil de beni öp şaşkın
- Haaaa !

Gecenin dibi,sabahın başı. Dünlüğün babasının (pardon çok pardon) Oyanın evi

- Alooooo ! Dünlüğün babasıııııı ! Nerdesin adam ?
- Oyaaaa ! Meyhanedeyim. Müşteriler hala yalıyor beni.
- Ne yalaması ? Ne diyosun be adam ?
- Benim ... ihi ihi ihi .... Gıdımı yalamayın kardeşim. Haa,Hüsmen abi sen miydin ! Pardon sen yala abi
- Hüsmen kiiiiiiim ? Aloooooooo !
- Hüsmen abi. Yalarken tanıştık. Pek sempatik ! Burdan işkembeciye gideceğiz ! Abi tuzlama döksem yalar mısın ?
- Alooooooo ! Lıp lıp sesler geliyor ?
- Telefonu yalıyorlar Oyacım ! Kapatmak zorundayım. Dillerine radyasyon bulaşmasın !
- Aaaaaa ! Kapattı valla !

19 Kasım 2008 Çarşamba

Houston bi problem var abicim !



Bir gün Dolphin’le Jido aya gider. (istek üzerine)

- Buradan dünya nasıl güzel gözüküyor değil mi Jido ?
- Bir an içindesin sonra uzaydan bakıyorsun
- Aydan
- Şener
- Efendim ?
- Heh,yok bir şey.
- Şeyi diyorum. Dünyadayken dertler üstüme üstüme geliyor. Kendim küçük dünya büyük diyorum. Sonra buradan oturup böyle okyanusları felan seyredince kendi dertleri küçük geliyor insana
- Bunu içindeyken anlaman lazım şaşkın. Kaçıp da aya gelmene gerek yok
- Olmuyor ama. Orada sorunun içindesin. Çıkış yolun yok gibi. Her dert kendi çözümünü beraberinde getirmiyor işte. Şey gibi. Hayatın boş olduğunu cenazeye gittiğinde anlarsın da , eve dönünce ampulün patlaması dertlendirir insanı gibi
- Hımmmm
- Anlıyor musun beni Jido ?
- Anlıyorum şaşkınım,hatta anlıyoruz da,yardımcı olamıyoruz
- Yok anlamıyorsunuz
Dolphin küser. Oturdukları kayada dünyanın görüntüsüne arkasını döner
Jido gülümser
- Eeeee. Ne oldu dünyaya arkanı dönünce ? Küstüğünün farkına mı vardı?
- Bilmem ! Bazen kendi içime kapanmak hoşuma gidiyor dertler üstüme gelince
- Yardımcı olalım
- Olamayacağınızı bile bile söylüyorsun bunu farkında mısın?
- Giderek Godot yu bekler hale dönüşüyoruz. Sen farkında mısın ?
Dolphin yüzünü döner tekrar
- Her şeye hazırlıklı olduğumu düşünürdüm eskiden. Böyle kaya gibi sert. Sonra insanların nasıl zararlı birer heykeltraş olduklarını anladım zaman geçtikçe
- Ağır bir laf oldu
- Ama doğru. İnsanın kendisini biçimlendirmesine izin vermiyorlar bazen
- Bu daha ağır oldu !
- Öfff. Sıkıldım aydan. Bu şaşkın yazar buradan başka yerde betimleyemez miydi bizi ?
- Kendimiz istedik. Gerçi komik olur demiştik ama yazarın da gel gitleri var. Tutmuyor dakikası dakikasını
- O da insan. Kusurlarıyla,doğrularıyla !
- Yıldız kaydı gördün mü ?
Dolphin yüzünü boşluğa çevirir
Jido gülümser
- Bazen kayan yıldızları bırakmak lazım Dolphinim. Gitmeleri gerektiği için kayıyorlar
- Ama ışık olmuyor o zaman gökyüzünde ?
- Güneş var ?
- Gece ?
- Lambanı yak ! Hem sana ait. Düğmesi var,çevir yansın ! Daha ne ?
Dolphinin gözleri dünyanın üzerinde
- Bazen o düğmeyi çevirecek kadar bile gücüm kalmadığını hissediyorum Jido.
- Vardır o gücün. Panikleme yeter. Hem sen her şeyin üstesinden gelebilecek bir kızsın. Bir sürü dostun var. Daha ne ?
- Ne ?
- Dönelim mi dünyaya ?
- Nasa’nın haberi var mı ay da olduğumuzdan ?
- Herkesin haberi var
- Vay nasasını !

