Saygı Öztürk'ün bu sefer haddinden fazla yağ kokan kitabını okurkeeeen...
Amcamın ismi takıldı gözüme
Papanın ismine sağda solda rastlamaya alışkınım
Ok
De amcayı görünce aptallaştım
Öyle çok medyatik olmayı seven bir tipleme değil
Hayırdır diye baktım
Duygusal babında bir kaç kelam etmiş
Sn. Öztürk de kitabın aralarında bir yerlere sığdırmış
Sert,acımasız olarak tanımlanan bir kişinin aslında duygusal olduğunu göstermeye çalışmış
Bu sefer kafam gerilere gitti
Aile sırlarına
Amca dışarıdan disiplinli,çalışkan,başarılı ve hepsinden öte sert bir kişilik olarak bilinen bir tipleme..
Ancaaaaak
80 li yılların başlarında her yer karışıkken
Her yer olduğu gibi benim kafa da karışıkken,
Ve (o dönemde) her kafası karışık Türk çocuğunun yaptığı gibi öğrenmek istediği şeyleri sadece evdeki teorik kitaplarda bulmaya çalışırkeeen...
Bir de baktım ince bir defter
Matbaada ciltlenmiş,üzerinede ümit bahçem yazılmış
Köşede de küçücük amcamın ismi var
Koştur koştur o ara evdeki tek büyük , valideye gidildi bu ne diye
Valide konudan pek memnun görünmedi
Amcamın gençlik yıllarında yazdığı şiirlerden oluşan bir deftermiş
Kötü bir daktilo ile temize çekilmiş
Ciltlettirilmiş
Ve evlendikten sonra yengemin eline geçmesin diye de bizim eve teslim edilmiş
Gizlenilmekte haklı
İçinde amcamın o zamanlar aşık olduğu (çoğu şiir bir bayana) hanımlar için yazılmış aşk şiirleri var
Enteresan bir vaziyetti
Genelde üstü başı silah dolu (mafya felan değil,yanlış anlaşılmasın,dönem yüzünden gereklilik) ,çevresine emirler yağdırırken görmeye alışkın olduğunuz birinin bir dönemler aşk şiirleri yazdığını öğrenmek
(Birinci tartışma konusu
Demek ki herkesin içinde duygusallık var
Demek ki en sert dediğiniz erkekler dahi söz konusu bir kadın olunca kırık kalpli olabiliyor)
(Ya da bizim sülalenin erkeklerine has bir durum bilemeyeceğim)
Neyse
Kitapta ismini görünce gene amcamın defteri geldi aklıma
Çıkardım,tekrar karıştırdım
Nerden baksanız 40 senelik bir anı defteri
Bir an aklıma götürüp defteri gerçek sahibine teslim etmek geldi
Ama yengeyi tanımaktayım ki,değil 40 sene,140 sene bile dinlemeyip işi boşanmaya kadar götürür valla
(Bu arada ikinci tartışma konusu
eski defterler suç unsuru sayılmalı mı ?)
Velhasıl ailedeki erkeklerin cool görünüleri altında yatan duygusallık , sülalenin başına senelerdir iş açmakta ki olur,bu kadar olur
Defterin en başında ufacık bir not var
"Ümit bahçemin güllerinı lütfen koparmayınız. O güllerin her tanesi benim içimde açılan bir yaranın sembolüdür. Onlar çok kıymetli güllerdir. Sakın kendilerine sormayınız.
KIYMETLİ ŞEYLER KENDİ KIYMETLERİNİ BİLMEZLER."
Bu son satır da dün blogculardan birisi ile yaptığım bir konuşmaya gönderdi beni.
Başlıkta dedik ya ordan oraya diye
İsim vermeden,herkese
Kendi kıymetinizi bilin lütfen
BAŞKALARI ZATEN BİLMEYECEKTİR SİZİN KIYMETİNİZİ
Yazıyı defterden alınma bir şiirle tamamlayayım istedim
Karmaşık bir ruh hali ile yazılmış olsa da
Çok fazla edebi değer taşımasa da
Amcam o benim
İnsan gibi insan
Dün kızılay'da ışıklar yanıyordu
Kırmızı,mavi ışıklar
Dün Kızılay'da bir gönül daha yandı
Kırmızı kırmızı
Kırmızı yanınca durursun ceylanım
Durdu da
Dün Kızılay'da yeşil gözlere baktım
Sıcak eller tuttum
Heyecanlandım
Ne olurdu gözlerime öylesine hoş
Öylesine gizli bakmasaydın
Şimdi ne ben seni düşünürdüm
Ne de Kızılay'ın o akşamını
Bugün seni unutmaya çalışıyorum
UNUTAMIYORUM
Ama...