Ve döner dünya ağır ağır
Bir yerinden yörüngesine yeniden girecekleri bekleyerek
Gerisi zaten hikaye

18 Kasım 2008 Salı

Hanımlar Son Kez Lütfen




Hanımlar hanımlar...

Dolphin
Whoooo
Ve yazmaktan çekinen binlerce hayranım

Bakın
Elimde olan şeyler var

Ne bileyim,bir bayanın yanında etkileyici konuşmamak için elimden geleni yapabilirim
Davranışlarımdan etkilenmemesi için diri vicut dilimi engelleyebilirim
Zekamı göstermemek için saftirik davranabilirim

Ama el insaf
Yakışıklı olmak elimde değil

Ne yapayım ?
Yüzümü gözümü buruşturarak mı bakayım ?
Lens mi takayım ?

Yemin ederim yazdıklarınızı okudukça valideyle papama kızıyorum

Evet,
Özene bezene uğraşarak yapmışlar

Valide hep anlatırdı “papan seni çok planlı programlı yaptı” diye

İşte benim blog kapatma sebebim buydu
Aranızda olan kavgalarınızdan dolayı blogu kapatmak zorunda kaldım


Size bunu yapamazdım
Sizi içinizde coşan duygularınızdan dolayı yargılayamazdım
Hayır
Ben bu kadar acımasız değilim
O yüzden kendimi sizden uzak tutmaya çalıştım

Bir haftanın beni unutmanız için yeterli geleceğini zannetmiştim ama...

Heyhat

İnanın zannettiğiniz gibi bir insan değilim

Ağzım laf yapamaz
İki kelimeyi bir araya getiremem
İnsanın gözlerine bakamam,utanırım
Sesim deseniz ergenlik çağındaki bir gencin sesi gibi çatlak çıkar
Tombul bir diri vicudum var
Dövmem hint kınası,geçici
Kulağımdaki küpe değil,annemin yüzüğü (bana tokat attığında kulağımda kalmıştı)
Hele arkadaş ortamım !
İnanın hepsi büle gözlüklü , aklı ders çalışmaktan başka işe yaramayan luzır tipler

O yüzden benim için kavga etmeyin arkadaşlar

Ben kavgaya değecek adam değilim

Sizler için son kez geçmişteki bir resmimi yayınlayarak yazıyı bitiriyorum

Lütfen

BEN SEKS OBJESİ OLMAKTAN VE DİRİ ViCUDUMU BİR META OLARAK GÖRMENİZDEN YORULDUM

Ben sizleri arkadaş olarak seviyorum

Bunu benden esirgemeyin

Return of Jedi

Şimdi şöööle
Cıvık duygusallık yok

Gittiğim gibi gelirim :D

Süreli blog kapatımımda sevgili ataletin yazdığı yazıya yapılan yorumlardan bir tanesinde (zannedersem burdasaklanıyorum) blog boynumuzun borcu değil demişti

Doğru
Boyun borcumuz değil

O yüzden gidene ağlamak da gereksiz
Kızmak da manasız
(Di mi Dolfinim :D)

Mantığıyla yaşayan bir insan olamadım
Duygularım hep hayatıma hükmetti
İyi mi oldu ?

Evet,iyi oldu

En azından size yazılar yazan bu adam çıktı ortaya

Yoksa yazı yazma adına blog sayfasını karadeniz fıkraları ile de doldurabilirdim
Temel ile Dursun bir gün ava gitmişler,diyen bir blog sahibi mi tercihiniz
Yoksa Dolphin ile Jido bir gün aya gitmişler diyen mi ?

(Aslında benimki hep yazılmayan üçüncü hikaye )

Yalnız blogum kapalıyken inanılmaz bir girişim havada kaldı

Alpernatif geri dön isimli blog açıldığı gibi bir kaç saat sonra kapandı
Ne mutlu ki açıkken görme şansım oldu

VE ÇOK GÜLDÜÜÜÜÜM

Kim yaptıysa eline sağlık

Bir başka komedi blog aleminin belki de en meşhur kocası SK üzerinde döndü

Evet, SK yı ben yazıyordum

Ama sizlerin bunu anladığınızı düşünerek yazıyordum

KİMİ KANDIRDIYSAM ÖZÜR :D

Ama çok tatlıydınız !


Dedim ya,cıvık duygusallık yok

Kendi sorunlarıma kendi toparlanmalarımla geçen bir dünyam var

Ama iyi ama kötü


İş yoğunluğum biraz fazla
Hemen yazamazsam kızmayın
(Di mi Dolfinim :D)


E geldim işte yahu !

17 Kasım 2008 Pazartesi

BEN GELDİİİİİİİİİİM :D

11 Kasım 2008 Salı

9 Kasım 2008 Pazar

HAYALET

94 Ağrı

Gereksiz bir gece nöbetinin içindeyim

Dışarıda soğuk – 30 u çoktan sollamış

Dış nöbetçileri 15 dakikada bir değiştiriyorum

Soğukta unutup elindeki eldiveni çıkarıp tüfeğin şarjörüne yapışan var

Salak bir gece !

Orduevinin iç tarafında elimde G3 esneyip duruyorum

Yarım saat önce şehrin içinden bir yerlerden patlama sesleri geldi

Gerisi gelmedi

Kimsenin aldırdığı da yok

İnsanlar kanıksamış vaziyette

Sanki piknik yaparmışız gibi dolanıyoruz

 

Dışarıdaki nöbetçiyi çıkaralı daha 15 dakika olmadığı halde kapıya vurup duruyor

Şaşırıyorum

Kapı içeriden kilitli

Çocuğa bir halt olsa biz çıkana kadar dışarıda tek başına

Aman içerideki kodamanlara bir şey olmasın

Bir kişi feda edilebilir

 

Kapının gümbürtüsü artıyor

Meraklanıp silahın emniyetini açıp yavaşça aralıyorum kapıyı

Üzeri beyaz kamuflaj giysili sırım gibi bir asker dalıyor içeri

Nöbetçi dışarıda durduramamış

İçeri girer girmez kafasındaki bereyi çıkarıyor

Yüzü küçücük

Bedeninin iriliği yanında, suratındaki çocuksuluk komik geliyor o an

Ama hareketleri çok aceleci

- Cem üsteğmenimin karısını uyandır !

 

Cem üsteğmenin eşi hastanede askeri doktor. Kocası dağ tepe gezinirken o daha güvenli olduğu için orduevinde kalıyor. İkisi de gecelerin gözbebeği. Cem üsteğmen çok uzun boylu,bebek suratlı,çok yakışıklı. Eşi incecik,çok güzel. Yılbaşında verilen pespaye eğlence de ortada dans ederlerken kimse gözlerini onlardan alamıyor. Ağrı gibi bir yerde sanki masal çifti.

 

Ama saat gecenin üçü !

- Bu saatte kimseyi uyandıramam !

Çocuk bıçkınlaşıyor

Gecenin karanlığında didişen iki horoz gibiyiz

- Uyandır ulan

- Sebep !

- Cem üsteğmeni vurdular... Öldü !

94 Ankara

Gecenin bir yarısı Eylül bara giriyoruz Ardayla

Ankaranın en eski ve güzel barlarından biri

Gelenler düzgün tiplemeler

Pahalı

Mekan da , gelenler de

Arda’nın sahte samimiyet çabaları

Benim de ihtiyacım var demek ki yiyorum samimiyeti

Üç ay sonra onun yüzünden eşek sudan gelene kadar dayak yiyeceğimin farkında değilim

Arkadaşlarla buluşulacak

Ağrıdan 1 haftalığına izinli gelmişim

Daha askerliğin bitmesine 45 gün falan var

 

Tedirgin giriyorum içeri

İnsanlar neşeli,canlı müzikle bağrışıp duruyor

En geride görüyorum bizim masayı

Kızlı erkekli karışık bir grup pencere kenarına oturmuş

 

Pencere...

 

Dışarısı karanlık

Arkasında ne var bilmiyorum

Huysuzluğumu fark ediyor Arda

Masanın diğer tarafından birilerini kaldırıp oraya oturtuyor beni

İnsanlarla manasız öpüşme faslı

Önüme anında içki geliyor.

Aslında gerek de yok. Zaten gelene kadar demimi almışım.

Mayış mayış bakıyorum çevreme

 

İki gün önce binbir belayla çıktığım şehrin 1.000 küsür km berisinde hayat bambaşka.