Yarın unutmaya çalışacağım
UNUTACAĞIM
A.E. (Baş harfler yanıltmasın. Amcamın ismi)
Hepimiz maskelerimizin altında başka insanlarız değil mi ?
(Bu bendendi. Üçüncü tartışma konusu)
5 yorum:
Cevap veriyorum:
1) Herkesin içinde duygusallık var. Size özel bir durum değil bence.
2) Bence eski defterler suç unsuru olmamalı. Zamanaşımı onlarda da uygulanabilmeli. Fakat bunun kararı erkek ve kadının güç dengesi ile alakalı. Mesela bizim adamınkiler(papa) hala evde.
3) Evet, hepimiz maskelerimizin altında farklı insanlarız. Ama sanırım maske değil de, sakladığımız yanlarımız var desek daha doğru olabilir.
En sert adamların bile içinde duygusallığın kırıntılarını bulabiliriz diye düşünüyorum.
Ha ama duygusallık derken bu illa aşk demek değil...
Bir kadına duyulan aşka,sevgiye son derece gereksiz,duygusal saçmalık olarak bakabilen bir adam,yolda ağlayan çocuğu gördüğünde durup onun yanağını okşayabilmekte...misal:)
Eski defterler suç unsuru sayılmalı mı? demişsin ya,suç unsuru sayılabilir diye yıılardır bir arkadaşın dolabında saklı benim defterler:D
Kıymetli şeyler kendi kıymetlerini bilmezler...öyle,hakikaten öyle:(
Maskeye gelince,benim maskem de çok güzel ama yahu,yalan mı:D
Maskem altında başka bir insan değilim de,yaraları mı saklıyorum desem,gerçekleri mi,kendini kandırmak mı...ortaya karışık işte...
delikizinturkusu.blogcu.com
niye bilmem, yumru gibi oturdu boğazıma bu yazı..
ağır geldi birden bire..
"KIYMETLİ ŞEYLER KENDİ KIYMETLERİNİ BİLMEZLER"
"BAŞKALARI ZATEN BİLMEYECEKTİR SİZİN KIYMETİNİZİ"
lunaparktaki aynalar vardır hani..
insanı şekilden şekile sokar..
kimisi seni olduğundan daha büyük,
kimisi ise olduğundan daha küçük gösterir..
insanlar da böyle işte..
kimimiz kendimizi olduğumuzdan daha fazla,
kimimiz ise olduğumuzdan daha az görüyoruz işte..
şanslı olanlarımızsa, dümdüz görebiliyorlar..
ama seven gözlerle bakarsan,
sevdiğin daha bir güzel gözükür gözüne..
kendine biçtiğinden daha kıymetlidir senin gözünde..
ve seven ister ki, sevilen en az ona verdiği kadar kıymet versin kendisine..
işlenmemiş bir elmas..
aslında daha kıymetli olsa da,
çok zarif bir hanımın kuğu gibi boynundaki elmasa imrenir mesela..
işte, kıymet de öyle birşey değil mi?
yalnızken bir anlamı olmayan..
bilmem ki Natifcan..
zor yerden soruyorsun :)
ha bir de şu maskeler konusu...
maskeler koruyor belki de bizi..
mimiklerimizi saklıyor..
gülüşleri, kıskanç bakışları,
küçümsemeleri, çatık kaşları..
ama daha da önemlisi,
onun altında gizli gizli akıtabiliyoruz gözyaşlarımızı..
bu arada..
eski defterler suç unsuru sayılmalı mı?
burada zerrin özer'in bir şarkısını hatırlamalı:
"Sevmek günahsa eğer günahın benim olsun"
offf..
fena oldum ben akşam akşam...
gidip bir iki kadeh bişiler içeyim bari :)
hamiş: kendi bloguma yazmadığımdan burayı işgal ettim.. kusura bakmiyceksiniz artık ;)
benim içimde duygusallık yok
uysallık desen zerre kadar yok
mevcudiyetimde lıklı hiçbişey yok:p
(duygusallığını saklamaya çalışırken kendi değerinin farkında olmadan kendini saklayan insan modeli:P)
işte şu parantez var ya konuyu kısaca özetleyip konunun vehametini benliğinin tüm zerresine kadar taşıdığını itiraf eden bir itrafçının:p hazin öyküsünün hiç sonu olmayacak olan başlangıcının ilk ve son uzun ve kısa kimi zaman çilekeş kimi zaman mağrur paragrafının kırıntılarının yere düşüş anında çıkardığı sesten karıncaların taşıdığı kırıntıların oluşturduğu besleyip büyüttüğü karınca yuvalarından bile daha derin daha kuytu daha yoğun ve bi okadar da yeryüzündedir.
****valla ne yazdım ben de bilmiorum=)
şimdi okuyacam
evettttt şimdii
saçmalama kapasitemizi ölçüoruz
self esteem..
öz saygı derdim.
Yorum Gönder