Bu şehirde gece dışarı çıkılabilir

Bu şehirde insan pencere önüne oturabilir

Bu şehirden çıkmak istediğin zaman yol güvenliğini düşünmek zorunda değilsin

İçkiyi dikiyorum kafama

 

Yan tarafta adının F..... olduğunu söyleyen bir kız var. İçkili olduğu hareketlerinden belli

Yüzünün çirkinliğini makyajla kapamaya çalışsa da becerememiş

Becerilemez

Mızıldanarak bir şeyler söylüyor,sırıtıyorum

10 dakikada konuyu aşka getiriyor

Aşık olamamış,aradığını bulamamış,biz erkekler hep aynıymışız

Bana anlatma kadın diye bağırmak istiyorum

Bağıramıyorum

Anlatma bana

 

Daha 2 gün önce,izinden geldiğim ilk gece yüzüme kapı gösterildi. Anlatma bana

Arda sol yanımdan uzanıp hemcinslerini kötüleyerek damardan giriyor konuya

Hah

Buldunuz işte birbirinizi

Ne güzel,paslaşın bakalım !

Kız Ardayı dinlemek için koluma girerek uzanıyor diğer tarafıma

E be kadın !

Bunalıp kalkıyorum masadan

 

Servis penceresi gibi bir yer var barın içinde

Canlı müzik çalınan yeri , bizim oturduğumuz yerden ayırıyor

Diğer taraf daha kalabalık

Camsız boşluğa yaslanıp elimdeki içkiyi yudumlayarak insanları seyrediyorum

Gözlerim kalabalık bir masaya takılıyor. Eğlence üst düzeyde ama masanın curcunasına karşın elindeki içki kadehine dalgın gözlerle bakan bir kadın oturuyor

Tanıyorum kadını

Gül Erda

O dönem şarkıcı mı oyuncu mu bilinmez, bir güzel kadın

Çevresiyle ilgilenmeden bakınıyor kadehine

Üç beş dakikaya kalmadan sahneden bir mikrofon uzatılıyor zorla

Bir parça daha istiyorlar kadından

Belli ki biz gelmeden de konuk olmuş sahneye

Hiç nazlanmıyor

Mikrofon kablosunun yettiğince barın ortasına doğru yürüyor

Kadehi bırakmıyor

Sanki içkisiz söyleyemeyecek

Derin bir nefes alıp Sezen Aksunun şarkısını mırıldanmaya başlıyor

 

“Yürüyorum hasretin,acının üstüne

Sığmıyorum dünyaya,dar geliyor”

 

Sesi dokunuyor

Şarkı dokunuyor

İçki zaten dokunmuş

Yaslandığım yerden başlıyorum ağlamaya

 

94 Ağrı

Albay uykudan uyandırılmaktan pek hoşlanmış görünmüyor

Zaten geceden kalmış

Uykuyla birleşince karşımda çok da sakin durduğu söylenemez

O salaklıkta önce albayı uyandırmak daha doğru geldi nedense

Sonuçta askeri mesele

 

Dayak yemeden kısaca olayı özetliyorum

Sakinleşiyor

Asıl haberi nefes alış verişi sakinleşmiş askerden dinliyor

 

Arazide pusuya çıktıkları zaman ateş açılmış

İlk mermiyle vurulmuş üsteğmen

En tecrübelileri o iken,

Tim de ondan başka ölen yok

 

Zaten ölenler hep ilk kurşunlardan ölüyor

Sonrasında herkes çakıl taşının bile arkasına saklanıp karşılık verince teröristler üç beş kurşun atıp karanlıkta kaçıyor

 

Albay odasına girip bir sigara yakıyor

Kapı aralık

Lobiden haberi getiren askerle birlikte hareketlerini izliyoruz

Yüzü sıkıntıyla kaplı

Deli dolu bir adam

Ateş eden bir köylünün üzerine silahsız gittiğini gördüm daha önce

O zaman bile yüzünde bu kadar sıkıntılı bir ifade yoktu

 

Telefonu kaldırıp santraldeki İbrahimi arıyor

İbrahim 2 saat öncesine kadar benimle birlikte rütbeli subayların barını talan etmekle meşguldü

Albay ne kadar içkiliyse o ondan daha da içkili

Gene de telefonda falso vermiyor ki albay üç beş kelime söyleyip telefonu kapatıyor

 

Lobi orduevinde her yerin ortası

Ofisler,restoranlar,bar ve odalara giden merdivenler hep lobiye bağlı

Ağır aksak yürüyüş sesine önce yanımdaki asker tepki veriyor

Kulağı seslere daha duyarlı hale gelmiş

İkimizin birden kafası dönüyor

Cem üsteğmenin eşi merdivenlerden trabzana tutunarak inmeye çalışıyor

 

Yüzünde ümitsizlik yok

Umut var

Gecenin bir yarısı gelen haberlerde ümitsizliğe düşmezsiniz

Haber zaten kötüdür

Aksine tutunacak bir umut ararsınız

 

Merdivenler bitiyor

Askerde bende yerimizden kımıldayamıyoruz

Mecalimiz yok

 

Albay aralık kapıdan başını uzatıp kadını içeri çağırıyor

Kadın hala yavaş

Sanki odaya ne kadar geç girerse alacağı haber o kadar unutulmuş ve soğumuş olacak

 

Kapı yüzümüze kapanıyor

Sıkıntıyla birbirimize bakıyoruz

Beklenti fazla sürmüyor

İçeriden gelen çığlığı tanımlamanın imkanı yok

Albayın kapıyı açmasıyla zıplıyoruz

Aralıktan kadını görüyorum,koltuk üzerinde baygın yatıyor

- Şöförü çağır !

 

Şöför tabi

Kafam ambulansa gider gibi oluyor ama,ambulans bu şehirde yok

Çağrıların çoğu sahte

Giden ambulansın geri dönmeme ihtimali yüksek

Koşarak yatakhaneden şöförü uyandırıyorum

Uykulu kafa üzerine bir şeyler geçirip aracı ön kapıya getiriyor

Baygın kadını karga tulumba araca atıyoruz

Üzerinde albayın odasında duran paltosu var

Haberi getiren asker koruma olarak araca oturuyor

Gidilecek yol çok kısa da olsa bu saatte bu şehirde dışarıda dolaşmak akıllı işi değil

Hızla hareket ediyorlar

İçeri girip albaya bakıyorum

Çekmecesinden içkisini çıkarıp kadehe koymuş bile

Boşluğa kör gözlerle bakıyor

 

Gören gözler için bir şey yok orda

 

Orduevinin dışına çıkıp nöbetçiye bakıyorum

Boş bir şarjörün içine sigarasını tıkmış, ateşi görülmeden tüttürüyor

Beni görünce bana da bir tane tutuyor

Rusyadan kaçak gelen camellardan

İddia üzerine üç nefeste bitirebildiğim kömür sarması

Nöbetçi ateşimin görülmemesi için bir şeyler mırıldanıyor,tehlike açısından

 

Umurumda değil

 

 

94 Ankara

Şarkıya ağlamakla birlikte kendimi tutamayıp eşlik etmeye başlıyorum

Önce benim masadan,sonra diğer masalardan alkış geliyor

Yüreklendirme derdinde millet

 

Öyle ya

Eğlenmeye geldiler

Eğlendirecek birini buldular işte

Gül Erda alkışların farkında değil

O sadece sesimi duyuyor

El ediyor,sallanarak yanına gidiyorum

Şarkının nakarat kısmını gereğinden fazla uzatıyor ama farkında değil

Benim de umurumda değil

 

“Seni kimler aldı,kimler öpüyor seni” dizesini kolkola girip ağlaya zırlaya söylüyoruz

 

Onun sarhoşluğu şarkıyı daha fazla uzatmasına imkan vermiyor

Kibarca gülümseyip mikrofonu sahneye uzatarak masasına geri dönüyor

Kimbilir aklı nerde?

Kimbilir aklım nerde ?

Masaya dönerken Arda kolunda F.... ile karşıma çıkıyor

- Alper,bizi evine davet ediyor. İkimizi birden !

F.... ayakta duramayacak kadar sarhoş. Ağzında geveleme bitmiyor. Bizde kahve içeriz gibisinden bir şeyler zırvalamakta

Bardan çıkıyoruz

Arabamın arkasına ikisi oturuyor

F... bir yandan Arda ile öpüşüyor,arada bir uzanıp yüzümü okşuyor

Evi bahçelievlerde

Evin önünde durup kontağı kapatıyorum

Gecenin bir yarısı

Sokaklar bomboş

Köpek sesinden başka bir şey duyulmuyor

 

Ağrı’da geceleri hiç köpek sesi duymadığım aklıma geliyor

Belki yazın duyuluyordur ama ben duymadım,duyamadım

 

Arda F... yi araçtan indirmiş yüzüme bakıyor

Kızın ayakta duracak hali yok ama hala beni de çağırıyor

- Gelsene !

- İşim var

- Ne işi lan ?

Arda’nın şaşkınlığı daha büyük. Sarhoş kafayla algılaması uzun sürüyor. Sonra yüzünü buruşturuyor

- Gene evinin önüne mi gideceksin ?

- Hadi iyi geceler

- Salaksın oğlum sen

Lafı tamamlattırmıyorum

Basıp gidiyorum

 

Ev Akay yokuşunun tepesinde

Daha gün ışımasına bir iki saat var

Arabayı apartmanın karşısına park edip iniyorum

Hava soğuk ama geldiğim ve döneceğim yerle kıyaslayınca plaj gibi kalıyor

 

Bir sigara yakıyorum

94 Ağrı

Bir sigara yakıyorum

94 Ankara : Yüzüm gökyüzüne dönük. Soğuk havada yıldız görmeye çalışıyorum, göremiyorum. Umutlarımızın parıltıları yok bu akşam gökyüzünde

94 Ağrı : Yüzüm gökyüzüne dönük. Soğuk havada yıldız görmeye çalışıyorum, göremiyorum. Umutlarımızın parıltıları yok bu akşam gökyüzünde

94 Ankara- Ağrı : Ben bir hayalin içinde yaşıyorum. Gerçekle karışan bir hayal. Hangi taraf daha gerçek karar vermenin imkanı yok. Birbirinden binlerce kilometre ötedeki insanların yaşamaları birbirinden ölesiye farklı. Ve şu an ben ne buraya aitim ne oraya. Günler sonra yaşananları bırakıp eski hayatıma geri döneceğim. Pencere önünde oturabilmem belki günlerimi alacak. Birisini tekrar sevmem belki aylarımı. Birisinin beni sevebilmesi belki yıllarımı. Yaşananları unutabilmem... ?

BEN İKİ YAŞAM ARASINDA YOLUNU KAYBETMİŞ BİR HAYALETİM

HAYALLERİ KALMAMIŞ BİR HAYALET

VE NEREDE HAYA(L)T BULACAĞIM BELLİ DEĞİL

8 Kasım 2008 Cumartesi

Aranıyor





Hafta sonu olunca blog yorumlarında azalma olur
Farkındayım
Ama yazma modundayım
Hatta dönülmez akşamın ufkundayım

Benim bir isteğim var
Arzu,rica,ne derseniz deyin
(Yüzsüzlük demeyin de :D )

Ben sizden hababam sınıfı müzikalini istiyorum
O ne biçim istek demeyin

Seneler önce (1981 lerde) müzikal olarak sahneye konan
Ve inanılmaz bir kadro bulunduran müzikali arıyorum

Adile Naşit,Şener Şen,Derya Baykal,Ayşen Gruda,İlyas Salman,Ahmet Gülhan,Parla Şenol,Ulvi Alacakaptan,Şevket Altuğ,Savaş Dinçel ve şu an aklıma gelmeyen bir sürü ünlü
(Hatta gencecik bir Yonca Evcimik bile var)

Ankara’ya turneye geldiklerinde iki kez gitmiştim
(Anlamadığım için değil,çok sevdiğim için :D)
Sonrasında video furyasında kasedi çıkınca alıp replikleri ezberleyene kadar seyrettim
Ve maalesef ben replikleri ezberleyene kadar da kaset bozuldu

Son bir senedir de takıntı yaptım

İnternetten indireyim dedim,olmadı
İnternette satan bir yer bulayım dedim bulamadım
(Hakikaten denemeyin,ciddi vakit ayırdım)
Ankarada alt üst etmediğim yer kalmadı,bulamadım
Yok Allah yok

Şimdi
Sizden ricam
Bulunduğunuz şehirlerde
Ama arkadaşınızda
Ama bir dükkanda
Ama videosu
Ama cd si,dvd si
Nesi olursa
Bulabilirseniz takıntımı gidereceksiniz

Her türlü masrafı (o konuda pazarlık yok) karşılayacağım

Ve bulursanız,özellikle yeni nesil arkadaşlar için öğüt
Önce siz seyredin
İnanın,bambaşka bir lezzet alacaksınız
Pişman olmayacaksınız

Sevmediğim bir İlyas Salmanın inek şaban rolüne getirdiği farklı yorum
Hüseyin Şevki Topuz rolünde harikalar yaratan Ahmet Gülhan
Formunun zirvesinde bir Şener Şen
Müzikleri
Dekoru
Replikleriyle
Çocukluğumun baş yapıtı

Hadi bakalım
Alın başınıza belayı :D

6 Kasım 2008 Perşembe

Hanımlar Lütfen





Hanımlar hanımlar

Dünden beri karışmadan yorumlarınızı okuyorum

Lütfen ama

Tamam , bazı konularda kendinizi tutamamanız normal
Sabahtan beri aynada kendimi inceliyorum
Evet
Dayanılmazım
Standart Türk erkeklerinin üzerindeyim
Espriliyim
Zekiyim
Dövme , küpe felan gibi ekstra özelliklerim mevcut
Gözler desen zümrüt yeşili

Hepsi artı özellikler

Ama bir kötü yanım var

Maalesef bir taneyim
İnanın,kendimi sizlerin yerine koyuyorum da üzülüyorum
Keşke üç tane , beş tane , ellibeş tane olsaydım
Olsaydım da herkese yetebilseydim

Ama kader

Belki suç ailemin
Uğraşıp didinip iki tane yapabilmişler
E biz de elimizden geldiğince yetişmeye çalışıyoruz
Ama olmuyor

İçinizde biriken duygularınıza gem vuramamanıza hiç kızmadım

Suç sizlerin değil

SUÇLU BENİM

Benim başımı alıp Tibette bir dağa,ne bileyim,Havai de bir sahil kenarına yerleşip,inzivaya çekilmem gerek
Ama orda bile başıma gelecekleri biliyorum
Edeleli vücudumu sergileyerek iş yaparken bu sefer de yabancı kadınlar duygularına gem vuramayacak

O yüzden
Lütfen duygularınıza hakim olmaya çalışın
Ben neden okur kitlemi sadece blogla sınırlı tutmaya çalışıyorum zannediyorsunuz ?
İnanın daha fazla insanı üzmemek için aldığım kritik bir karar

Sizleri seviyorum
Hepinizi seviyorum

Ve özür diliyorum

Maalesef bir tane Alpernatif var

Ama şanslısınız ki..

O da sizlerin Alpernatifi

Sevgiyle kalın

Gene geçmişte buna benzer bir durum yaşadığım da girdiğim ruh durumunu yansıtan fotoğrafımı yayınlayayım bari de ne durumda olduğumu anlayın

5 Kasım 2008 Çarşamba

Ha Cesaret

Bir şeyin değerinin farkındaysanız

Israrcı olun

Israrın sonu kazanç ya da kayıp değildir

Bu işler oyun değil
Sonunda illaki bir kazanç beklemek yanlış

Ama ortada bir değer varsa
O değerin farkındaysanız
O değerin keşke olmasına izin vermeyin

Hayatım keşkelerle dolu
Keşke=pişmanlık

Geriye dönüp baktığımda bir pişmanlık mezarlığıyla karşılaşıyorum
Ve
Artık o pişmanlık mezarlığına yeni taşlar koymak istemiyorum

Yer kalmadı zaten

Israrcı olun

Karşınızdaki kişi kendi değerlerinin farkında olmayabilir
Ona bu değeri hatırlatın
Değerini anladığı vakit kaçıp gideceğinden korkmayın

Cesur olun

Korkaklık=keşke=pişmanlık

Bu eşittirlerin uzamasına fırsat vermeyin

Uzun süredir ailenize sevginizi gösteremediniz mi?
Gidin sarılın

Uzun süredir yalnız başınıza tatile mi çıkamadınız ?
Dünya sizin,alın başınızı gidin

Uzun süredir sevdiceğe açılamadınız mı ?
Sevdicek bir yıl,bir ay,bir hafta,bir gün,hatta bir dakika sonra yanınızda olmayabilir

Gidin açılın

Cesur olun be kardeşim

Bu dünya tek
Yok bir daha gelip aynı hataları düzeltme imkanı

Verin gazı kendinize,yürüyün keşkelerin üzerine....

2 Kasım 2008 Pazar

Ordan Oraya,Nerden Amcama

 

Saygı Öztürk'ün bu sefer haddinden fazla yağ kokan kitabını okurkeeeen...

Amcamın ismi takıldı gözüme

Papanın ismine sağda solda rastlamaya alışkınım

Ok

De amcayı görünce aptallaştım

Öyle çok medyatik olmayı seven bir tipleme değil

 

Hayırdır diye baktım

Duygusal babında bir kaç kelam etmiş

Sn. Öztürk de kitabın aralarında bir yerlere sığdırmış

 

Sert,acımasız olarak tanımlanan bir kişinin aslında duygusal olduğunu göstermeye çalışmış

 

Bu sefer kafam gerilere gitti

Aile sırlarına

Amca dışarıdan disiplinli,çalışkan,başarılı ve hepsinden öte sert bir kişilik olarak bilinen bir tipleme..

Ancaaaaak

80 li yılların başlarında her yer karışıkken

Her yer olduğu gibi benim kafa da karışıkken,

Ve (o dönemde) her kafası karışık Türk çocuğunun yaptığı gibi öğrenmek istediği şeyleri sadece evdeki teorik kitaplarda bulmaya çalışırkeeen...

Bir de baktım ince bir defter

Matbaada ciltlenmiş,üzerinede ümit bahçem yazılmış

Köşede de küçücük amcamın ismi var

 

Koştur koştur o ara evdeki tek büyük , valideye gidildi bu ne diye

 

Valide konudan pek memnun görünmedi

 

Amcamın gençlik yıllarında yazdığı şiirlerden oluşan bir deftermiş

Kötü bir daktilo ile temize çekilmiş

Ciltlettirilmiş

Ve evlendikten sonra yengemin eline geçmesin diye de bizim eve teslim edilmiş

Gizlenilmekte haklı

İçinde amcamın o zamanlar aşık olduğu (çoğu şiir bir bayana) hanımlar için yazılmış aşk şiirleri var

 

Enteresan bir vaziyetti

Genelde üstü başı silah dolu (mafya felan değil,yanlış anlaşılmasın,dönem yüzünden gereklilik) ,çevresine emirler yağdırırken görmeye alışkın olduğunuz birinin bir dönemler aşk şiirleri yazdığını öğrenmek

 

(Birinci tartışma konusu

Demek ki herkesin içinde duygusallık var

Demek ki en sert dediğiniz erkekler dahi söz konusu bir kadın olunca kırık kalpli olabiliyor)

 

(Ya da bizim sülalenin erkeklerine has bir durum bilemeyeceğim)

 

Neyse

Kitapta ismini görünce gene amcamın defteri geldi aklıma

Çıkardım,tekrar karıştırdım

Nerden baksanız 40 senelik bir anı defteri

Bir an aklıma götürüp defteri gerçek sahibine teslim etmek geldi

Ama yengeyi tanımaktayım ki,değil 40 sene,140 sene bile dinlemeyip işi boşanmaya kadar götürür valla

(Bu arada ikinci tartışma konusu

eski defterler suç unsuru sayılmalı mı ?)

 

Velhasıl ailedeki erkeklerin cool görünüleri altında yatan duygusallık , sülalenin başına senelerdir iş açmakta ki olur,bu kadar olur

 

Defterin en başında ufacık bir not var

"Ümit bahçemin güllerinı lütfen koparmayınız. O güllerin her tanesi benim içimde açılan bir yaranın sembolüdür. Onlar çok kıymetli güllerdir. Sakın kendilerine sormayınız.

KIYMETLİ ŞEYLER KENDİ KIYMETLERİNİ BİLMEZLER."

 

Bu son satır da dün blogculardan birisi ile yaptığım bir konuşmaya gönderdi beni.

Başlıkta dedik ya ordan oraya diye

İsim vermeden,herkese

 

Kendi kıymetinizi bilin lütfen

BAŞKALARI ZATEN BİLMEYECEKTİR SİZİN KIYMETİNİZİ

 

Yazıyı defterden alınma bir şiirle tamamlayayım istedim

Karmaşık bir ruh hali ile yazılmış olsa da

Çok fazla edebi değer taşımasa da

Amcam o benim

İnsan gibi insan

 

Dün kızılay'da ışıklar yanıyordu

Kırmızı,mavi ışıklar

Dün Kızılay'da bir gönül daha yandı

Kırmızı kırmızı

Kırmızı yanınca durursun ceylanım

Durdu da

Dün Kızılay'da yeşil gözlere baktım

Sıcak eller tuttum

Heyecanlandım

Ne olurdu gözlerime öylesine hoş

Öylesine gizli bakmasaydın

Şimdi ne ben seni düşünürdüm

Ne de Kızılay'ın o akşamını

Bugün seni unutmaya çalışıyorum

UNUTAMIYORUM

Ama...

Yarın unutmaya çalışacağım

UNUTACAĞIM

 

A.E. (Baş harfler yanıltmasın. Amcamın ismi)

 

 

Hepimiz maskelerimizin altında başka insanlarız değil mi ?

(Bu bendendi. Üçüncü tartışma konusu)